Faruk Nafiz Çamlıbel, Çankaya şiirine;
"Bu hıyâbân ebediyyet yoludur
Gider Allah’a kadar burdan ucu
Karşıdan bakma geçerken yolcu.
Belki bir dert ile bağrın doludur!’’ dörtlüğüyle başlar.
Şiirin devamında sembolik bir anlatımla Meclis’e dul ve yetimlerin boşuna gönül bağlamadığını ifade eder. Uzun süren savaşlar, yokluk, kıtlık ve hastalıklar sebebiyle Anadolu, ana dullarla dolmuş, her taraf köhne beldeler, virane yurtlar hâlini almıştı. Hepsinden vahim olanı ise, halkın karamsar ve umutsuz bir davranış içinde olmasıydı.
Atatürk bu durumu Nutuk’ta şöyle anlatır: "1919 yılı Mayısının 19'uncu günü Samsun'a çıktım. Genel durum ve görünüş : Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu topluluk, Genel Savaşta yenilmiş, Osmanlı ordusu her yanda zedelenmiş, koşulları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış. Büyük Savaşın uzun yılları boyunca, ulus, yorgun ve yoksul bir durumda."
Türk milleti zor zamanlarında içlerinden kahramanlar çıkarmayı başarmıştır. Çünkü kahramanlık, Tanrı’nın Türk milletine bir armağanıdır. Kahramanlık ruhu; buhran dönemlerinde ortaya çıkar, yorgun milleti teşkilatlandırarak hürriyet ve bağımsızlığına sahip çıkmasını sağlar. Mücadeleyi zaferle sonuçlandıran irade, ‘’Türk’ün namus cephesi" dir.
"Ya istiklal Ya ölüm" tercihiyle yola çıkanlar üstün bir inancın temsilcileridir. "Milletin istiklâlini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" sözü ise ümit ve temenninin çok ötesinde büyük bir özgüveni işaret eder.
Hürriyet ve istiklal için ölümü göze alamayanların yaşamaya hakları yoktur.
Gazi meclisi, gazi paşalar kurmuştur. O gazi paşalar ki; büyük bir gayretle cepheden cepheye koşmuşlar, son vatan toprağını kurtarmak için Anadolu’nun dağ başlarında çoban ateşleri yakmışlardır. Bu vatanın, "nehirleri gazi, dağları kahramandır." Vatan millet yolunda Milli Mücadele’ye katılmak üzere Anadolu’ya koşan şair ve yazarlar da "gazi kalemler" dir. Türk devletini kuranlar, Anadolu gazileri, kurtaranlar da gazi paşalardır. Gazi paşalık, yüce Türk milletini temsil eden özvarlıktır.
23 Nisan’da Millet Meclisimizin açılışının 100. yılını coşkuyla kutluyoruz. Bu 100 yıl boyunca Türk milletinin hürriyet ve istiklaline karşı sinsi ve açık birçok girişimde bulunuldu. Her düşmanlık ve her ihanet büyük bedeller ödeyerek bertaraf edildi. Bu yüzden birer kilometre taşı olan bu dönemleri "şuur yenilemesi" olarak kabul edip geçmişin üzerinden geleceğin muhasebesini yapmalıyız.
Küresel güçlerin ve uluslararası sermayenin yoğunlaşan kıskaç ve hedefinde olan aziz yurdumuzun esenliğe kavuşması milli birlik ve beraberlikten geçmektedir. Milli birlik ve beraberlik, derleyici-toplayıcı güçtür. Bir arada olmak ruh, gönül ve şuurda da birleşmektir. Ortak duygu ve düşünceler, yenilgiler ve zaferler, idealler ve hedefler örs çekiç arasında dövülen demir misali kültür birliği içinde milleti oluşturur.
Devlet olmanın temel unsurları; vatan, millet ve egemenliktir. Vatan, ne bir coğrafi kavram ne de bir toprak parçasıdır. Vatan, yüreklerde çarpıp duran bir aşktır. Vatan, Namık Kemal’in söyleyişinde billurlaşır:
İnsan vatanını sever. Çünkü, varlık sebebi olan atalarının sakin mezarlığı ve çocuklarının meydana geleceği yer, vatandır. İnsan vatanını sever. Çünkü, vatan çocukları arasında dil birliği, menfaat birliği ve birbirine fazla alışıklık olduğundan, gönül yakınlığı ve düşünce kardeşliği doğmuştur. O sayede bir adama göre vatan, dünya ile mukayese edildiğinde, oturduğu şehre göre kendi evi gibi görünür. İnsan vatanını sever. Çünkü, vatan mevcut olan hakimiyetin bir kısmını gerçek anlamda kullanma hakkına sahiptir.
İnsan vatanına sever. Çünkü, vatan, öyle bir galibin kılıcı veya bir kâtibin kalemiyle belirsiz hatlardan, sınırlardan ibaret değil; millet, hürriyet, menfaat, kardeşlik, hakları kullanma, hakimiyet, atalara hürmet, aileye sevgi, çocukluk hatıraları gibi bir çok yüce duyguların toplanmasından oluşmuş, mukaddes bir düşüncedir.”
Millet; ortak bir kültür içinde dil, soy, ülkü ve din birliği sağlamış birbirlerine gönül, ruh ve şuur bağlarıyla bağlanmış toplumdur. Bir milletin mensupları, ortak bir geçmişe sahip olarak, acı-sevinç, aydınlık-karanlık günleri beraberce geçirmiş ve paylaşmış, geçmişten devraldığı ortak mirası gelecek kuşaklara da iletme kararlılığında, gelecekte de birlikte yaşamayı arzu ederler.
Anayasa’nın 6. Maddesinde egemenlik şöyle belirtilmektedir: "VI. Egemenlik
Madde 6.- Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz.
Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz."
İç egemenlik, milli irade ve hürriyetle, dış egemenlik ise bağımsızlıkla ilgilidir. Gazi Meclisimizin açılışının 100.Yılında millet, vatan, milli egemenlik birliğiyle devletimizin daha güçlü çağlara ulaşması, bütün vatandaşlarımızın ortak dileğidir.