Soğd dilinden Türkçeleşen kent; ‘’Başta tecim, işleyim, yönetim ve eğitim olmak üzere çeşitli görevleri bir araya toplayan ve bu görevlerden daha egemen olanına göre yaşam biçimi ve çevresine etkileri bakımından ayrımlı büyük yerleşim özeği.Sürekli toplumsal gelişme içinde bulunan ve toplumun, yerleşme, barınma, gidişgeliş, çalışma, dinlenme, eğlenme gibi gereksinmelerinin karşılandığı, pek az kimsenin tarımsal uğraşılarda bulunduğu, köylere bakarak nüfus yönünden daha yoğun olan ve küçük komşuluk birimlerinden oluşan yerleşme birimi.’ anlamlarını taşımaktadır. Türkçe’de kent kelimesi ile birlikte şehir kelimesi de eşanlamlı olarak kullanılmaktadır. Sosyoloji bilimi kentleşmenin kırsaldan yapılan göçlerle gerçekleştiğini belirtmektedir. Kentlere doğru yapılan göçlerin türlü nedenleri bulunmaktadır. Bunlar;
1. Kırsal yapıdaki teknolojik dönüşüm:
Tarım alanındaki teknolojik gelişmeler, insan gücüne olan ihtiyacı azaltmış, bundan yarıcılık veya ortakçılık sistemi olumsuz olarak etkilenmiştir. Kırsal kesimdeki üretim insanları tatmin etmekten çıkmıştır.
2. Hızlı kentleşme:
Sanayileşme sonucunda kentler hızla büyümeye başlamış, insanlar tek sermayesi olan emeği ile geçinmek için şehirlere yönelmiştir.
3. Nüfus artışı:
Artan nüfusla orantılı olarak artmayan gelir, insanları geçim sıkıntısına sokmaktadır.
4.Kentin çekici – Kırsalın itici olması:
Kırsalda bulunmayan daha iyi eğitim ve sağlık hizmeti alma, sosyal ve kültürel imkanlar, çalışma şartları sebebiyle kentler tercih edilmektedir.
5. Kırsal kesimdeki kavgalar:
Fakirliğin kavgası da denilen bu konuda bazen çok anlamsız sürtüşmeler meydana gelmekte ve insanlar bir belaya bulaşmaktan kaçmaktadır.
6. Göçün tek başına bir amaç olmaması
Göç tek başına bir amaç değildir. Onun gerisinde mutlaka ekonomik, sosyal veya kültürel bir neden yatar.’’ şeklinde sıralanmaktadır.
Eskişehir bir cumhuriyet kentidir. Eskişehir, Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana ilerlemeler kaydetmiştir.1927’de 142.000 olan Eskişehir nüfusu iç ve dış göçlerle bugünkü seviyesine ulaşmıştır. Bu yüzden Eskişehir, Türk dünyasının özetidir. Türk dünyasının bütün özelliklerini bünyesine almıştır. Eskişehir’e yapılan her göç aşkın yeni baharlara kavuşmasına vesile olmuştur.
Ekonomik ve sosyal gelişmeye bağlı olarak Eskişehir devamlı göç almıştır. Özellikle 1960’lardan bu yana sanayileşme ve kentleşme hızının çok artış göstermesi nedeniyle kent kavramının yeni boyutlar kazandığı bir gerçektir. Bununla birlikte Eskişehir, kentleşmenin beraberinde getirdiği sorunları sancısız bir biçimde geçirmiştir. Elbette yoğun göç nedeniyle yeni sorunlar ortaya çıkacaktır. Ancak bu şehir, hepsinin üstesinden gelmeyi başaracak güçtedir. Burada bütün kimlikler
ihtişamlı Türk hüviyetini meydana getirmiştir.
Kentleşmenin sosyo-kültürel boyutunda herkesin yaşadığı kentin demografik ve ekonomik olarak kentleştiğini hisseden yerleşiklerin bu değişime ayak uydurması, kendini bu sürece ait hissetmesi, yaşayış tarzı olarak benimsemesi ve davranış biçimlerini kabullenmesisöz konusudur.
Kırsalda yaşayanlar için fırsatlar mekânı olan kent,aynı zamanda riskin, karmaşanın, yaşanabilirliğin sorgulandığı, kalabalıklariçinde artan yalnızlığın, yabancılaşmanın ve ötekileştirmenin derinleştiği ve ortak mekanda birbirinden uzak hayatların yaşandığı ve gerisinde hemen herkesin de bundan şikayet ettiği yerdir.Tam burada şehrin temel değerleri ortaya çıkar.Temel değerler kentin ortak bileşeni olan tarihi mekanlar, kişiler, hemşehri kuruluşları, spor, sanat gibi unsurlardır. Aslında her kentin idolü olan ve tartışmasız herkesten kabul gören kök-kültürel değerler bulunmaktadır.
Eskişehir’in tartışmasız kök-kültürel değeri Yunus Emre’dir. Ve O’nun öğretisinde öne çıkardığı aşktır. İşte bu yüzden
Yunus Emre;“Kastım odur şehre varam Feryad ü figan koparam’’diyerek aşkı dillendirmiştir.
‘’İşidin ey yârenler
Kıymetli nesnedir aşk
Değmelere bitinmez
Hürmetli nesnedir aşk ‘’
Yine bir şiirinde;
‘’İşitin ey yarenler aşk bir güneşe benzer
Aşkı olmayan kişi misali taşa benzer
Taş gönülde ne biter dilinde ağu tüter
Nice yumşak söylese sözü savaşa benzer
Aşkı var gönlü yanar yumuşanır muma döner
Taş gönüller kararmış sarp kah kışa benzer
Ol sultan kapısında hazreti tapısında
Aşıkların yıldızı her dem çavuşa benzer
Geç Yunus endişeden gerekse bu pişeden
Ere aşk gerek evvel ondan dervişe benzer’’sözleriyle aşka vurgu yapmıştır.
Eskişehir’in sevgi ve aşk şehri olduğunu simgelemek için Porsuk üzerinde bir aşk adası oluşturulmuştur. Ancak bu ada, güzel bir proje olmakla beraber aşkı tam anlamıyla ifade etmekten uzaktır.Zira Eskişehir denilince,Yunus Emre’nin ortaya koyduğu aşk anlaşılmalıydı.Zira aşk,insanı diğer varlıklardan ayıran en temel özelliktir.‘’Ölen hayvan olur,âşıklar ölmez.’’Zira aşk da aşık da ezeli ve ebedidir.
Yunus Emre ve O’nun aşk anlayışını Eskişehir’e hakim kılmak geçici etkinliklerle değil, kalıcı eserler yapmakla sağlanabilir.O’nun adını semtlere,beldelere vermek elbette bir değerbilirliliktir.Ancak Eskişehir’de hala bir Yunus Emre Külliyesi’nin yapılamamasını izah etmek gerçekten güçtür.Şimdiye kadar geçici etkinliklere harcanan para ile belki de birden fazla kalıcı eser yapılabilirdi.
Eskişehir’in sokakları, caddeleri Yunus Emre ile donatılmalıdır. En önemlisi de gençlerimize O’nun aşk anlayışını anlamaları sağlanmalıdır. Çünkü evrene sığmayan Allah aşkı,Yunusumuzun söyleyişleri ile insanların gönlüne yerleşmiştir.İnsan anlamını aşkta bulur.Aşktır insanı diğer varlıklardan ayıran gerçek.
Bizim de gönlümüz O’nun anlattığı aşkla coşmuştur:
‘’Aşktan gelir bu söz dile’’
Aşk geldi
‘’Aşk gelicek cümle eksikler biter’’dedin aleme
Gök yer ve su nasibini aldı şimdi şükründedir dilleri
Gül kokusundan andı vardı yağmurlarla inecek
Aşk geldi
Sızdırdı ışığını karanlığın örtüsünden
Öfke dervişçe boyun eğdi duyunca utangaç gelişini
Sesinden tanındı aşk bezirganı olan adın
Merhem oldu saklı gönül yaralarına
Aşk geldi
Her vakte uğrayıp her yere gizemli görkemini nakışlayarak
Dayandı bütün nazlarına hayatın aydınlandı puslu koyaklarda geçitler
Unutulmuş gurbetlerin ağusuyla avundu gidip de gelmeyenlerin ardından
Aşk geldi
Anahtarı ay ışığından ödünç alınmıştı pirlerin hürmetine
Kilitli dilekleri açtı büyüsü bozuldu nefretin
Korugandan azatlı kuşlar hürriyete gülümsedi
Ve senin dalına kondular söz cülusunun töreninde
Aşk geldi
İnsan bilmediğini öğrendi aradığını buldu olgunluğa ulaştı
Çünkü koca bir cihan dürülmüştü içine ulu varlığından can üflenip
Silindi öç karasının izi mahcup yüzlerde sararıp solan
Aşk geldi
Aşk uluları söyledi aşktan kuruldu bu yurt
Gönül kardeşliğinin ışığı alınlarda şavklandı
Yıldızlardan sağılan sevgiyi çoğaltıp bengisuyla
Kırbalar dolusunca paylaşıldı sevdaların ödülü