“Heyecanlıyım, korkuyorum; bu hisleri yaşıyor olmam bana zarar verir mi?
Herkes heyecanlanma, korkma diye uyarıyor; ama bu duyguları geri göndermeyi başaramıyorum.
Ben ne yapacağım, bu duygularla nasıl baş edeceğim? “ Diyenlere sözlerim…
Heyecan duymanın başarıyı arttırdığını biliyorum.
Hatta korkunun da başarıya ulaşma konusunda çok yararlı olduğunu düşünürüm. Neden mi? Önemsediğiniz şey heyecanlandırır sizi, korkutur. Başarabilmek için bütün gücünüzü ortaya koymanızı sağlar. Adrenaliniz artar.
Kısaca; korkmak ve heyecan başarıyı arttırır…
Heyecan olmadığında gelişme de olmuyor üzgünüm. Kendi iç heyecanına sahip olanlar ancak hayalleri, amaçları ve hedefleri için çabalıyor.
Heyecan da bizleri harekete geçiren en önemli iç güç... En çok bilinen adıyla, adrenalin…
Çanakkale Savaşı’nda 257 kg’lık top mermisini tek başına kaldırarak, İngiliz Ocean gemisinin batmasına sebep olan Seyit Ali Onbaşının destansı kahramanlığının nedeni de aynı adrenalin değil mi?
Denizden püsküren çelik ve ateş, Mecidiye Tabyasını alt üst etmişti. Rumeli Mecidiyesi Queen Elizabeth’in ağır bombardımanı ile çökmüş, cephanelik infilak etmiş, askerlerimizin neredeyse tamamı şehit olmuştu. Mermi yağmuru Mehmetçiği açıkta duramaz hale getirince takım subayı Fehmi Bey’in emriyle sığınağa koştular. Erlerin büyük bir bölümü sığınağa girer girmez cephaneliğe isabet eden bir mermi, hepsinin şehit olmasına sebep olmuştur. Sadece Edremit’in Çamlık Köyünden Mehmet oğlu Seyit yara almadan kurtulmuştu.
İngiliz zırhlılarına geçit vermeyen Rumeli Mecidiyesi artık susturulmuş, boğazda ilerleyen Ocean rahatlamıştı. Ancak Tabyada bulunan askerlerin tamamı henüz şehit olmamıştı. Sağ kalan batarya komutanı Hilmi Bey ile Niğdeli Ali, baygın halde olan Mehmet oğlu Seyit’i toprağın altından çıkarmışlar, Hilmi Bey yardım istemeye giderken Ali’de olup biteni Seyit’e anlatmıştı. Artık iyice kendine gelmiş olan Seyit, vinci kopmuş ancak ayakta kalan tek topun yanındaki 257 kg gülleyi Niğdeli Ali Çavuşun yardımıyla sırtına vurup namluya sürmüştü. Bu tablo zafere inanmış bir Türk’ün İngiliz zırhlısı Ocean’la hesaplaşmasıydı. Seyit, ilk iki atışı isabet ettirememiş, gülleler geminin yakınlarında patlamıştı¸ama üçüncü gülle ıskalamamalıydı…
Allah’a sığınıp 257 okkalık top mermisini kucaklayıp omzuna alması bir oldu. Yanında bulunan Niğdeli Ali, Seyit’in göğüs ve omuz kemiklerinin çatırtısını duyuyor, hayret ve dehşet içinde kalıyordu. Topun namlusuna sürülen üçüncü mermi savaşın kaderini böylece değiştiren önemli olaylardan birisi olmuş, İngilizler’e ait “Ocean” isimli zırhlı, bu merminin isabetiyle korkunç yara almış ve batmıştır.
Aynı gün geç saatlerde Çanakkale Boğazı Müstahkem Mevki Kumandanı Cevat Paşa, ödül olarak Seyit’e Onbaşılık rütbesini verdi. Merminin bir defada kendi huzurunda kaldırılmasını istedi. Bunun üzerine Seyit Onbaşı, Cevat Paşa’ya şu cevabı verdi:
“Kumandanım, ben bu mermileri kaldırırken gönlüm, Allah’ın feyziyle doldu. Ancak bu kuvvetin sırrı o anda bana Allah’ın ihsan ettiği bir vergi idi. Bu ağırlığı kaldıracak kadar bir makama varmışsam bu dua ve rıza ile olmuştur. Ancak şimdi kaldırmam mümkün değildir.”
Üniversite sınavı da senin Kurtuluş Savaşın. Sen başarıyı ne kadar istiyorsun, işte o gün, isteğin oranında artacak başarın. Sen bile şaşıracaksın o günkü performansına.
Hepinizin adrenalini bol olsun...