Kamu kurumlarında görev almak, iş arayan birçok insan için özel sektöre göre daha çekicidir. Bunun temel sebebi, hesaba her ay düzenli olarak yatacak maaş ve işin sürekli olma ihtimalinin yüksekliğidir. İnsanlar, özlük haklarının belirsizlikten uzak olmasının en fazla kamuda sağlanmasından dolayı bu sektörde çalışmayı bir güvence olarak değerlendirirler. O yüzden, kamuda bir işe yerleşmek için eğitim alma, sınava girme süreçlerinin yanı sıra gerekirse referans bulma şeklinde ortaya çıkan her türlü kanalı işletmek zorunda kalırlar. Bütün bunlara rağmen göreve geldikten sonra ortaya koydukları davranışların yaşadıkları süreçler kadar heyecanlı olmadığı, sorunlu olduğu görülür.
Bireyler herhangi bir işe girdiklerinde, kurumlarıyla aralarında karşılıklı ve yazılı olmayan beklentiler oluşur. Birey kuruma katkı sağlayacak, kurum da çalışanı ücretlendirecek ya da ödüllendirecektir. Bu durum literatürde psikolojik sözleşme olarak anılır. Bir değer alışverişi, karşılıklı yarar ilişkisi öne çıkar taraflarda. Kurum, çalışanlarına ücret öder, onların iş güvenliği sağlar. Bunun karşılığında onlardan ilave katkılar ister. Çalışanlar da verimli çalışır, kurumun imaj ve saygınlığını arttırmaya özen gösterir.
Özel sektördeki bu anlaşma kamu sektörüne aynı şekilde sirayet edememektedir. İşe alım sistemi ve yöneticinin yönetememe problemiyle yakından ilişkilendirilebilir bu durum. Böyle bir iş ortamına ya bilinçli sokulan ya da durumu fırsat bilen kişiler, işten kaçma ve keyfiliğe dayanan bir çalışma prensibi oluştururlar. Kamu sektöründe söz konusu kötü niyetli bireylerin ve motive olamamış kişilerin varlığı, bahsi edilen psikolojik sözleşmelerin tek taraflı ihlaline sebep olur. Olumsuz tutum ve davranışların rahatlıkla sergilenebilmesi, yükümlülüklerin yerine getirilmemesi; organizasyonun diğer üyelerini de aynı yönde davranmaya iter. Böylelikle iş yapmaktan kaçınma, benzer işi yapan diğer bazı çalışanlarda da görülmeye başlar.
Göreve başladıktan sonra ortaya çıkan ve özellikle denetim eksikliğinden kaynaklanan “yatış ve vazifeden kaçış” halleri rutinleşir. Kaytarılan işin yaşandığı kurumda görevin yapılmaması zamanla diğer personel tarafından da görmezden gelindiğinde, işyeri; sosyal alan olarak sohbet, çay ve başkalarının çekiştirildiği alan haline dönüşür. Böylelikle kurumun normlarını ihlal eden ve refahını olumsuz etkileyen sonuçlar gelişmeye başlar.
Kaytaran personel, liyakatsizliğinden ya da denetim yokluğundan, kasıtlı olarak işten kaçma ve işi yapar gibi gözükme eylemi içinde bulunur. Çünkü işi yarım yamalak yapmasının maaş ve diğer özlük haklarını etkilemeyeceğini düşünmektedir. Eğer kendisi aleyhine olumsuz etki ortaya çıkarsa, iletişim ağları yoluyla bunu bastırabileceğine inanmaktadır. Dolayısıyla aldığı maaşı hak etme konusunda zihinsel ve vicdanî kanallarını gereksiz yere işgal etmez.
Bir kurumda çalışan personelin, görevini başarılı ve özveriyle yerine getirmesi, kurum kültürü ve yönetici davranışıyla ilgilidir. Yönetici, sorumlu olduğu alanı boş bırakarak gerekli denetimi sağlamazsa, çalışanlardan motivasyon sorunu yaşayanlar ve kaytarma fırsatı kollayanlar, idari mekanizmaya sezdirmeden işi yavaşlatma veya “yapar gibi gözükme” tutumları sergilerler. Bunu durdurmanın yolu, yönetimin liyakat ilkesi çerçevesinde personel istihdamı yapması ve görev/ödül/ceza konusunda dağıtım adaletini, iletişim kurarken nezaket ölçütleri kapsamında etkileşim adaletini tesis etmesiyle mümkündür.
Eğer yönetici yatmaya ve kendine yer yapmaya gelmişse, çalışan personelden de aynı zihniyette olan üst kadroları yanına almak durumu baş gösterir. Kutadgu Bilig’de geçen “Eğer aşçıbaşı eğri ise, onun yamakları da eğri olur” gerçeğindeki gibi yukarı neyse aşağının da aynı olması kaçınılmaz olur. Böyle bir yerde adil ve profesyonel bir yönetim ortaya çıkmaz. İşler etkin, verimli ve süratli yapılamaz. Vatana, millete hayır dokunmaz.
Sonuç olarak kamu hakkını ölçmek zordur. Eksik tartı haramdır. Sadece işi değil, hâli de zarara uğratır.
Kamu görevi, içinde hâk ve vebal taşır. Ve bu sorumluluk çalışan kadar yöneticiyide bağlar.
Kaşı gözü menfaat arayışından seğirenle “özellikle iş tutan”, müseccel namertleri yanında gezdiren, yanlışları görmezden gelen, dünyada da ahirette de hesap vermekten kurtulamaz.