"Yarınki nesiller, Türk İnkılâbı’nın en büyük meselesi üstünde bugünkü fikir adamlarının on beş seneden beri, hiçbir şey düşünmemiş veya ne düşündüklerini belli etmemiş olmalarına bir mana vermek isterken, kim bilir ne kadar ve nasıl şaşırıp kalacaklardır. Yapılanların çokluğu ve harikulalığı karşısında, yazılanların azlığını aleladeliğini mazur gösterebilecek bir inkılâp hızının baş dönmesi bu kadar uzun sürmeli miydi?"
Peyami Safa, Türk İnkılâbına Bakışlar adlı eserinde 1938 yılında Cumhuriyet ve İnkılâplar konusunda felsefi değerlendirmelerde bulunur. Türk aydının pek çok konuyu düşünmediğini veya düşündü ise belli etmediğini yazarak bir gerçeği vurgular. Peyami Safa, bu muhteşem eserinde; batı, İslâm, doğu, Türklük, medeniyet, matematik zihniyet, sanat, mistisizm, akılcılık, milliyet, ulus-devlet gibi konuları inceleyerek Türk İnkılâbını açısından ele alır.
Peyami Safa’ya göre Türk İnkılâbı üç temel esas üzerine inşa edilmektedir. Bunlar; milliyetçilik, laiklik ve halkçılıktır. Bu yazımızda konu, Osmangazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Erşan’ın Eskişehir Halkevi (1932-1951) adlı yeni kitabıdır. Bu bakımdan yazımızda söz konusu kitabı tanıtırken halkçılık üzerine de birkaç söz söylemek isteriz.
Halkçılık ilkesinde insanlar; dil, din, mezhep, ırk, cinsiyet ve siyasi görüş farkı gözetilmeksizin kanunlar önünde eşittir. Toplumsal sınıf kavramının yerine meslek gruplarının varlığını savunur. Toplumsal grupların çatışmasını değil, meslek gruplarının dayanışmasını öngörür. Yönetim biçimi olarak demokrasiye dayalı cumhuriyet rejimini öngörür. Devlet; her türlü eylem ve işlemde halkın çıkarını gözetir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Türk halkı, cehalet ve bilinçsizlik içindeydi. Fakirlik ve salgın hastalıklar savaşlardan yeni çıkmış halkı adeta esir almıştı. Başta sıtma ve verem olmak üzere frengi, çiçek, difteri, kolera, dizanteri, tifo, trahom. barsak hastalıkları halk sağlığını tehdit eden en önemli sorunlardı.
Cumhuriyetin başında, devletin yapmak istediği inkılâpların benimsetilmesi, yaygınlaştırılması Türkiye’nin en köklü sivil toplum kuruluşu Türk Ocakları’na görev olarak verilmişti. 25 Mart 1931 tarihinde Atatürk; "Türk Ocakları’nın yeni esasları siyasî ve tatbiki sahada tahakkuk ettiren fırkamla ve bütün manasıyla yekvücut olarak çalışmalarını münasip gördüm. Bu kararım ise, milli müessese hakkında duyduğum itimat ve emniyetin ifadesidir. Ayni cinsten olan kuvvetler müşterek gaye yolunda birleşmelidir." diyerek Türk Ocaklarının kapatılmasını istemesi üzerine 19 Şubat 1932’de Halkevleri resmen açıldı. Bu kurumlar 1932-1951 yılları arasında Türkiye’nin toplumsal ve kültürel tarihinde önemli roller oynamıştır. Başta Atatürk olmak üzere, dönemin önde gelen devlet adamları zaman zaman Halkevleri çalışmalarına bizzat katılmak suretiyle bu kurumları desteklemişler, böylece geniş halk kütlelerinin Halkevleri’nde yapılan faaliyetlere katılımını sağlamışlardır. Halkevleri her şeyden önce, halka yeni Türkiye’nin hedeflediği çağdaş medeniyet seviyesine ulaşma amacına uygun bir eğitim vermeyi hedefleyen yaygın eğitim kurumlarıdır.
Prof. Dr. Mesut Erşan hocamız 1932-1951 yılları arasında Eskişehir’de faaliyet gösteren Halkevi’ni arşiv bilgilerine dayalı olarak inceleyerek değerlendirmeler yapmıştır. Eskişehir’in 20 yıllık bir sürecine ışın tutan Eskişehir Halkevi kitabı, Türk İnkılâbı yolunda neler yapıldığını, bu etkinliklerin kimler tarafından gerçekleştirildiğini ayrıntılı bir biçimde gün yüzüne çıkarmaktadır. Beş bölüm hâlinde düzenlenen eser; Eskişehir Halkevi’nin İdari Yapısı ve Yöneticileri, Eskişehir Halkevi’nin Çalışmaları, İlçe Halkevleri, Eskişehir Halkevi (Porsuk) Dergisi, Eskişehir Halkevi’nin Kapatılması ana başlıklarından oluşmaktadır. Halkevi’ne bağlı dokuz etkinlik şubesi tarafından değişik araştırma, inceleme ve çalışmalar belgeleriyle birlikte sunulmuştur.
Mesut Erşan hocamız kitabın ön sözünde şunları söylemektedir: "Her ne kadar bazı kesimlerce eleştirilerek aydın-halk ikilemini artırdığını, geçmişi yadsıyarak toplumun dinamiklerini göz ardı ettiği ve tepeden inmeci bir yaklaşımın ürünü olduğu iddia edilmiş olsa da, Halkevleri, tarihten, dil çalışmalarına; güzel sanatlardan, halk eğitimine uzanan oldukça geniş bir alanda faaliyet göstererek yeni Türkiye’nin kültür kaynaklarının zenginleştirilmesi, rejimin ve inkılâpların halka benimsetilmesi dolayısıyla da çağdaş bir toplum yaratma çabalarının merkezi olmuştur."
Bir dönemin toplumsal ruh yapısının öğrenmek isteyenlere, değerli hocamız Prof. Dr. Mesut Erşan beyefendinin Eskişehir Halkevi (1932-1951) adlı kitabını okumalarını tavsiye ediyorum. Bir bilim adamı olarak Erşan hocamızın özellikle Eskişehir kent tarihi üzerine yaptığı çalışmalar için kutluyorum.