Şu dünyada her şeyin iyisine layık çok güzel ve çok özel çocuk var. O, sizin evde yaşıyor.
Kim mi, sizin çocuğunuz!
Anne v babalara soruyorum: “ İyi günde, kötü günde; başarıda ve başarısızlıkta onun yanında olacak mısınız?
Birlikte başarana kadar uğraşacak mısınız?
Çocuğunuzun yanında olacağınıza söz veriyor musunuz?
Değerli anne ve babalar, size önerim: “ Üniversite sınavını “sinir, stres sınavı” olarak değil ;“sıçrama tahtası “ olarak görmenizdir.
Karadeniz bölgesinde, Sürmene’ye bağlı Yılmazlar Köyünde bir erkek çocuk dünyaya gelir.
Çevresinde başarılı, ünlü, zengin ve kariyerli insanlar yoktur. Hatta doğduğu köyde lise de yoktur.
Bir gazetenin açtığı ilkokullar arası bilgi yarışmasına katılır ve birinci olur.
Ortaokulu devlet bursuyla `parasız yatılı` olarak Samsun`da okuduktan sonra, TÜBİTAK bursuyla geçtiği Kabataş Lisesi`ni de dönem birincisi olarak bitirir. Aynı yıl üniversite giriş sınavında da Türkiye birincisi olur.
Amerika’da master yapar. O artık bir prenstir. O, patentli yazar kasa mucididir.
O, maliye bakanlığına kadar yükselmiş Yılmazlar Köyünde dünyaya gelen Adnan Kahveci’ dir.
Adnan Kahveci “Türkiye’de başarılı olmak…” hakkında şöyle diyor:
“Türkiye`de en sevdiğim şey budur. En fakir çocuk bile çalışkan olduğu sürece başarabiliyor ve yükselebiliyor. Türkiye’nin hayran olduğum tarafı bu. Kişinin zengin ya da fakir olması önemli değil.
O, denedi, çalıştı ve başardı. O başardıysa bizim çocuklarımız da başarabilir
Çocuklarımızın yaşamları boyunca silik yaşamalarını ister miyiz? Elbette hayır…
Çocuklarımızın başarması için gereken gücü biz vermeyeceksek, kim verecek.
Şimdi tekrar soruyorum: “ İyi günde, kötü günde; başarıda ve başarısızlıkta onun yanında olacak mısınız?
Birlikte başarana kadar uğraşacak mısınız?
Çocuğunuzun yanında olacağınıza söz veriyor musunuz?
Evetttt, diyen sesleri duyuyorum bilgisayarımın başında yazarken.
Biliyorum ki hepiniz, hepimiz çocuklarımızı çok seviyoruz ve onların vatana, millete ve ailelerine hayırlı evlat olmalarını istiyoruz.