İnsanoğlu yaradılışından günümüze kadar hayatını rahatlatıcı ve kolaylaştırıcı pek çok icat, buluş ve keşfe akıl, deney ve taklit yoluyla kavuşmasını bilmiştir.
Bazen tabiatta görülen bir olgu taklit edilerek yeni bir nesne yapılmış, bazen sınama-yanılma deneyler yapma yoluyla bir icada imza atılmış, bazen de akıl yürüterek bir ihtiyaç üzerinden buluşlar kurgulanmıştır. Akıl, deney, gözlem, sezgi ve duyu organlarının algısıyla oluşan bilgi, günden güne gelişerek şimdiki seviyesine ulaşmıştır. Her kültürün ortaya koyduğu gelişmeler, etkileşim sonunda yeni katkılarla bütün insanlığın ortak değeri hâline gelmiştir. Tarihi süreç içinde her icadın üstüne yeni bilgiler eklenerek ihtiyaçlara göre buluşlar yapılmış ve yapılmaya da devam etmektedir.
M.Ö. 1V. Yüzyıldan Türklerin araba yapıp kullandıkları bilinmektedir. Bunun yanı sıra atın ilk defa atalarımız tarafından ehlileştirilmesi, tekerleğin icadı, demir madenin bulunup işlenmesi Türk uygarlığının insanlığa armağan ettiği önemli katkılar arasındadır. At, araba ve demir Türk’ün kutsal saydığı değerlerdendir. Arabanın icat edilmesi ve ona ad verilmesi Oğuz Kağan Destanının konularından biridir. Kağnının icadı Oğuz Kağan Destanında şöyle anlatılır: ‘’ Oğuz Kağan'ın çerisinde, akıllı, iyi, becerikli bir er vardı. Adı Barmaklıg Coşun Billig idi. Bu becerikli kişi bir kağnı yaptı. Kağnı üzerine cansız malları yükledi, baş tarafına canlı malları koştu. Çektiler, gittiler. Oğuz Kağan'ın nökerleri ve halkı, hepsi, bunu gördüler ve şaştılar. Onlar da kağnı yaptılar. Bunlar, kağnı yürümekte iken kanga! kanga! diye bağırıyorlardı. Onun için onlara Kanga adını koydular. Oğuz Kağan kağnıları gördü, güldü ve (o becerikli erine): "Kanga kanga ile cansızı canlı yürütsün, Kangaluğ sana ad olsun, bunu da kağnı belirtsin" dedi, gitti.’’
Çin kaynaklarında;‘Hunlarda araba yapan ustalar yoktur, çünkü orada herkes araba yapabilir’’ kaydı bulunmaktadır. Araba sözcüğü, Türkçe’den Arapça, Rusça ve diğer pek çok dillere geçmiştir. Atalarımız at, araba ve dünyaya hakim olma ülküleri sayesinde Asya, Avrupa ve Afrika’da 55 milyon kilometrekarede hâkimiyet kurmuşlardır. Sürat, yük ve ağırlık taşımda pratik kullanışlık, geniş coğrafyalara yayılma imkânı vermiştir. Yabancı kaynaklarda geçen ‘’göçer evli Türkler’’ sözü, ecdadımızın kışlak-yaylak gibi mevsim ile savaş, afet gibi olağanüstü durumlarda yaptıkları göçleri ifade eder. Arabalarda atlar, iki biçimde idare edilir. İlki sürücü araba üzerinde atları dizginle yönlendirir. Bu tip arabalara Hârizm ve Kaşgar arabası adı verilir. İkincisi ise sürücünün at üzerinde bulunması ve atı gemde idare etmesi sonucunda sürmesidir. Bu arabalara da Türkistan ve Hokand tipi arabalar denir. At dışında deve ve öküzlerin çektiği arabalar da bulunmaktadır.
Türkiye’de üretilen ilk uçağının üzerinde “Kağnıdan doğan güneş” yazısı yazılmış ve bir öküz kağnısı resmi amblem olarak çizilmişti.. Bu da, “Türk mühendislerinin vatanın göbeğinde en yüksek tekniği kuracaklarının bir remzi” olarak değerlendirilmişti. Kağnı, aynı zamanda İstiklal Savaşımızın önemli figürlerinden birisiydi.
‘’Sivas yollarında geceleri
Ağır ağır kağnılar gider.’’ Cahit Külebi, “dil vermeyen” köylüleri anlatır, kağnılarında hüzün taşıyan köylüleri. F. Nafiz Çamlıbel, yolların şairidir. Bir yaylı ile sessizce girer Anadolu’ya “Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçları sarı...” diyerek. Mustafa Kemal’in Kağnısı derlerdi Elif’in Kağnısına. İnebolu’dan Ankara’ya cephane taşırdı. Elif’in annesi Şerife Bacı bu kağnıyla. Ve mermiler ıslanmasın diye Elif’in üstünden yorganı alıp mermileri örterdi.
Beygir gücü;motorlu araçlarda bir atın bir saniyede bir metre mesafeye taşıyabileceği yükü, ağırlığı ifade eder.
Arabacılık; 1860’lardan başlayarak 1970’lere kadar Emirdağ’ın sosyo-ekonomik hayatında önemli bir yer edinmiş, ustaların mahir elleriyle yapılan kağnı, at arabası, yalkı ve tek araba ülke genelinde tanınarak çok tutulmuştu. Bu yüzden, yurdun değişik bölgelerinden gelen tüccarlar bu arabaları satın alarak götürmüşlerdir. Keza Emirdağlı yerli tüccarlar, ustalar da bu arabaları farklı yörelerde pazarlamışlardır. Arabacılık beraberinde; demircilik, saraçlık, koşumculuk, nalbantlık, boyacılık gibi mesleklerin de gelişmesine zemin hazırlamıştır.
Devreler sülalesinden Ali Usta (Demiral) , Emirdağ’ın ilk demir ustası olarak bilinmektedir. Ali Usta, kazanın tek demircisi olduğu için askere alınmamış, halkın demircilikle işlerini yerine getirmiştir. Oğlu İsmail , arabacılığı askerde öğrenmiş, terhis olduktan sonra Emirdağ’da mesleğini icra etmiştir. Devreler (Demirallar) sülalesinin Emirdağ arabacılığında ilkleri yaptığından dolayı özel bir yeri bulunmaktadır. Buna bağlı olarak, Emirdağ Esnaf Kefalet Kooperatifi bünyesinde 1951 yılında ‘’Arabacılar Cemiyeti’’ kurulmuş, başkanlığı Hamdi Demiral (1919-2002) getirilmiştir. Cemiyetin amaçları arasında; üyeler arasında birlik ve beraberliği sağlamak, malzeme temin etmek, araba ihtiyacı olan illerle bağlantı kurmak gibi hususlar vardı. Arabaların tamir ve bakımı da Emirdağ’da yapılmaktaydı.
Cemiyetin de gayretleriyle Emirdağ arabaları tanınmış, sağlamlığı ve kalitesiyle ünlenmişti. Çevreden ve özellikle de Eskişehir’den araba ustaları Emirdağ’a çalışmaya gelmeye başlamıştı. Arabacılık ilçede öyle bir kök salmıştı ki, imalatçı usta sayısı 50 civarındaydı. Ustalar, haftada toplam 50-60 adet at arabası üretiyorlar, pazarlama ve satışta hiçbir sıkıntı çekilmiyordu. Arabalar; Emirdağ merkez ve köyleri, Konya, Eskişehir, Afyon, Nevşehir, Düzce, Bolu, Kayseri gibi yerlere sevk ediliyordu. Ali Osman Yenilmez, Civan Yenilmez, Süleyman Yenilmez, Emirdağlı araba tüccarlarıydı. Ayrıca belirtilen yerlerden de tüccarlar gelerek araba alırlardı. Emirdağ’dan başka illere araba ustaları gitmiştir. Yusuf Topçu usta Nevşehir’e yerleşerek burada işyeri açmıştır.
İsimlerini tespit edebildiğimiz sektör ustaları: Ali Köksal, İbrahim Uyrum, Kadir Uyrum, Salih Özpolat, Habip Sağ Oğulları ( Lütfi, Rüştü, Şükrü, Cevdet), Hüsnü Aras, Kamil Çelik, Ali Can, Fakı Çivrilli, Memiş Çivrilli, Nuri Çivrilli, Ahmet Çivrilli, Kadir Çivrilli, İbrahim Ünver, Numan Yenilmez, Ahmet Civelek, Mustafa Kahya, Seydi Kahya, Mehmet Kahya, Hakkı Kahya, Hacı Demiral, Hasan Hüseyin Demiral, Süleymen Sağlam, Ramazan Sağlam, Kemal Kargın, Kemal Çuna, Kadir Çuna, Ali Çuna, Sinan Keskin, Sinan Özdeveci, İsmail Demiral, Abdullah Demiral, Ahmet Sırma, Sinan Keskin. Abdil Uyar, İzzet Yönter, Dede Işıklar, Halil Ünver, Davut Yavuz…
Koşumcular; Ahmet Koşumcu, İbrahim Saraç,Kadir Kartal, Akgün Kardeşler,
Nalbantlar; Ahmet, Osman, Selim, Halil Sezer, İsmail-Fahrettin Sökmen
Araba boyacıları; Kemal Kargın, Kemal Çuna, Abdullah Demirel, Fahrettin Köksal, Sadettin Köksal, Hüsnü Usta, Eskişehirli Recep Usta…
Emirdağ arabacılığı 1970’li yıllarda arz-talep sistematiği gereğince eski cazibesini kaybetmeye başladı. Sektörün ustaları başka mesleklere yöneldi. Traktörün tarım ve ulaşımda kullanılması arabacılığın ortadan kalkmasına yol açtı. Emirdağ’da yaklaşık 100 yıllık bir geçmişi ve tecrübesi bulunan arabacılık tarihe karıştı. Şimdi park ve bahçelerde birer nostalji olarak kullanılmaktadır. Arabaların tekerlekleri de iç mekanlarda dekoratif malzeme süsüdür.
Arabacılık, Emirdağ’da ekonomik ve kültürel bir değerdi. Arabacılar Sokağından Suvermez Köprüsüne kadar sağlı-sollu imalathanelerden örs ve çekiç sesleri senfonik bir beste gibi kulaklara hoş gelirdi. Çaydere rıhtımının Lise yolu tarafına, sıra sıra at arabaları dizilir, boyacı ustaları birer ressam dikkatiyle itinalı bir şekilde kasalara manzaralar yaparlardı. Öğrencilik yıllarımızın en güzel anılarından birisi okul yolumuzdaki bu işi seyretmekti.
Belediye tarafından yıllar önce arabacığın icra edildiği caddeye ‘’Arabacılar Sokağı’’ adının verilmesi çok isabetli bir karar olmuştur. Ancak 2009 yılında burasının “Vienne Çarşısı” olarak isim değişikliği yapılması talihsiz bir karar olmuştur. Dileriz ki, Belediye bu kararı tashih eder. Caddenin başına da bir levha asarak Emirdağ’da arabacığın kent tarihindeki yeri ve önemini belirtir.
Not: Bu yazının hazırlanmasında; Hasan Hüseyin Demiral, Necati Demiral, Vahit Ünver ve Mehmet Hüdaverdi Yenilmez’in anı ve bilgilerinden yararlanılmıştır. Kendilerine teşekkür ederim.