‘’Mahan durağından kalktı göçleri
Dua içre yedileri üçleri
İslam’ın özünden gelir güçleri
Bulunmaz yürekte niza ay ana’’
Türk milleti, devletinin devlet-i ebed-müddet olduğuna inanır her zaman.
Ve kendi varlığını devletine armağan ederek fena fid’devlet prensibine bağlı olarak yaşar.
Her şey yine bir göçle başladı.
Kutlu Kayı, Mahan’dan kalktı ve gelenek olduğu üzere hayvanlarıyla beraber yürüdü batıya.
Önce Horasan’a, oradan Ahlat’a geçti. Kayı’nın beyi Gündüz Alp ölünce, aşiretin yönetimini oğlu Ertuğrul Bey ile eşi Hayme Ana aldı.
Hayme Ana, örneğini tarihte sıkça görülen adı, eşi İlteriş Kutluğ Kağan ve oğlu Bilge Kağan ile birlikte onalına, devlet yönetiminde söz sahibi olan İLBİLGE Hatun gibi bir görev üstlenmiştir.
Hayme Ana; önder, komutan, derleyici ve devlet kuruculuğu gibi pek çok özelliği şanlı kişiliğinde birleştirmiştir.
Hayme Ana, Kayı Boyu’nu kendilerine yaylak olarak verilen Domaniç’e ve kışlak olarak verilen Söğüt’e getirerek yerleştirmiştir.
‘’Ertuğrul’un ocağıdır bu toprak
Oğuz ağacından bir güzel yaprak
Meydanlarda şimşek gibi çakarak
Al bayrağı kanla çize ay ana’’
Hayme Ana, oğlu Ertuğrul Bey’i büyük olma, cihana hükmetme ülküsüyle yetiştirmiş, torunu Osman Bey’in elinden tutarak, geleceğin güçlü devletinin nasıl kurulacağını Domaniç Dağının yüce tepelerini göstererek hayal ettirmiştir.
Karakeçili aşireti, Hayme Ana’yı “aşiret anası” Ertuğrul Bey’i “büyük ata” kabul ederler.
Hayme Ana, ölüm döşeğinde oğullarına torunlarına, soyuna seslendi:
“Oğul.
Anayurttan ayrılalı yıllar geçti. Deli rüzgârlar önünde oradan oraya savrulduk.
Beylik otağını kurduğumuz şu yaylalar artık son durağımız, son konağımız olsun
- Oğuz’un yurtlarına diktiğimiz ağaçların kökleri kara yerin derinliklerine, dalları gökyüzünün yüceliklerine uzasın.
Ak-boz atlara binip yağı üstüne yel gibi vardıkta Kadir Tanrı
Gözü pek yiğitlerimizi korusun.
Göğsü kaba yerli kara dağlar gibi duran erlerimiz ile; kır çiçekleri gibi saf ve temiz, ak yüzlü, ala gözlü kızlarımız Kutlu Kayı Boyuna gürbüz evlatlar versin.
- Altın başlı otağlarımız Çarşamba Yaylasını bürüsün.
Kayı’nın ve diğer bütün boyların oğullarını Ertuğrul’umla bir tutarım.
Onların hepsini soyumuz için Hakk’ın kutsal birer emaneti bilirim.
Oğul,
Boyundan-s oyundan olsun olmasın insanlara adil davran.
Adaletten ayrılma ki insanların birlik ve dirlik kazansın. Yurdunda, obanda herkes gezsin.
Ululuk isteyen töreden ayrılmasın. Bu dünya bir oturma yeri değildir. Yapacağın iyi ve doğru işlerle insanların hizmetinde bulunursan güzel övünçler senin olur.
Yüreğinden inancı, ağzından duayı, davranışından erdemi hiç eksik etme. Bir de sabırlı ol oğul.
Ekşi koruk, sabırla tatlı üzüm olur.
Oğul,
Beylik dermekle, ağalık vermek iledir. Sofranı ve keseni yoksullara açık tut.” dedi.
Ve gözlerini görevini yapmış insanların duyduğu huzur içerisinde kapattı.
Öğütler, dualar büyük kuruluşun işaret taşları oldu.
Şeyh Ede-balı; “insanı yaşat ki devlet yaşasın.” sözü ile devletin odağında “insan” olması gerektiğini belirtti.
Konar-göçer bir aşiret sevgiyle, adaletle, hoşgörüyle cihan-şümul devleti kurdu. Namık Kemâl’in dizelerinde canlanır tarih.
‘’Biz ol nesl-i kerîm dûde-i Osmaniyânız kim
Muhammerdir serâpâ mâyemiz hûn-ı hamiyetten
Biz ol âl-i himem erbâb-ı cidd’ü içtihâdız kim
Cihangirâne bir devlet çıkardık ki aşiretten ‘’
(Biz, o Osmanlılar boyunun ulu soyundanız; mayamız, bütünüyle şahadet kanıyla karılmıştır. Biz o yüce hamiyetli, çalışkan ve güçlü kişileriz ki bir küçük aşiretten dünyaya hükmeden bir devlet meydana getirdik.)
Yine Mehmet Akif aynı mealde şu beyiti yazmıştır:
‘’O birkaç Hayme halkından cihangirâne bir devlet
Çıkarmış, bir zaman dünyayı lerzan eylemiş millet.’’
(O millet, birkaç çadır halkından cihanı fetheden bir devlet çıkarmış, bir zaman dünyayı titretmiştir.)
Karacahisar’da ulu beyler önünde nevbet davulları çalınıp kös vuruldu, kılıç kuşanıldı, tuğ kaldırıldı, adalet üzere olmak için ant içildi. Karacahisar halkı, el açıp dilekte bulundu. Ağzı dualı pirler, dualar okuyup dokuz rüzgâr kanadında sekiz yöne haber uçurdular.
- Dursun Fakı, ilk hatip ve kadısıydı Kayı’nın. Okuduğu ilk hutbe ile göçerlerin yeni devletinin kurulduğu duyuruldu âleme.
Hükümde eşitlik hassas bir tartı
Adalet olmazsa devlet olmaz
Buyruğuna koşup ulu hakanın
Birlik göstermeyen millet olamaz
Göl gibi kımız sağ dağ gibi et yığ
Nasipten başkaca kısmet olamaz
Elinden tut yoksul ile mazlumun
Sofrasın açmayan şöhret olamaz
Karasevdalısı olup toprağın
Yurttan daha güzel nimet olamaz
Geçmişi unutma yarını keşfet
An’dan daha üstün müddet olamaz
Başa tutup Tanrı emrini her an
Doğruluktan öte ziynet olamaz
Ayrılıkta azap vardır bilince
Kör fitneden beter illet olamaz
Sen bir Alp’tin, yoldaşlarınla yalın kılıç savaş meydanlarına daldığında.
Yelesi rüzgârlı bir aslandın.
Öz canını ülküsüne kurban vermeye ant içmiş bir adaktın.