Sevgili Eskişehirliler, malum geçtiğimiz hafta sonu çocuklarımız ter döktüler. 6 yaşından 18 yaşına kadar süren 12 senelik emeklerini 3 saate sığdırmaya çalıştılar.
2 çocuk sahibi bir baba olarak empati yapmama dahi gerek yok. Çocuklarımızın kaygılarını, korkularını, endişelerini, yalnızlıklarını umutsuzluklarını çocuklarımla beraber ben de yaşadım.
Eğitimci değilim fakat babayım, sınav tarihlerinin değişmesi herkesi altüst etti. Evlatlarımız gelecek kaygısı içerisinde travma yaşarken, sınav tarihi için akletmek, işi ehline eğitimcilere bırakmak gerekirken, AK Parti ile Cumhuriyet Halk Partisi'nin kayıkçı kavgasına dönüşmesi midemi bulandırdığı için bu konu hakkında konuşmama kararı aldım. Bu iki siyasi partinin trollerinin, medyalarının "Dogmatik tekdüzeliğinden" nefes alamıyorum.
Bu ülke sanki sadece bunlardan müteşekkil. Doğrusu çocuklarımız üniversiteye girince her şey hallolacak mı? Plansız programsız her yere açılan üniversitelerden mezun olanlara çare mi olduk?
Üniversitelerimiz çok mu kaliteli? Dünyada ilk 500'de kaç üniversitemiz var? YÖK denilen 12 Eylül ucubesi hala niye varlığını devam ettiriyor? Üniversiteler hangi bilimi üretiyor. Bütün üniversiteler partizanlığın batağında.
Diyelim ki çocuklarımız bu üniversitelerden mezun oldular. Son beş yılda kaç yüz bin beyin yurtdışına çıktı???? Üniversite mezunları arasında işsizlik yüzde 30'dan fazla. Devlet, (Devlet derken belediyeler, kooperatifleri de katıyorum) istihdam sağlarken politikalar nasıl?? Kendim cevaplayayım baştan aşağı rezil... Liyakat ve ehliyet kapıdan giremez Türkiye'de.
18 yıldır AK Parti devlete çöktü. Haklarını yemeyelim tek başlarına da çökmediler. İlk zamanlar her yere Fettullahçılarla birlikte çöktüler. Soru hırsızlığı, KPSS atamalarında dalavere, üniversitelerde akademik hırsızlık, ahlaksızlık, yükselmede kayırmacılık, namussuzluk, en son da don-kilot koklayan generaller, valiler, müsteşarlar, emniyetçiler kepazeliği. 18 yıldır nefes aldırmıyorlar, ne liyakat kaldı, ne ehliyet, ne de hakkaniyet. Bildiklerimi yazsam günler alır.
Sevgili Eskişehirliler anlayamadığım bir husus da devlet bürokrasisinde AK Parti referanslı insanlar bu dünyaya gelirken illaki bir makam sahibi olmak şartı ile mi geldiler... Çok mu özel insanlar, belediye başkanı ol, onu bırak bir yere müdür ol, milletvekili ol bırak, bankaya yönetim kurulu üyesi ol... Yeter artık vicdanınız kurusun. Mübareklerin beyinleri altın kaplama galiba.
Eskişehir özelinde CHP'nin yönettiği belediyeler çok mu farklı?? Belediyelere istihdam sağlarken liyakate mi baktıklarını zannediyorsunuz. Enişte, baldız, yeğen, kardeş, hala, dayı, teyze çocuğu... Memleketlisi, köylüsü, vırtı, cırtı, delege ağasının yakınları... Daha önce söylediğim gibi bunlar İran ve İsrail gibi tabanlarını konsolide etmek
için birbirleri için bulunmaz nimet. Olan güzel ve yalnız ülkemize oluyor.
Devlete istihdamın en adaletsiz ve yüzsüz çirkin bir yönü daha var. İstisnai kadro rezilliği ve Bakanlara tanınan açıktan atama hakkı. Sevgili gençler yıllarca çalıştınız, çabaladınız eğitiminizi tamamladınız. İş peşine düştünüz, size KPSS'ye gir diyecekler, tekrar çalışacaksınız emek ve para harcayacaksınız, velev ki KPSS'yi geçtiniz hak ettiğinizi almak için Dayı arayacaksınız... Çünkü bu ülkede liyakat ve ehliyetine değil meşrebine, mezhebine, dayına, amcana, eniştene bakacaklar. Sizlere tavsiyem eğer Devlette ve Belediyelerde çalışmak istiyorsanız muktedir bir Milletvekili ve Belediye Başkanı bulun. Sizi açıktan Valilik veya Belediye'ye Özel Kalem müdürü olarak atasın hem memur hem de müdür olun. Hiçbir istisnası olmayan bu kadroları icat edenlere yazıklar olsun. Kaç bin çocuğun hakkını yediriyorsunuz. Bu ülkede yeni bir nefes, yeni bir siyaset lazım.. Yeni derken Tayyip Erdoğan'ın bıyıksız hali olan Babacan ve kısa boylusu Davutoğlu'nun partileri değil. Gençler size bizi unutturmak istiyorlar. Biz kimiz diye merak ediyorsanız bizi babalarınıza, büyüklerinize sorun.
- - - - -