Cemal Kaşıkçı işlemlerini Amerika Birleşik Devletlerinde bitirmek ister. Suudi yönetimi “Hayır, Türkiye’ye gitmen gerek” derler. Ankara’da Suudi Arabistan Büyükelçiliği’ne başvurur. İstanbul konsolosluğuna yönlendirilir. Kanlı tezgah için ideal yer saptanmıştır. Gerisi gözler önünde… Kamuoyu da oyalandıkça oyalanır.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Suudi yönetimle imzaladığı 110 milyar dolarlık silah anlaşması vardır. Kaşıkçı ve akıbeti mi önemlidir? Ulusal çıkarları ve para mı önemlidir? Sesler cılız çıkmaya başlar.
İngiltere’de Guardian gazetesi yazarı Oven Jones “İngiliz müesses nizamı ile Suudi tiranlığı birbirine dolanmıştır. İngiltere ruhunu Suudilere sattı, yazıklar olsun.” Diye yazmıştır. 4.7 milyar sterlinlik bir anlaşma nelere kadirdir. Daha da vahimi aynı yazar vekillere de para aktarılmasında bahseder.
Hani bir zamanlar Türkiye’de “hukuk vicdanla cüzdan arasına sıkışmıştır.” söyleminde bulunanlar vardı. Şimdi uluslararası alanda da bazı kararlar gerçekçilikten uzak bir şakilde, sağlanan maddi çıkar doğrultusunda alınıyor.
Burada Suudilerin demokrasi ve yönetim anlayışı da tüm çıplaklığı ile ortaya çıkıyor. En ufak muhalefete tahammülleri yok. İnfaz timi elini kolunu sallaya sallaya işini bitiriyor. Hatta (iş) bitimi alkol almayı bile ihmal etmiyorlar. Vah zavallı garibim Suud Halkı.
Padişah 2.Mahmut vakti zamanında gerekeni yapmış da günümüzde hesap soranı yok. Petrol sen nelere kadirsin böyle… Dünya bize ne düşer derdine düşmüş ellerini ovuşturuyor. Herkes parsadan pay kapma peşinde.
Olan zavallı Cemal Kaşıkçı’ya oldu. Bir zamanlar bir Cemal Kaşıkçı vardı diye, ileride okunup yazılabilirse eğer tarih kitaplarında buluruz artık…
Mustafa Kemal Atatürk her şeyi elinden alınmış bir ülkede Cumhuriyeti tüm arkadaşları ile birlikte kurarken, başta paragöz emperyalist devletlerden ve sömürüden kurtulmayı, halka da hanedanlıktan kurtulmanın ne kadar önemli olduğunu göstermeyi hedeflemişti.
Günümüzde oynanan tiyatro da, her sapkınlığı ve çıkarcılığı apaçık ortaya dökmüştür…
Arif olanlar anlar…
- - - - - - -