-Bülent ile Tûbâ’ya-
Her ne söylenmişse sevgiden yana
Baharı Sakarya vadisinde yeşerir
Yunusça bir sokuluştur derinliklerine ruhun
Bir muştu olur yayılır yeryüzüne sevecen
Salkım söğütler gamzesinden öper Porsuk’un
Ay utanır şavkı düşer sularda hâlelenir
Bir hüzün dolaştırır yüreğinde buruk
Gölgesine sığınmış yoksullar Kurşunlu’da çınarların
Bilgeliği yoğurmuş Anadolu toprağıyla Hoca
Aydınlık müjdecisi o ince gülüşleriyle
Dün söylenmişçesine yeni, çınlıyor kulaklarda Yunus
“ Her dem yeniden doğarız bizden kim usanası”
Sabır yontar nakkaşlar lüle taşından
Bir düğün sabahına uyanırken çarşılar
Taşın saltanatıdır şimdi vitrinleri süsleyen
Uzanır bir güzelliğiyle Yediler boyunca
Muzaffer orduların yiğit erleri yürür
Önde Sultan Alaaddin Fetih Suresinde dili
Zafer üstünedir yakarışı – duası alp-erenlerin
Dolaşır ruhaniyatı sevdalı gönüllerde
Kayı’nın şahin bakışlı Kara Osman’ı
Yükseltir türküsünü Sultanönü durağında
Zorlanmadan aşsın diye şu yüce dağları
Sırtını sıvazlamış Şeyh Ede-Balı
Ufkunda birleşir Eskişehir’in bütün görkemler
Şanlı bir mâziden muhteşem bir istikbâle
Donanır al-beyazını aylı-yıldızlı gök
Destanını söylemeye durur Türkmen Dağları