Papa, Irak ziyaretine giderken sırtındaki çıkınına bronz madalyonu ve mektubunu da koymuştu. Dini-politik lider Papa, gittiği ülkelerde dini ve politik liderleri ziyaret etmeyi adet haline getirmişti.

Papa Francesco, Arap Yarımadası’nı ziyaret eden ilk papadır. 3-5 Şubat 2019 tarihlerinde “Dinler Arası Buluşma” konferansı için Birleşik Arap Emirlikleri’ne gitmişti. Burada El Ezher Üniversitesi rektörlüğü yapan Şeyh Ahmed El Tayyib'le “Dünya Barışı ve Birlikte Yaşam İçin İnsanların Kardeşliği Belgesi” isimli ortak bir bildiriyi imzalamıştı.

Ardından 30-31 Mart 2019 tarihinde programında Fas ziyareti vardı. Yolculuğuna “Umut Hizmetçisi” adını koymuştu. Temsil ettiği dünyanın yerle bir ettiği ülke insanlarına umut aşılama görevi onundu. Yaptığı yolculuğun -her ne kadar söylemese de- daha önce bozdukları “bir barış ve kardeşlik” gezisi olduğunu vurguluyordu. Fas’ta Kral 6. Muhammed’le birlikte Kudüs’ün “insanlık ve özellikle de tek tanrılı üç dinin inananları için bir ortak miras” olarak muhafaza edilmesine yönelik hazırlanan daveti imzaladılar. Tahripkar, yıkan, yok eden sanki İslam ülkeleriymiş gibi bir tutumun yansıması olarak Papa’nın barış-kardeşlik-eşitlik için gittiği yerler hep aynıydı.

Irak gezisi üçüncü turuydu gerçek adı, Jorge Mario Bergoglio olan Papa Franciscus’un. Bu bölge ve çevresine yönelik “Mezopotamya” vurgusunu çokça öne çıkarmışlardı. Salgına ve artan koronavirüs vakalarına rağmen bu geziyi gerçekleştirmesi elbette herkesin merakını uyandırmıştı. Papa çok masumane bir şekilde Irak’a gitme sebebini yıllarca süren savaş sebebiyle yok olan Hristiyan topluluklar için bir destek mahiyeti taşıdığını belirtiyordu. Sembolik bir anlam yüklemişti seyahatine. Covid-19 sebebiyle yaklaşık 16 ay dış gezilere kapalı olan Papa'nın 33. dış seyahatiydi bu. Ve yine Papalar arasında ilk olmayı başarmıştı Irak’a gelişiyle. Tarihte ilk kez bir Papa, Irak’ı ziyaret ediyordu.

Papa’nın uçağı ABD askerlerinin de konuşlu olduğu Ayn el Esad askeri üssüne inmiş ve “yıllardır kendisine kurban seçen ve hedefindeki ülke insanlarını kurban eden” ülkenin uçağı yani ABD uçağı kendisine eşlik etmişti.

Papa, “Bu simgesel ziyaretle yıllardır kurban edilen bir ülkeye görevimi yerine getiriyorum” açıklaması yaptı, kurbancılar eşliğinde.

Gezdiği yerler hep simgesel önemi olan yerlerdi. Müslümanlar, Yahudiler ve Hıristiyanlar tarafından saygı duyulan Hz. İbrahim’in doğum yeri olarak kabul edilen antik Ur kentiydi bunlardan biri. Ziyaret sloganı, İncil’dendi: Hepiniz kardeşsiniz.

Yolculuğun ismi, Apostolik Yolculuk yani Eski Yunanca havari, bir görevle gönderilen anlamına geliyordu. Vatikan Sözcüsü Matteo Bruni, gezinin Irak ve bölgedeki Hristiyanlarla dayanışma amacı taşıdığını, dinler arası buluşma için bir fırsat niteliği taşıdığını belirtmişti. Öte yandan ziyaretin Irak'ta hayal edilen birliğe yönelik bir halkla ilişkiler çalışmasından ibaret olmadığı, azınlıkların şartlarının iyileştirilmesi için ve diğer tüm grupları da kapsayacak şekilde anayasal eşitlik tesis etme sürecinin başlangıcı olarak değerlendirilmesinin altını çiziyordu. Her zamanki gibi görüşmelerin muhatabı olarak politik ve dini liderler seçilmişti. Papa’ya göre, Hıristiyanlar Irak topraklarının mayasını oluşturmaktaydı ve 2003 yılındaki ABD işgaliyle Hristiyan nüfusu azalmaya hatta yok olmaya yüz tutmuştu, ölenlerin büyük çoğunluğunun Müslüman olduğunu bilmesine rağmen. Papa konuşmasında, IŞİD katliamlarının Müslümanlara yönelik olanlarından çok fazla bahsetmeyi tercih etmemişti.

Ziyaret sırasında Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih, Ortadoğu'yu Hıristiyanlar olmadan tasavvur etmenin imkansız olduğunu belirtmekle kalmıyor aynı zamanda bölgenin Hıristiyanların geri dönüşünü garanti etmeden başarı yüzü göremeyeceğini vurguluyordu.

Hıristiyanlığın Irak'taki köklerine dikkat çeken Papa ise, “Bu ülkede çağlara yayılan varlıkları ve ulusal yaşama katkılarıyla zengin bir miras oluşturan Hıristiyanlar herkese hizmet etmeye devam etmek istiyor” şeklinde dinler arası diyalog yoluyla yakında bölgeyi Hristiyanlaştırma projesinin startını vereceklerinin altını çiziyordu. Ülkenin geçmişteki özel konumunun sebebini yine geçmişteki inanç ve din çeşitliliğine dayandırıyordu, Papa hazretleri. Çeşitliliği korumaları elbette önemliydi, ancak “çeşitliliği aşama aşama tek tipe indirme”, yaşama geçirmek istedikleri projenin temelini oluşturuyordu.

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi, Papa Francescu’nun Irak ziyareti şerefine 6 farklı özel hatıra pulu bastırmıştı. Pullardan biri dikkat çekiciydi. Bastırılan pulda Papa’nın figürüne yer verilirken, başının arkasındaki haritada Türkiye'nin doğu ve güneydoğusunun sözde Kürdistan sınırlarına dahil edildiği bir resim bulunuyordu. Şüphesiz bu resim Türkiye’yi doğusundan bölmeye yönelik imaları içeriyordu, ancak bastırılan puldaki harita ile Papa’nın getirdiği Vatikan tarafından basılan bronz madalyondaki haritanın aynı olması, Türkiye’yi parçalamaya yönelik bilinçli küresel bir planı yansıtıyordu. Papa’nın getirdiği bronz madalya ve üzerindeki resim, medyada çok fazla görünmedi ya da gösterilmedi (?)

Papa’nın “dinler arası diyalog” mektubu ve ülkelerin sınırlarına yönelik fütürolojik madalyonu, bölgenin bundan sonraki alacağı yapıya yönelik mesajlar veriyor. Yıllardır bu mesajlar çeşitli devletler tarafından paylaşılıyor. Buna karşılık görülmesi gereken bir gerçek var, ülkenin sınır güvenlik çemberinin daraltılmaya çalışıldığı. Kendini küresel lider olarak gören ülkeler, Anadolu coğrafyasının etrafındaki politikaların öznesi olarak çevreyi dizayn etmeye çalışıyorlar. Kontrolü zor olan bu ülkeleri diyalog masallarıyla uzlaşan, itaat eden, onaylayan haline getirmeyi amaçlayarak muhasarayı daha kolay yapacaklarını düşünüyorlar. Bundan dolayı yeni stratejiler geliştirmek, teknoloji üretmek, tüm sektörlerde bağımlı olmamak en büyük önlem paketidir.

Papa’nın bundan sonraki ziyaretlerinin doğrultusunu ABD ve AB Ülkelerine, Rusya’ya, Çin’e çevirmesi gerekiyor. Barış, kardeşlik, insanlık, yoksulların korunması gibi değerlerin bozulmaması, ortadan kalkmaması için neler yapılmalı sorusuna başka ülkelerin topraklarına, madenlerine sulanmadan cevap bulmalarının yerlerinde oturarak, kendi sınırlarını aşmadan yalnızca dua etmeleri suretiyle gerçekleşeceğini, altını çizerek hatırlatmalı.

Merhum Mehmet Akif Ersoy, Birlik Şiiri’nde “Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa/ Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa/ Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar/ Taşsa da kaplasa âfakı bir kızıl sarsar/… Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!” diyerek Türk cephesinin duruşunu özetliyor. Ondan yana sıkıntı yok. Ancak elde mücadele araçları olmadıkça geriden başlamak kaçınılmaz olacaktır.

PAPA FRANCISCUS İLE İLGİLİ KISA BİR BİLGİ

Papa kimdir? 1958'de kimya mühendisi olarak mezun olmuş ardından rahip olmaya karar vererek insanların kimyasıyla rahat oynayabilmek için Cizvit tarikatına girmiştir. Asıl ismi Jorge Mario Bergoglio olan Papa’nın niçin Franciscus’u tercih ettiği merak konusu olmuştur. 16 Mart 2013 tarihli Der Spiegel’de belirtilen haberde, bir toplantıda Franciscus ismini kullanmasının sebebi sorulduğunda Assisili Françesko’ya dayandırmıştır. Yani okul ve ticaret hayatında başarı elde edememiş, daha sonra Yoksul Kadınlar tarikatını kurmuş, çok fazla öne çıkamamış bir isimden esinlenmiş. Diğer taraftan Papa’nın bu ismi seçme sebebini Cizvit Tarikatı kurucularından Franciscus Xavierius’a dayandıranlar da azınlıkta değildir.

Cizvit kavramı, 16 yüzyılda “ikiyüzlü, entrikacı, düzenbaz” anlamlarında kullanılıyor. Amaçları tüm insanlığı Hristiyanlaştırmak olan Cizvitler’in üyesi olmak belirli adaylık süreçlerini geçtikten sonra fakirlik, iffetlilik, itaat ve papaya bağlılık yeminleriyle mümkün olmaktaydı. Cizvit üyelerinde başkana itaat esastır, sorgulamak yasak, emri yapmak ve ölmek asıldır. Mason örgütlenmelere benzetilen Cizvit tarikatında eğitim kurumları kurmak çok önemlidir. (Okuyan veya bilen herkesin aklına Türkiye’deki bir terör örgütünü getirmiştir sanırım)