“Yayalara ilk geçiş hakkı” yla ilgili açıklama yapıldığından bu yana kafam çok karışık bir sürücü olarak.
Eskişehir’de zaten yayalar hep ilk geçiş hakkına sahip, bunu neden mi söylüyorum: Eskişehir Atatürk Caddesinde meslek liselerinin çıkışında orada araçla olmanız yeterli ne demek istediğimin anlaşılması için. Trafik ışıkları varmış, yeşil mi, kırmızı mıymış, kimsenin umuru bile değil. Bütün öğrenciler grup halinde yolda.
Sonra da Osmangazi Üniversitesinin kapısına gidin ve aynı olayı orada da yaşayacaksınız. Yeşil ışık yanmış tam ilerliyorsunuz ki öğrenciler yola atıvermiş kendini. Hadi diğerleri yaşça küçük deli dolu diye affedelim de üniversite yaşına gelmiş, koca koca kızlara, erkeklere ne demeli.
Eh annelerin, babaların, teyze ve amcalarımızın da çocuklardan pek farkı yok. Atıveriyor kendini yolun ortasına, iki dakika beklese ölecek. Kurallara uymayan bir toplumda yayalara ilk geçiş hakkı denildiğinden bu yana ışıklarda da, yaya geçitlerinde de herkes yol ortasında.
Ve savunma hemen geliyor: “Avrupa” da adımını atar atmaz araçlar duruyormuş. Sanki her gün Avrupalarda gezmiş zaar.” Avrupa’da kırmızı ışık yanarken yol boş olsa bile geç de bak başına neler geliyor. Hele Singapur’da bunu yap da gör…
Yaya geçitlerinde de yayalar için ışıklar var, önce düğmeye basıyor, bunu gören araçlar da okul önlerinde, yaya geçitlerinde yayalara öncelik tanıyor, iki taraf da zarar görmesin diye. Yaya kaldırımdan aşağı ayağını attı, dursun arabalar, yok öyle bir şey…
Şehir trafiğinde ralliye çıkmış gibi araç kullanan sürücüleri de görmeden geçmek yayalara haksızlık olur.
Her birimiz aynı anda da yayayız, nerede nasıl hareket etmeliyiz bilmek istiyoruz.
Demem o ki, benim kafam karışık, kafamın karışıklığı gitmeden de rahat edemeyeceğim.
Trafik polislerimiz televizyonlardan bütün ayrıntılarıyla nasıl hareket edilmesi gerektiğini hem yayalar hem de araç sürücüleri için anlatırlarsa iyi olacak. Her şeyin başı eğitim diyorum yazımı tamamlarken…