Kültür; bir toplumun tarihi süreç içerisinde oluşturduğu değer, norm, yasa, inanç, ahlak, gelenek, görenek gibi manevi öğeler ile üretim, teknik, beceri, araç-gereç gibi maddi unsurların birleşimidir. Kültür kavramı milletlerin ‘milli’ özelliğidir. Her milletin hayatı anlamlandırması, kavraması ve yorumlaması farklılıklar arz eder. Her topluluk ve milletin kültürü ‘kendine göredir.’ Kültürler; coğrafi şartlar ve iklim özellikleri, insanlarındaki atılım ve girişim şuuru, toplumsal yapısı, üretim ve tüketim gelenekleri, ekonomik şartları, göçler sonucunda büyük yer değiştirmeleri ve şehirleşmeyi sağlamış olmaları bakımlarından kendine özgü hususiyetlerle meydan getirilir. Kültürler, milletler üzerinden kurulur.
Havza; coğrafi bir terim olarak bölge, yöre, dağlarla ya da tepelerle sınırlanmış, suları aynı denize, göle ya da ırmağa akan bölge anlamındadır. Kültür havzası, belli bir kültürün yaşandığı, oluştuğu bölgeleri belirtmek için kullanılan bir terimdir.
Kültür havzası; bir kültürel geleneği tanımlamak için kültür çevresi, kültürel hinterlant, kültürel ekoloji gibi kavramlar farklı bilimsel geleneklerden esinlenerek kullanılmaktadır. Bu konuda Kemal Üçüncü, “Türk kültür havzası” kavramını önermektedir.
Türk kültür havzası, Türkistan merkezli olarak 5000 yıllık tarihi süreç içerisinde Asya, Avrupa ve Afrika’da kontrol ettiği 55 milyon kilometrekarelik alanda hâkimiyet kurmuş, barış, hoşgörü ve adaletin öncülüğünü yapmıştır. Üç kıtanın yaklaşık 84 milyon kilometrekarelik bir alana sahip olduğu düşünülerse Türk kültür havzasının devasa sahası gözler önüne serilir. Türk kültür havzasının önemli alanlarından biri de Anadolu’dur. Tarih boyunca Anadolu’da onlarca kültür ve medeniyet yaşamış ve türlü sebeplerden dolayı yıkılıp gitmiş, geriye arkeolojik malzemeleri ile tarihi eserleri kalmıştır. Bin yıllık Türk yurdu Anadolu, çekiçle örs arasında yoğrulmuş Türk’ün kanı ve teriyle ebedi vatan olmuştur. Anadolu, yukarıda belirttiğimiz çok geniş Türk kültür havzası içerisinde nadide bir yere sahiptir. Anadolu’nun birer kültür merkezi olan şehirleri, denizlerde birleşen ırmaklar misali kültürel zenginlikleriyle büyük havzayı oluşturmuştur. Bu şehirler, Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerinde ışık ışık Anadolu’yu aydınlatmıştır. Güneşin doğduğu yer anlamına gelen Anadolu, yeni zamanlarda da ışığıyla dünyayı aydınlatmaya devam edecektir.
Sözü buradan Eskişehir’e getirmek istiyorum. 19. yüzyılın başlarında küçük ve bakımsız bir kasaba olarak nitelendirilen Eskişehir, aynı yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı coğrafyasının terk edilen bölgelerinden aldığı göçler ve Bağdat Demiryolunun Eskişehir’den geçmesi nedeniyle önemli sosyal, ekonomik ve kültürel değişiklere uğradı. Kentte, pazar için üretim yapılması yeni bir orta sınıfın doğmasına yol açtı. Böylece Eskişehir, bir cazibe merkezi olmaya başladı. Anadolu- Bağdat Demiryolları ağının en önemli hatlarından birini oluşturan Haydarpaşa-Eskişehir Hattı, 19 Haziran 1892’de işletmeye açıldı.
Eskişehir, tarihin en eski çağlarından itibaren farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir yerleşim yeridir. Stratejik konumu ve Anadolu sağ kol güzergâhında yol kavşağı üzerinde olduğundan bir menzil olması yönüyle de büyük bir öneme sahiptir. Köklü tarihiyle ve farklılıkları zenginlik ve güzellik olarak görmesiyle şehir kültür ve tarihi açısından da eşine az rastlanan bir şehirdir.
Eskişehir, coğrafi konumu ve binlerce yıllık kültürel mirası, demografik yapısı, çok sesli kültürel özelliği ile dünya kentleri arasında ayrıcalıklı bir konumdadır. Eskişehir, genç ve dinamik nüfusu, yaratıcı enerjisinden dolayı, Türkiye’nin en dinamik kentlerinden biri, belki de birincisidir.
Bir Cumhuriyet kenti olan Eskişehir, gelişen kültür bilinci ile ülkemizin en parlak yıldızıdır. Eskişehir, yalnız Eskişehirliler için değil, bütün Türk dünyası için bir kültür ve sanat merkezi niteliğindedir. Yeni yüzyıl, kentlerin yüzyılı olacaktır. Kırsal nüfus git gide azalacaktır. Kentler; kimliklerini canlandırarak, kültürlerini ileriye taşıyarak ve birikimlerini paylaşarak, küresel kültürü oluşturacaktır.
Eskişehir’in ören yerleri, tarihi mekânları, camileri, külliye ve eski evler ile modern ve çağdaş binalar, uyumlu bir Eskişehir’in örneğini vermektedir. Yine kültür ve sanat etkinliklerinin yoğun bir biçimde yapılması, Eskişehir’in kent özelliğinin ne olduğuna da işaret etmektedir. Burada; eski ile yeni, tarihi olanla çağdaş olanlar yan yana, iç içedir. Dün ile bugünün ahenkli birlikteliği yarınlara doğru güvenle yürümeyi sağlamaktadır. Baştan beri anlatılan kültürel değerler, Eskişehir’in kültürel ve sanatsal anlamda örnek olma özelliğini yansıtmaktadır.
Kent bilincini oluşturan yapay denklemler sonucunda bir de doğal bloklaşmalar vardır. Bu doğal bloklaşmalar insanın duygu ve beğeni yönelimleriyle oluşur. İnsanları bir araya getirir ve aynı beğeni duygusuyla birlikteliklerini pekiştirir ve bu birlikteliği kitlesel dönüşüme sokar. Bu bakımdan Eskişehir, türlü renklerin oluşturduğu muhteşem bir tablodur. Bu tablonun yapımcısı da Türk dünyasının muhtelif mekanlarından gelen insan topluluklarıdır.
Eskişehir, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Sivrihisar ve Seyitgazi üzerinden tanımlanmıştır. Eskişehir, genç ve dinamik nüfusu, yaratıcı enerjisinden dolayı, Türkiye’nin en dinamik kentlerinden biri, belki de birincisidir.
Eskişehir, göçlerin meydana getirdiği bir sığınma beldesidir. Onun çınar dallarının altında herkes için yer bulunmaktadır. Bir göçmenler sığınağı olan Eskişehir; Kafkas, Balkan göçmenlerinin zengin birikimleri ve yerli kültür öğelerin harmanlanmasıyla çok güçlü bir atmosfer meydana getirmiştir. Bu atmosfer; Yunus Emre’nin sevgisi, Nasrettin Hoca’nın bilgeliği ve Seyit Battal Gazi’nin kahramanlığıyla birleşerek bozkırın ortasında bir has bahçe hâline gelmiştir.
Eskişehir; sanat ve kültür etkinlikleri ve bu etkinliklerin yapıldığı mekânları, ören yerleri, müzeleri ve sanat kurumlarıyla kültür havzası olma özelliklerini bünyesinde barındırmaktadır.
Ancak yapılmış ve yapılmakta olan bu güzelliklerin yerel ve ulusal seviyede daha organizeli yapılandırılması elzemdir. Bir şeyi yapmak kadar onu gönüllere nakşetmek de mühimdir.