Hilmi Özden; ‘’Ankaralı Arabacı İsmail ve Mustafa Kemal’’ adlı belgesel romanının ‘’İthaf ve Teşekkür’’ bölümünde: ‘’Romanımızın her hangi bir iddiası yoktur sadece istikameti vardır. Bölümler okundukça istikameti mutlaka anlaşılacaktır.
On cilt olarak düşünülen serinin bu ilk kitabı, daha önce Muzaffer Metintaş yönetimindeki www.kırmızılar.com’da internetten yayımlanmış ve yoğun ilgi görmüştü.
‘’Ankaralı Arabacı İsmail ve Mustafa Kemal’’ adlı belgesel roman şimdiye kadar Atatürk’le ilgili okuduğumuz eserlerden çok farklı bir anlatım tekniğine ve düşünce ağırlığına sahiptir.
Atatürk’ün çocukluğundan başlayarak, fikri gelişimini olgunlaştıran ailesi, öğretmenleri ve sosyal çevresi belgelere dayanarak bir roman üslubu çerçevesinde anlatılmaktadır.
Atatürk hakkında bugüne değin pek çok kitaplar yazılmış, onun her yönü ayrıntılı bir biçimde ele alınmıştır. Hilmi Özden, bu eseriyle konuya tamamen farklı bir açıdan yaklaşarak aynı zamanda bir ilke de imza atmaktadır. Tarihi romanların bir kurgudan ibaret olmamasına dikkat çeken yazar, bu türün zaman ve mekânda karşılığının bulunması gerektiğini vurgular. Yazar, tarihi şahsiyetlerin hakikatle örtüşmesi, hayâli olarak kalmaması için bunun lüzumuna işaret eder.
Hilmi Özden, söz konusu romanın her hangi bir iddiasının bulunmadığını ancak bir istikametinin var olduğunu söylerken Türk tarihinde mevcut olan liderler ve bilgeler geleneğine katkı sağladığını belirtir. Yazar; Oğuz Han’ın Irkıl Hocasını, Bilge Kağan’ın Tonyukuk’unu, Cengiz Han’ın Gökçe’sini, Osman Gazi’nin Ede-balı’sını, Fatih’in Akşemsedin’ini örnek vererek daha nice Türk kültür ve irfanına sahip insanların bu halkada yer aldığını ifade eder.
İşte bu roman, Atatürk’ün kişiliğinin oluşumunda bilinen insanların yanında adı-sanı duyulmayan Ankaralı Arabacı İsmail gibi şahsiyetlerin varlığını konu edinmektedir.
‘’Ankaralı Arabacı İsmail ve Mustafa Kemal’’ adlı belgesel romanın girişi şu cümlelerle başlar: ‘’ Paşa, yorgunluk kahvesini içmişti. Şöyle bir yalnız başına Ankara’da dolaşmak istiyordu. Toprak yolda yürümeye başladı. Zihninde Yunan ilerleyişine karşı alınacak tedbirleri düşünüyordu. Yanına tek atlı tahta bir arabanın yaklaştığını fark etmedi. Arabacı; “Beyim atla arabaya sohbet ederiz, yolun kısalır.” dedi. Paşa, Arabacı’ya baktı. Balkan ağzı ile ; “Yok be emmi yürümek istiyorum”. Arabacı; “Sen bilirsin oğul, bak bizim sohbetimiz hoştur, gönlün açılır”. Bu sözler Paşa’ya Balkan rüzgârı gibi güzel geldi. Üsküp’ü, Manastır’ı, Selanik’i hatırlattı birden. “ Tamam be emmi” dedi. Paşa, çevik bir hareketle arabacının yanındaki içi saman dolu torbanın üstüne atladı.’’
Atatürk, Ankara günlerinde Arabacı’yla sık sık görüşmüş, onun tasavvuf ve tarih bilgisinden olabildiğince yararlanmıştır. Romanın ilerleyen bölümlerinde bunlara tanık olmak bazen okuyucuyu kanatlandırarak yeni ufuklara yolcu etmektedir.
336 sayfadan oluşan romanda, Türk kültür ve tarihine ait pek çok anekdot, ustalıkla eserin bünyesine yerleştirilerek okuyucuya engin Türk kültüründen örnekler sunulmaktadır. Romanda verilen bu örnekler özellikle gençler açısından büyük bir önem arz etmektedir.
A.Şinasi Hisar; ’Her yiğidin bir yoğurt yiyişi olduğu gibi, her romancının da bir roman yazışı vardır. Asıl ibda kabiliyeti olan sanatkârların hepsi de mutlaka, kısmen yeni bir roman formülü bulur, tatbik ederler. Bütün edebiyatta birbirinin tamamen aynı iki romancıya, tamamen eş iki romana rastlanmaz.’ derken adeta Hilmi Özden’i anlatmaktadır. Zira yazar, Türk romanında henüz denenmemiş bir teknikle, daha önce işlenmemiş bir konuyu ele alarak çok başarılı bir eser ortaya koymuştur.
Prof. Dr. Hilmi Özden; Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim dalında çalışmakta olup, Felsefe Bölümü’nü de başarıyla bitirmiş, Türk Dili ve Edebiyatı’nda doktora çalışması yapmaktadır. Osmangazi Üniversitesi Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü olarak da görev yapan Hilmi Özden hocamızı Türk edebiyatına böyle bir eser kazandırdığı için kutluyorum.
‘’Ankaralı Arabacı İsmail ve Mustafa Kemal’’ adlı belgesel roman serisinin yeni kitaplarını sabırsızlıkla bekliyoruz.