4. ve 5. dokunuşlarla yazı dizimize devam ediyoruz...
Demiştik ki:
ü Rekabet üstü olun.
Ve eklemiştik:
Rekabet aynı yarışta koşmayı seçmek demektir. Rekabet üstünde ise rakipler kendi yarışlarını seçerler. “Birlikte” çabalamak yerine, daha “üste” çabalarlar. Fark yaratırlar, bütünleşmiş değerler yaratırlar. Zira rekabet üstü olmanın itici gücü değerlerdir ve kendimizle yarıştığımız model, en doğru modeldir.
Ülkemiz turizm otelciliğinde rekabet üstü olmanın en güzel örneklerden biri Alarko Holding yönetimindeki Fethiye Hillside Beach Club’dır. Hizmete açıldığı 1994 yılından beri, ciddi bir yaratıcılıkla; mükemmel toplam kalite yönetimi uygulamalarıyla; dünya yaşam trendlerini sürekli analiz eden Ar-Ge altyapısıyla; çalışanlarının eğitimine, gelişimine ve yönetime katılımlarına verdiği olağanüstü desteklerle ve en nihayetinde misafirlerinin karmaşık değerleriyle bütünleştirdiği ilgi çekici değerleriyle HBC bugün artık rekabet üstüdür ve konusunda adeta bir değer tekeli yaratmıştır.
Rekabet üstü olmaya verebileceğimiz yakın zaman örneklerden biri de ETS grubu dahilindeki Maxx Royal Otelleridir. Antalya’da genele yayılmış olan kitle (mass) turizmi anlayışının nispeten karşısında duran grup, özellikle “inşaat matematiği” ile değil de “turizm matematiği” kriterleriyle inşa ettiği (110 dönüm arazi üzerinde - 290 Toplam Oda) Maxx Royal Kemer Resort ile konfor ve rahatlığı üstün hizmet anlayışı ile birleştirmiş, misafirlerine kendilerini önemli hissettirdiği yeni “bütünleşmiş değer” ortamıyla bölgesindeki rekabette hızlı bir şekilde “üste” çıkmıştır.
Dokunuş 4
Ayakta kalmak için (rekabet) değil, başarılı olmak için (rekabet üstü) plan yapın. Önce bu zihniyeti ortaya koyun. Yönetim kadronuzun bir beyin takımı gibi çalışmasını sağlayın, onları stratejik partnerleriniz olarak görün. Rekabet üstü olmayı bireysellikte de özendirin. Her bir çalışanın kendi en iyisini yakalama sürecini bir dönüşüm halinde kurumsal rekabet üstülük ile birleştirin. “Kopyala-yapıştır” modelci olmayın, araştırın, geliştirin, uygulayın ve yaratıcılığa prim verin, işletme içi “yeni değerler” yaratın.
Fark yaratan bir ekip için, çalışanlarınıza “farkındalık eğitimleri“ verilmesini sağlayın, empatilerini ve duygusal zekalarını uyandırın. Teknolojiyi sevin, bu konudaki trendleri ve yenilikleri takip edin. Yazılım altyapılarınızı güncelleyin, tüm sisteminiz gibi onları da sorgulayın, güçlendirin. Misafir profillerinizi mercek altına alın ve misafirlerinizin değerlerini iyi analiz edin, onların adeta dünyalarına girin. Sadece ortalama davranış ve tüketici tipleri üzerinden değil, “gerçek zamanlı” analizlerle kendi “gerçek misafir” profillerinizi detaylarıyla keşfedin ve stratejilerinizi buna göre geliştirin.
Pandemi 2020’nin bize gösterdiği: Rekabet üstü olmak mefhumu herhalde hiç bu kadar “değerli” ve o aralıkta koşanlar için de hiç bu kadar “keyifli” olmamıştı. Pandemi; yazılmış tüm kuralları, sözde bilinenleri yerinden oynattı, ancak rekabet üstü olmanın dayanılmaz cazibesi çekiciliğinden hiç bir şey kaybetmedi. Yukarıda saydığımız örnek işletmeler de dahil olmak üzere sektörlerinde “kendi oyununu oynayanlar” yine halayın başını çekiyorlar. Bu markalara misafir olanlar yıllar süren uğraşılar sonucu yaratılan farkların farkında ve adeta gözü kapalı bu ürünlere koşuyorlar, çünkü güveniyorlar. Bir kez daha hatırlayalım; tıpkı ekonomik dengelerin oluşumunda “paranın” yön aradığı gibi, kriz dönemlerinde güvenli limanlar esastır, müşteriler ve onların talepleri de yönlerini arar ve devamında en çok güvendikleri o limanlara koşarlar.
Rekabet üstü olma yolunda fark yaratmaya, inovatif, yaratıcı, farklı olabilmeye ayırdığımız her bir ekstra zaman dilimi, ve hatta enerji, çaba ve her miktar kapital; bizi beklenmeyen zor dönemlerde rakiplerimizin maruz kaldığı olumsuzluklardan korur ya da en az şekilde etkilenmemizi sağlar. Unutmamak gerekir ki; yarın istatistik ve analiz tablolarında karşımıza çıkacak her türlü sonuç, bugün sahalarda almış olduğumuz aksiyonların iz düşümlerinden ibaret olacaktır.
İşin özü olmaya devam eden kıssadan hisseler: “Ne zaman sizden daha başarılı birini görürseniz ve özellikle de bu sizinle aynı iş kolunda çalışan biriyse, bilin ki o kişi mutlaka sizin yapmadığınız bir şeyleri yapıyordur.” Malcolm X (Siyahi Aktivist, İnsan Hakları Savunucusu)
Demiştik ki:
ü “İnsan Kaynağı Yönetimini” adında değil, “özünde” hayata geçirin.
Ve eklemiştik:
Krizlerde dahi irtifa kaybetmeyen işletmelerin ortak özelliklerinden belki de en önemlisi, çalışan sadakatini sağlamak üzere zamanında attıkları küçük gibi duran büyük adımlardır. Bu yazı içinde sıraladığımız tüm başarı bileşenlerini, karlılığı sağlayacak tüm faktörleri bir araya getirecek olan katalizör öğe; çalışanlardır. İK yönetimleri ise işe alım süreçlerini, işbaşı ve devamındaki süreçleri işletmenin hedefleriyle buluşturabildiği ölçüde etkilidir. Sadece evrak tertip ve takip eden bir İK yönetimi kurgusunda bu hedeflere ulaşmak mümkün değildir. Turizm otelcilikteki “yeni dönem” İK yöneticisi de, ofiste masa başında olan değil ağırlıklı olarak “sahada” olandır; sahaya hakim, çalışanı “yakından” tanıma gayreti içinde olandır.
En güzel lokasyonda, en güzel donanım ve mimaride, eşsiz fiziki özelliklere sahip bir otel inşa etmek mümkündür, ancak tüm bunlar onu bir “değer” haline getirecek gerekli “insan kaynağı” ile buluşturulmazsa, başarı halen uzaktadır. Fizik değerlerin misafirlerinizin başını döndürdüğü süre, otele attıkları ilk adımdan itibaren maksimum 5 (beş!) dakikadır. O ilk girişteki “beş dakikalık” baş dönmesinin tatil boyu (ve hatta ömür boyu) sürmesini sağlayacak olan ise, işte tam o noktada devreye giren “insan kaynağıdır”. Bir otelin büyüsü, misafirlerin çalışanlarla olan “ilk” temasıyla başlar ve onlarla devam eder, ya da birçok örnekte olduğu gibi, ne yazık ki başlamadan sona erer.
Dokunuş 5
İşe alım süreçlerinde referans mekanizmasını kesinlikle işletin. Henüz karşılıklı imzalar atılmamışken, insanı “kaynağında” araştırın. Görev adayının özgeçmişindeki tesislerle kurduğunuz kontaklar, “gerçek çalışan” mı yoksa “hologram çalışan” mı ayırımında size asli bir fikir verecektir. İşe alım sürecinden itibaren de çalışanlarınıza zaman ayırın, onları “tanıyın”. Sadece meslektaş değil, aynı zamanda paydaş olun. Onlara dokunma mesafesinde kalmayın, gerçekten “dokunun”. Doğum günleri, yıldönümleri, yeni doğumlar, çalışma yıldönümleri, terfiler gibi özel günlerini ve ekip başarılarını birlikte kutlayın. Bu başarılara kurumsal sosyal medya platformunuzda yer verin.
Orta kademe yöneticileriniz için, takım oyununa ve çalışan gelişimine müthiş katkıları olan departmanlar arası çapraz eğitimleri başlatın. Aldığınız sonuçlara ve değişime inanamayacaksınız. Karar alma süreçlerinize onları da dahil edin ve yönetim toplantılarınızın bir benzerini de orta kademe yöneticileriniz için düzenleyin. Muhtemelen GM başkanlığında ve İK yöneticisi eşliğinde, haftada 1 düzenlenecek bir “Orta Kademe Yönetici Toplantısı”; “çalışanların sesi” niteliğindeki karma yapısı, üst yönetim toplantılarında dile gelmeyen içerik konuları ve paylaşılacak çözüm önerileri ile çarpıcı sonuçlar verecektir. Doğru değerlendirildiği takdirde bu, çalışan performansları üzerinde bir roket etkisi yapacaktır, bu şansı kullanın.
Pandemi 2020’nin bize gösterdiği: Kurum içi dayanışma ve işbirliği, pozitif enerji yönetimi, duyusal ve duygusal farkındalıklar, hedef birlikleri, takım olma güdüsü, paylayan değil paylaşan bir yönetim yapısı, birlikte başarmanın ve devamında kutlamanın paha biçilmez lezzeti; hepsi ve benzer daha niceleri pandemi döneminde, siz de bir düşünün, değerli maddeler olarak önümüze çıkıyor. İnsan kaynağı yine “en değerli” ve “en pahalı” olma yolunda tarihi zirvelerini görüyor. Zira, “o” olmadan hedefler hayal, başarılar zor; onunla uzaklar yakın, ödüller ve mükafatlar ise bir kaç adım ötede duruyor.
İnsan Kaynakları yönetimi üzerine güneşli ve olağan günlerde sağlanması gereken birliktelik ve ortak paydada buluşmanın önemi, pandemi dönemi gibi fırtınalı günlerde, ayakta ve bir arada kalmanın, kurumsal direnç oluşturabilmenin temel taşlarını oluşturuyor. Sanıldığından da öte, kurumsal varlıkları devam ettirebilmenin şartları sadece finansal ve fiziki yeterliliklerden değil, günün sonunda, o yeterlilikleri yöneten, kendi aralarında sorumluluk zinciri içerisinde paylaşan ve bizzat kullanıcı olan yine o insan kaynağından geçiyor. Hepimiz kesin olarak bilmeliyiz ki; onlar gerçekten oradaysalar ve emek-yoğun biçimde varlarsa “var olacağız”, yoklarsa ve elleri taşın altında değilse, tükenerek, tozlu sayfalarında tarihin, bir gün mutlaka kaybolacağız.
İşin özü olmaya devam eden kıssadan hisseler: “Çalışanlarınızla ilişkileriniz iyi değilse, müşterilerinizle ilişkileriniz asla iyi olamaz.” Walt Disney (Yapımcı, Yönetmen, Senarist)
9 Aralık Çarşamba son bölüm ile "devam edecek"...