Kentler; sosyal, kültürel, siyasal ve sanatsal yönleriyle insan topluluklarının hayatında, son yüzyılda daha etkin olmaya başlamıştır. Daha iyi bir yaşama isteğini gerçekleştirmek niyetiyle kentlere göç eden topluluklar, ilk nesil olarak yerel kültürlerini de beraber getirirler.
Kente gelen toplumlar arasında kültür yönünden önemli farklar olduğu gibi, aynı toplumun değişik sınıf ve grupları arasında da farklı kültürel özellikler olabilir. Milli kültüründen bir ölçüde farklı durumda olan kültüre alt kültür denir. Alt kültüre sahip olan toplumsal sınıf veya gruplar, içinde yer aldıkları ekonomik, siyasal ve kültürel yapının temel değerlerini benimsemeyi sürdürürler. Kent hayatı, işte bu farklı kültürlerden gelen toplulukları milli kültür etrafında toplar. Kentler, bu büyük işlevi gerçekleştirirken kültürel ve sanatsal etkinliklerden yararlanırlar. Kültürel ve sanatsal etkinlikler, o kentin kimliğini tanımlar. Müzeler, sergi ve gösteriler, tiyatrolar, konserler, şiir ve edebiyat etkinlikleri, kentin kültürel yapısını oluşturur. Sanat alanında gayret sarf edenler, milli kültür kaynaklarından yararlanarak yeni ürünler ortaya koyabilirlerse, o kentin insanları sağlıklı bir biçimde geleceğe yönelirler. Bu alanda çalışarak düşünce üreten insanlar, kök değerlerden, tarih süreci içinde devam edip giden ana damardan kopmamalıdır. Zira ; milli kültür, nesilden nesile aktarılarak sürdürülebilirse, milletleşme olgusunun da kalıcı olması sağlanabilir. Kültürel kimlik, bireyin kendini nasıl algıladığı, hangi toplumsal grup veya toplumla özdeşleştirdiğidir. Başka bir deyişle kendini, içinde yaşadığı toplumun bir üyesi olarak tanımlamasıdır. Bireyin kültürel kimliği, “ kimsiniz, kimlerdensiniz? “ sorusuna verdiği cevapla belirginleşir.
Aksi takdirde dayatılan yoz kültürle, milletin yozlaşma dönemi başlayabilir. Bir toplumun kültürüne, bir başka toplum kültüründen bazı maddi, manevi öğelerin geçmesi sonucu, o kültür uyumunun bütünlüğünün bozulmasına, kültürel yozlaşma denir. Yozlaşma, özellikle manevi kültür alanında, dil ve sanatta belirginleşir. Bu durumun oluşmasına sanat ve kültür alanında bir şeyler yapanlar da yol açabilir. Modernleşme, çağdaşlaşma adı altında yapılan kültürel hataların sonuçları, daha sonraki zamanlarda büyük sorunlar olarak ortaya çıkar. Sosyolojik olarak, kültür insanları saran, geçmişte yaşayandan öğrenilen toplumsal mirastır. Bu mirasın kaybedilmesi, yozlaşmaya neden olur. Türk milletinin tarihinde utanılacak bir sahne yoktur. Keza bu asil milletin kültür değerlerinde de bir eksiklik bulunmamaktadır. Bunun bilincinde ve farkında olup sanat ve kültür etkinlikleri yapılmalıdır.
Eskişehir’in kent kimliği ‘’Türk şehri, kültür ve sanat kenti ‘’ olmasıdır. Bu kentte; tarihsel köklere, Selçuklu ve Osmanlı’ya, oradan Cumhuriyet’e uzanan bir süreç bulunmaktadır. Eskişehir’in ören yerleri, tarihi mekânları, camileri, külliye ve eski evler ile modern ve çağdaş binalar, uyumlu bir Eskişehir’in örneğini vermektedir. Yine kültür ve sanat etkinliklerinin yoğun bir biçimde yapılması, Eskişehir’in kent özelliğinin ne olduğuna da işaret etmektedir. Burada; eski ile yeni, tarihi olanla çağdaş olanlar yan yana, iç içedir. Dün ile bugünün ahenkli birlikteliği yarınlara doğru güvenle yürümeyi sağlamaktadır. Baştan beri anlatılan kültürel değerler, Eskişehir’in kültürel ve sanatsal anlamda örnek olma özelliğini yansıtmaktadır.