2500 yıl önce devletler tarihinde yerini alan Türk Milleti, toprakta ve gönülde inşa ettiği geniş coğrafi hâkimiyetini, kendini adamış olduğu milli mefkûresiyle kurmuştur. “Kızılelma’da buluşalım!” diyerek hedeflerini harekete geçirmiştir. Kızılelma, onlar için bitmeyen ancak süreklilik arz eden ulvi bir gaye olmuştur.
Kızılelma benzetmesi, Ön Türklerde güneş (kün) ve ay (eyki)’ı sembolize eden kızıl top kavramına bağlanmıştır. Güneş ve ay ulaşılmazı temsil ettiğinden yapılan seferin yönü doğuya da batıya da olsa, ideal olarak belirlenen amaç, sonsuzluğu işaret etmiştir. Buna zaman zaman Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi denilmiştir. Bu bağlamda Kızılelma, sonu olmayan bir mücadelenin adı olduğundan; bir vizyonu, ulaşılmazı, egemenliği ve zaferin sürekliliğini ifade etmektedir.
Ömer Seyfettin, “Kızılelma Neresi?” başlıklı öyküsünde Kızılelma’yı; Türklerin dünya hâkimiyetini sağlama ülküsünün milli sembolü olarak ifade etmiş, “hükümdarın yeni fetihler için işaret edeceği yer” olarak tanımlamıştır. Kızılelma sembolü, Ziya Gökalp tarafından Turan ülküsü bağlamında yeniden idealize edilmiş ve anlamsal derinliği genişletilmiştir. Nihal Atsız ise, Kızılelma isimlendirmesinde sadelik ve doğallık olduğunu ve bu kapsamda Türk ülküsünün çok eskilere dayandığını vurgulamıştır.
Kızılelma, farklı şekillerde ve bazen hatalı biçimlerde algılanmış ve kavramsallaştırılmış olsa da bir değer anlayışını ifade ettiği yadsınamaz. Kızılelma; anadan, yardan, serden geçenlerin bencil taleplere karşı çıkarak, toplumsal ve bu anlamda millete özgü gelecek tasavvurunu gerçekleştirme ve karşılama ülküsüdür. Dolayısıyla Makyavelist mantıkla hedefe varmaya karşı çıkar. Tutulan yolda, özde ve sözde bir olmayı temel alır. Algısal manevralara karşı net bir tepki koyar. Bu bağlamda yöntemi kurnazlık, arzusu makam ve zenginlik olanların uğraşı değildir.
Kızılelma; amaçları, vizyonları ve değerleri aynı olan insanların vatanları uğruna beklentisiz giriştikleri milli bir yürüyüştür. Gönlü Tuna ve Volga’da taşmış olanların, Tanrıdağı’nda yeni “Kızılelma”lar için buluşmasıdır. Emperyalist saldırılara “Geldikleri gibi giderler!” haykırışıyla en yüksek perdeden karşı çıkıştır. Gösterilen milli hedefe hiç durmadan yürüyeceğine ant içmiş olanların mücadele ruhudur.
Alparslan’ın Malazgirt zaferiyle Bizans direncini kırmasıdır Kızılelma. Altaylar, Orhun, Yenisey’dir. Yesevi Alperenleri’nin Anadolu’yu fetih stratejisidir. Erzurum-Sivas Kongrelerinde Batı’ya, güçlüye, sömürge güçlerine karşı alınan savaş kararıdır. Köleleşmeye, zihinsel zincirlemelere karşı çıkma vizyonudur. Doğu Türkistan’dır, Kerkük’tür, esaret altındaki tüm Türk elleridir. Türk Birliği’ni yeniden inşa etme felsefesidir. Afrin ve Menbiç’te dünya haritasını taşeron terör örgütler eliyle yeniden şekillendirmeye çalışan post-kolonyalist devletlere karşı verilen ulvi mücadeledir. İktisadi, sosyal ve kültürel sömürü metotlarına karşı yapılan milli müdafaadır.
Bu çerçevede, Türk’ün Kızılelma’sı kişilerin bulundukları görev konumlarına göre şekillenir. Tutulan yol, önemlidir. Kimisi kılıç erbabı, kimisi kalem erbabıdır. Doktor, polis, hakim, şair, öğretmen, öğrenci, memur, mimar, mühendis.. Milletin tüm üyelerinde, görev ahlakının yüksek olması şeklinde ortaya çıkar. Ülkesini ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek isteyenler Kızılelma’da buluşurlar.