1960 yılında yaşanan feci darbenin yıl dönümünde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi birlikte görünce bu yazıyı yazmayı istedim.
Devlet Bahçeli’nin, merhum Alparslan Türkeş’e rağmen 1960 darbesini lanetlemesini çok olumlu bulduğumu peşinen söylemeliyim. Tam da son günlerde CHP’liler hakkında yeniden, toptancı bir zihniyetle “Darbeci bunlar” sözleri çok rahat sarf ediliyorken.
Çevremde çok fazla CHP’li var doğal olarak. Bir CHP’li olarak şunu rahatlıkla ifade edebilirim: Darbeleri öven, darbeleri sahiplenen çok CHP’liye denk gelmiyorum. En azından kendi aramızda bu konuları bu şekilde konuşmuyoruz. Daha da net söylemek gerekirse darbelerden nefret ediyor, darbelerin en çok bizim partimize zarar verdiğini düşünüyoruz.
Geçmişte 1960 darbesi hakkında olumlu konuşan CHP’liler vardı, ben de tanıyordum bu kişileri. Son zamanlarda ise bu kişiler de darbelerin, kim yaparsa yapsın kötü olduğunu söylüyor.
Darbeler kötüdür. Bu kesin.
Hele darbe sonrasında bir ülkenin başbakanı ve bakanlarını asmak daha da kötüdür. Üzerinden asırla geçse dahi kötülüğünden kaybetmeyecek kadar üstelik...
Bu konudaki yorumları görünce insan idama karşı olan partinin CHP olmadığını sanıyor. Oysa tarihi iyi hatırlamak ve yorumlamak gerekir ki CHP, idamın kaldırılmasını istemiş, bunun için mücadele etmiştir. Bugün idam kaldırılmışsa bunun en büyük destekçisi rahmetli Bülent Ecevit değil midir?
Günümüzde darbe ve idamı kim savunabilir ki?
1960 darbesi ve sonrasını konuşurken hepimiz ister istemez darbeye ve sonrasındaki ölümlere dikkatimizi yoğunlaştırıyoruz.
Sormak istiyorum: Darbe ve idamı lanetliyoruz, peki ya sonrasında ülkemize gelen özgürlükleri, darbe ve idama kurban mı edeceğiz?
1960’tan sonra 10 yıl süre ile Türkiye’nin nasıl bir özgürlük ülkesi olduğunu unutacak mıyız?
1971 muhtırası, “Türkiye henüz bu kadar özgürlüğe hazır değil” diyerek yapılmadı mı?
Türkiye, özgürlükleri her zaman hak eden ve özgürlüklerin getirilerine her zaman hazır olan bir ülkedir. O muhtıra yapılmasa bugün özgürlükler konusunda ulaşacağımız noktayı kim hayal edebiliyor?
Zihinlerimizi biraz daha zorlayalım ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin gelişini hatırlayalım. 28 Şubat sürecinde ülkemizde yaşanan özgürlük kısıtlamaları bu gelişe hizmet etmedi mi?
1960 yılında yapılan darbeyi ve sonrasında yaşanan korkunç idamları konuşurken sonrasında yaşananları unutuyoruz sanırım. Bu ülke, kuruluşundan bu yana hiç yaşamadığı özgürlükleri, sonrasındaki 10 yılda yaşamadı mı?
Darbe ve idamlar yüzünden bu durumun gözden kaçmasına içim razı gelmiyor ve bu konuların ayrıca ve şeffaf bir şekilde konuşulması gerektiğini düşünüyorum.