Geçtiğimiz haftalarda Eskişehir’de Tasigo Otel’de düzenlenen Models Of Eskisehir tarafından düzenlenen Güzellik Yarışmasını izleme fırsatını buldum. Yakın arkadaşım Diş Hekimi Sinem Aydınmakina Taraktaş’ın jüri olarak yer aldığı ve en güzel gülümsemeyi seçtiği yarışmada adayların hepsi birbirinden güzeldi. Her biri ayrı etkileyici defileler ve seçkin tasarımlar ile gözlerimiz estetiğe doydu. Ama benim için gecenin birincisi Eray Köseoğlu defilesinin yıldızı minik Lina’dır.
Güzellik göreceli bir kavramdır elbette. Peki nasıl oluyor da hepimiz aynı anda aynı kişiyi beğeniyoruz? Tahmin ettiğimiz adaylar bir bir taçlarını takıyorlar. Neyi daha güzel buluyor, neye göre karar veriyoruz?
Estetik özellikle sanatta belirli bir simetriye sahip olma, altın oran gibi belirleyicilerle ölçülebilir. Kişide beğeni, duygu, coşku, hayranlık, hoşlanma duygusu uyandıran bir nitelik. Fakat bu görselde olandır. Yaşamda gördüğümüz güzellikler sadece üç boyutta görünür olandan kaynaklanmaz. Bir gülüşün bize hisettirdikleri, küçük bir bebeğin elini tutmak, yağmurdan sonra havayı koklamak, bir ağaca vuran güneş ışığı, bir köpeğin sıcak kalbi, iyilik yapan bir güzel niyet, çalışma disiplini, bir kedinin başını okşamak gibi yaşamdaki güzellikler de vardır. Günlük hayatımızda koştururken bunları ne kadar farkediyoruz acaba? Yeni doğan bir bebeğin süt kokusu, sağlıklı aldığımız her nefes, beraber kahve içebildiğimiz içimizi gören sıkı dostlar, kendinden fazlasıyla veren sevgi dolu öğretmenlerimiz.. O kadar çok şey var ki burada sayamadığımız. Stendhal; "Güzellik mutluluk vaadidir." derken güzelliğin mutluluğun habercisi olacağını söylüyor bizlere.
Peki kendi güzelliğimiz nedir? Nasıl ortaya çıkarabiliriz? Kişideki güzellik devrimi mental, duygusal, fiziksel ve ruhsal alanda iyileşme olarak adlandırdığımız transformasyondur. Güzellik de mutluluk gibi bir olma halidir. “Olmak arzu edilendir çünkü güzellik ile özdeştir, güzellik sevilir çünkü olmaktır.” Bu sözler Plotinus tarafından 2000 yıl önce söylenmiştir. “ ve devam eder; “Bizler güzelliği kendi varlığımızla yüzleşebildiğimizde kendimiz yaratırız, kendimizin güzel olduğunu bilmektir. Eğer kendimizi reddedersek, işte o zaman çirkinizdir.”
Güzelliğiniz gerçekten kim olduğunuzdur. Bu mükemmel olan ruhtur. Güzelliğiniz insan maskesi arkasında kalan, kişiliğiniz olarak tanımladığınız şeyin arkasında yatan ruhunuzdur. Ruh sizin dizaynınızdan önce oluşur. Sizin makyajınız, aileniz, kültürünüz, yaşadığınız zorluklar ruhunuzdan bağımsız olarak size farklı deneyimler kazandırmak için vardır. Bir bebek ilk doğduğunda aldığı ilk nefesi yaratılıştan kendi güzelliğine en yakın halidir. Daha sonra yaşadığımız dünyasal alanlar sebebiyle bu en temiz halimizi unutur kirlenir çirkinleşiriz. Eğer doğuştan hakkımız olan kendi ilk güzelliğimize ulaşmayı hedefliyorsak dünyasal tüm korku ve maskelerden arınmamız gerekir. Biz ne zaman kendi güzelliği içinde tanımlamasını yaparsak aslında Evrenin Ruhuna en yakın olan doğasını kastediyoruz. Kendi içsel güzelliğimizi keşfetme yolunda gerçekten kim olduğumuzu bulacağımız adımlar atmalıyız. Mevlana Celaleddin Rumi “Aşkı aramayın, o zaten içinizde, onun yerine içinizde onu bulmanıza engel olan şeyleri bulup temizleyin” diye tavsiye ediyor. Gerçek güzelliğimiz bu engellerin arkasında kişiliğimizin, fiziksel görüntümüzün, mental kapasitemizin, kültürel yargıların, bireysel ve etnik kökenin, cinsiyetin, dini inanışların ve sosyal şartların dışında kalan tarafımızda bizleri bekliyor.
Aristotales “Bana bir çocuk verin yedi yaşına kadar size nasıl biri olacağını söyleyeyim” demiştir. Burada aslında güzelliğimizin önündeki sınırların ilk yedi yılda ortaya çıktığından ve tüm yaşamı etkilediğinden bahsetmiştir. Burada bahsedilen çocukluğun ilk yılları, bilim insanları tarafından asla değiştirilemeyecek hasarlar ve travmalarla dolu olduğunu ve aslında bilinçsizce ortaya çıktığı ve hayat boyu bizimle beraber olacağı belirtilmektedir. Bu nedenle yaşam boyu bu kusurlar ve zayıflıklarımız ile savaşmak zorundayız. Bu tamamen başarılabilecek bir durum olmamakla birlikte yaşam boyu sürecek bir değer ve çalışma gerektirecektir.
Kendi güzelliğimiz ve aydınlanmamız için çok hayati önem taşıyan bu süreçte bize düşen ödev içsel korkularımız ve zayıflıklarımız ile yüzleşip doğru zamanda doğru eylemi ve duyguyu seçmek olmalıdır. Herkese kendi güzelliklerini keşfedip ortaya çıkardığı başarı dolu bir yaşam diliyorum.