Milli Mücadele’nin isimsiz kahramanlarından olan Koca Behçet namiyle maruf Hüseyin Behçet Görktan, 23 Haziran 1921- 01 Eylül 1922 yılları arasındaki anılarını yazarak ‘’Milli Mücadele Günlüğü’’ eserini meydana getirmiştir. Afyonkarahisarlı Koca Behçet; katır sırtında, vagonlarda, bazen de yaya olarak aç-susuz bir hâlde vatan imdadına koşmuş, sırt çantasından eksik etmediği günlüğüne askeri, siyasi olayları, gittiği yerlerin sosyo-kültürel yapısı, ekonomik durumu gibi pek çok konuyu da ayrıntılı bir biçimde ele almıştır. Türk kültüründe bu tür eserlerin azlığı Koca Behçet’in eserinin değerini artırmaktadır. Adı geçen kitap, Mehmet Behiç Görktan tarafından hazırlanarak Afyonkarahisar Belediyesi Kültür yayınları arasında yayınlanmıştır.
Kitabın 22. ila 58. Sayfaları arası Eskişehir’e ayrılmıştır. 21 Haziran 1921’den 25 Temmuz 1921’e kadar yaklaşık 1 ay Eskişehir’de kalan Koca Behçet, şehir hakkında önemli bilgiler vermektedir. İlk gün Eskişehir Nokta Heyeti Sıhhıyesi’nde sağlık muayenesinden geçirilen Koca Behçet, akşam Tatarlar Mahallesinde bir mescide götürülerek yatırılır. Sabah kaplıcada yıkanarak şehri gezmeye çıkan Koca Behçet, Eskişehir’in güzelliğinden ve ticaret merkezi oluşundan, çalışkan halkının çoğunun tüccar ve sanatkârlığından söz eder. Şehrin ilerleyip gelişmesini iki sebebe dayandıran yazar, bunların şimendifer (demiryolu) ve Tatarlar olduğunu belirtir.
Zaman zaman Yunan ordusuyla sıcak temas sağlanır. Top ve uçak sesleri, ağlaşan kadın ve çocuklar, yıkım, kıyım ve bir savaş ortamında her an görülebilecek sahneler… Kütahya işgal edilmiştir. Yunan ordusu Eskişehir’e doğru ilerlemektedir. Eskişehir’i yas kaplamıştır. İşgalin an meselesi olduğu konuşulmaktadır. Halk eve kapanmış, dükkanlar kapalı… bazı aileler göç hazırlıklarına başlamış. Yerli Ermeni ve Rumlar sevinç içinde… İstasyon mahşer yerine dönmüş. Yaralı askerler, göç eden aileler, 40-50 vagonlu tren Ankara’ya hareket etmek üzeredir. Tam bu sırada iki Yunan uçağı bu mahşerin ortasına bombaları bırakır. Çığlık sesleri yürekleri parçalamaktadır. Düşman istasyonu bombalamaya devam etmektedir. Koca Behçet, bu korkunç durumu anlatmaya şöyle devam eder: ‘’ herkes birbirine girmiş vaziyette. Bu feci manzara kalem ile tarif edilemeyeceğinden geri tarafını maalesef yazamayacağım. Çünkü bunu yazmak için Ermeniler ve Rumlar gibi gaddar olmalı ki bir şey görüldüğü gibi tespit edilsin.’’
Koca Behçet’in de dahil olduğu Türk birliği Eskişehir’i zorunlu olarak terk etmektedir. Eskişehirliler, yollara kazanlarla su çıkararak askerlere su verip mataralarını doldururlar. Halk, ‘’bizi bırakıp nereye gidiyorsunuz’’ dercesine melül mahzun askerlere bakmaktadır.
21 temmuz 1921’de Seyitgazi’ye hareket emri verilir. Koca Behçet’in bacağı şişmekte, acısı da gitgide artmaktadır. Sonunda birliğinden ayrı düşen Koca Behçet, uzun bir süre sonra birliğine yetişir. Ertesi gün Türk birliği Yunanlılar tarafından baskına uğrar. Türk avcı taburu düşmana ani olarak açar, onların şaşkınlığından yararlanan birlik köyden dışarı çıkar. Temmuz sıcağında susuz kalınır. Sonunda Seyitgazi Çayını bularak kana kana su içerler. Bu arada ikiye ayrılarak bir kısmı Beypazarı, bir kısmı da Aziziye’ye doğru yürüyüşe geçerler. Kalan birlik, çayı takip ederek Hamidiye ve Mahmudiye’ye ulaşır. Yunan askeleri Türk birliğini ablukaya alır. Düşmanla aralarında 15 dakikalık bir mesafe kalmıştır. Düşmanın top atışlarından yaralanlar olur. Türk birliği ateş çemberini yararak Beylikahır’a doğru yoluna devam eder. Zorluklar içinde yürüyüşüne devam eden birlik sonunda Polatlı’ya varır.
Koca Behçet’in günlüğündeki Eskişehir bölümü burada biter. Ancak yazar, Sakarya, 26 Ağustos, Dumlupınar savaşlarıyla ilgili günlüğünü yazmaya devam etmiştir. Koca Behçet anıları ‘’İşte düşman bizi böyle vurdu, yine vurabilir.’’ alt başlığıyla yayınlanmıştır. Kitabın sonuna Atatürk’ün 30 Ağustos 1924 yılında Dumlupınar Anıtının açılışındaki nutkundan bir bölüm alınmıştır. ‘’Şehir ruhları semalarımızda dolaştıkça, şanlı bayrağımız vatan toprakları üzerinde dalgalandıkça milletimiz ilelebet hür ve müstakil yaşayacaktır.’’
Zaman zaman İstiklal Savaşı üzerine fesli-külahlı bir takım kişiler ileri geri konuşmakta, bu şanlı mücadeleyi değersizleştirme, sıradanlaştırma kötü niyetiyle hareket etmektedirler. Ancak onların bu tür gayretleri halkımızı milli mücadeleye olan inançlarını daha da pekiştirmektedir. Türk milleti, hürriyet ve bağımsızlığına düşkündür, emanet edilen kutsal milli değerleri gelecek nesillere miras olarak devredecektir.