Siyaset halk adına halk için yapılır, muhalefet de denetleme görevini icra eder.
Odunpazarı İlçe Başkanlığım esnasında bu saik ile Odunpazarı Belediyesi’nin iş ve eylemleri hakkında kamuoyu huzurunda eleştirilerim oldu.
Haklarını teslim edeyim, Belediye'yi yöneten zihniyet de Can Yücel'in şiirindeki "Pasaklı kontesim, ne kadar rezil olsak o kadar iyi" sözlerine sadık kalmak için iş yaptı adeta.
HDP mitingine otobüs verdiler, Belediye kendi adamları tarafından basıldı, Belediye araçları ile define aradılar, Hamamyolu’na 25 milyonluk beton döktüler.
Başkanlık makamında oturan zat, “ben militanım” dedi ve kendi kafa yapısındaki kişilerle kadrolaştı, vs vs vs vs...
Yaşanan her şeyi kamuoyu ile paylaştığım için, Belediye Başkanlığı makamında oturan zat ve adamları tarafından kendilerine yakın basın grubunda ve İnternet haber sitelerinde hakkımda tezvirat yaptırıldı.
Belediye Başkanı olan zat-ı muhterem, Belediyenin parası ile televizyonlara çıkıp hakkımda mesnetsiz iddialarda bulunurken, canlı yayında cevap hakkımı kullandırtmadılar dahi.
Malum bir kişi olan Odunpazarı Belediyesinin çalışanı ile mahkemem devam ederken, Belediye’den bütün basına haber bülteni geçildi, mahkemede söylemediğim sözleri, söylemişim gibi yaparak hazırladıkları haberle kendilerine yakın haber sitelerinde linç etmeye kalkıştılar.
Belediye’de basın ile ilgilenen o malum kişi ile Eskişehir'in ‘anlı şanlı’ gazetecisi rakı masasında dostluk pozu verirken, ertesi gün ‘anlı şanlı’ gazeteci mahkeme dosyasını okumadan, olayın diğer muhatabı olan benim fikrimi bile almadan köşesinde beni infaz etti.
Basın, Hüseyin Özcan'a doğru olmayan haberlerle, itibarsızlaştırmaya çalışırken partim hakkında, köşe kadılarına, ‘bunların atı ölmüş’ diye yazı yazdırırken iyiydi değil mi?..
Men dakka duka…
Çalma kapıyı, çalarlar kapını…
Geçenlerde, Odunpazarı’nın Belediye Başkanı olan zat-ı muhterem kükremiş ve mealen şöyle buyurmuş: "Birine kızan İnternet sitesi kuruyor, para vermediğimiz için haberlerimizi geçmiyorlar"
Bak sen, para istiyorlarmış, vermiyorlarmış.
Sevgili Eskişehirliler, ben size zat-ın karın ağrısını söyleyeyim…
Eskişehir’de 30 yıla yakındır gazetecilik yapan bir gazeteci arkadaş haber sitesi kurdu ve geçen hafta ormanın içine beton döken Odunpazarı Belediyesi Başkanı olan zat-ı eleştirdi.
Gazeteci arkadaşı Eskişehir'de herkes tanır, evi var mı bilmem fakat arabası dahi olmayan namuslu bir adamdır.
Sen misin eleştiren, hemen itibar suikastına başladılar. “Belediye’den para istiyorlar vermiyoruz” falan, filan…
Başka bir İnternet sitesinde de AK Parti’nin milletvekillerine eleştiri getiren bir gazeteci arkadaşa baskı ile yazılarına son verdirdiler.
Eskişehir’de, Belediye Başkanı olan zat ve Milletvekilleri eleştirilemez, bunlar layüsel, her şey ve herkes eleştirilebilir, bunlar eleştirilemez.
Bunlar alışmışlar, al gülüm ver gülüm, çok yaşa padişahım.
Belediye Başkanı olan zat-ın bir konuşmasını kendilerine yakın basın grubu "Tarihi konuşma" diye lanse etmiş, zat-ı muhterem manifesto yayınlamış sanki.
Belediye Başkanı olan zat, mealen.
Türkiye'de sarı sendikacılık var demiş…
Tamamen katılıyorum, haklı fakat kendi yönettiği Belediye’de beni kınamak için Sağlık Müdürlüğü’nün önüne açıklama yapmaya gönderdiği sendikanın rengi ne?
Kırmızı mı!
Solculuk öyle kol kaldırma ile olmuyor!
Makam koltuğunda oturduğu Belediye’ye DİSK'i niye sokmuyor o zaman büyük devrimci?
10 yaşından beri çalışıyorum. Su sattım, ayakkabı boyadım, komilik yaptım, hem okudum hem çalıştım. Alnımdan hep ter aktı. Emek ve işçi hakları konusunda son derece duyarlıyım.
Mercedes koltuğuna oturup viski içerken emekten bahsedenlerin boş lakırdısına karnım tok!
Bunlara Robert Owen, Saint-Simon'u sorsan bilmezler, "Swing Riots" ve 'People' s Carter'ın anlamını bırakın, bakmadan aynısını yazsınlar yüzüme tükürün.
Bazard ve Enfantin'i bilmezler, "Canut" isyanları ve Paris Komünü hakkında hiçbir düşünceleri yoktur.
Marx'ın sınıf bilinci hakkında üç cümle ezberleyip boş lakırdı yapar, sonra sana bana “manifesto” diye yutturmaya çalışırlar.
Bu ülkede dini, dincilerden, solculuğu, solculardan kurtarmadan bize rahat yok…
Hakkımda fütursuzca tezvirat yapanlara hodri meydan…
Yukarıda izah ettiğim gibi, 10 yaşından beri çalışıyorum. 2012 model bir Renault Clio aracım var ve hâlâ kirada oturuyorum.
Ben de hakkımda tezvirat yapan ve yaptıranların mal varlıklarını soruyorum.
Bunlara Allah yürü ya kulum demiş mi?
Yeni edinimleri olmuş mu?
Bunların takipçisiyim…
Buradan Eskişehir kamuoyuna sözüm olsun. Eskişehir'de bu milletin bir kuruşunu yiyen, kazançları ile mal artışları ve yaşantıları birbirine uymayan kim olursa olsun bu paraları bunlara zehir zıkkım etmeyen alçaktır.
Kimsenin yazmaya, konuşmaya cesaret edemeyeceği bilgi ve belgeleri lütfen bana ulaştırın. Eskişehir küçük bir yer…
Son olarak İnternet haberciliği yapan arkadaşlar, Belediye Başkanı olan zat, “mealen bizden para istiyorlar” diyor. Bu lafı yutmazsınız diye düşünüyorum.
Bu ağır hakarete bir cevabınız var mı?
Belediye meclisinde muhalefet yok ki?
Ha AKP ha CHP, milim farkları yok. Bozuk ve çürümüş sistemin en önemli parçaları, amiyane tabirle ham hum. Sorsanıza Belediye makamında oturan zata, “bir senedir hiçbir basın grubuna para vermiyoruz” diyor.
İsteyin o zaman bütçeden harcanmış mı harcanmamış mı? Verilmişse kime, ne kadar verilmiş?
Belediye Başkanı olan zat, bulmuş hamur gibi muhalefet, istediği gibi oynuyor…
Not: Sol gelenekten gelen, inandığı gibi yaşayan bir ağabeyime jargona göre, ‘hangi kolun havaya kaldırıldığını’ sordum.
Cevabı kelime kelime şöyle: "Sol kol havaya kaldırılarak solcu olunsa idi, sol ayağı efsane olan Maradona en büyük solcu olurdu. Solculuk bir ideoloji değil yaşam tarzıdır, ister sol, ister sağ kolunu kaldır, burjuva hayat tarzını tercih etmişsen hepsi hikâye.
Fakat TSİP gibi, teoride güçlü bir gelenekten gelen biri, bilir herhalde sağ kol, dirsekten kırılır ve yumruk sıkılır"
Büyük solculara duyurulur…