Denizler, okyanuslar, nehirler ve içlerinde yüzlerce tür canlı…
Sürüler halinde yaşarlar. Sığ sularda, derinlerde. Çok kollusu vardır, kabuklusu vardır, zehirli olanı da. Liderleri var mıdır? Bilemem.
Bildiğim balık hafızaları...
Her gün seçim yapmaları gerek (!).
Ünlü atasözümüze uygun davranırlar. “Büyük balık küçük balığı yer.”
Ne diyelim onların da yaşamak için böyle davranmaları gerek. Demokrasileri serbestçe yeme üzerine kurulu.
Arada bir dışarıdan da beslenirler. Bazılarını zevk ve çıkar için beslerler. Tehlikeli sularda yüzerken yem olanlar da vardır. O da kısmetleridir işte…
Su dışında yaşam var mıdır? Nereden bilsinler.
Dost kim, düşman kim nasıl anlasınlar?
Küçücük dünyalarında, günü birlik yaşar ve ürerler. Bir araya gelme ve değişim için çaba göstermelerine de gerek yoktur.
Kendi yanlarındaki düşmanlarından örgütlü olarak nasıl korunabileceklerini de bilemezler. Balık hakları diye bir kavram duydunuz mu hiç?
Kendi gelecekleri için kafa yormadan, mücadele etmeden buldukları ile idare eden ve birbirlerini yemekten haz alan, koşulları yeterli gören canlılar…
Ellerinde oltası ile bireysel avlanan yalnızca keyfini ve ailesini düşünenler olabilir. Fakat radarla yer belirleyip kitlesel imha uygulayan, yeri geldiğinde trol ve patlayıcı kullanan, üreyin, hızlı üreyin de gelirlerimiz artsın diyen dış güçler var ya onlara ne demeli?
Sulardaki düzeni bozan, balıkların haklarını hiçe sayan ve onlar sayesinde doyan ve zenginleşenler.
Sonuçta onlar balık hafızalı oldukları sürece av olmaya ve başkalarını doyurmaya devam edecekler. Zaten kalanlar da bir şey hatırlamıyor ki…