“Toprakla, Sabırla ve Ateşle Kent Örmek”

Varoluşumuzdaki temel yapı taşı, su, hava, toprak ve ateş hem yapıcı hem de yıkıcı kombinasyonlar oluşturur. Toprak ateşte pişerek güzelleşir. Su ateşi söndürür. Seramik sanatında ise suyla karılan toprak, havadan yaşam gücünü alan insanın eliyle toprağın ateşten geçtiği bir sabır işidir.

12 yıldır sürdürülen “Pişmiş Toprak Sempozyumuna katılan sanatçı- akdemiysen, sanayici, yönetici ve halk birleşerek toprakla, sabırla ve ateşle kentin dokusunu yeniden örüyor. Burada kent adına üretilen birbirinden güzel heykellerde, barış adına toprak yoğruluyor, umut ateşten geçiyor, emek sabırla dokunuyor, insanlar arasındaki kardeşlik su gibi akıp gidiyor. Sanatçıların elinden çıkan ve insan olmanın bilinciyle yapılan birbirinden güzel eserlerle kentin görünümü zenginleşiyor.

Bir kentim kimliğini örmek, ona emek vermek sabır işi olduğu kadar gönül işidir. İdealleri olan bireylerin, bütün olumsuzluklara rağmen uğultu ve kuru gürültüye fırsat vermeden, vazgeçmeden güzeli üretmeye devam etme istencidir. Pişmiş Toprak Sempozyumunda da sanatçılar, birlikte üretmenin sevinciyle kısa sürede sabırla ördükleri eserleriyle Eskişehir’de kalıcı bir iz bırakıyor.

Sanatçı hem çağını besler hem de çağından beslenir. Onun için olup bitene kayıtsız kalamaz. Bu nedenle sempozyum sanatçılarımızın kente armağan ettiği heykellerin hepsinde, çağımız insanı ve onun meselelerini hatırlatan bir im ve bir ize rastlayabilirsiniz. Hayrettin Karaca parkındaki bir kent heykelinden Espark’ın yanında bulunan Ali İsmail’e, 301 madenciden Ceren Necipoğlu’nun arpına kadar hepsi başka bir ana ve anıya karşılık geliyor.

Pişmiş Toprak sempozyumu her yıl Eskişehir’e emek veren bir sanatçıya ya da Eskişehir’e iz bırakan birine adanıyor. Bu yılki sempozyum, geçtiğimiz yıl yitirdiğimiz Firuz Kanatlı’ya adandı. Eskişehir deyince akla ETİ ve Firuz Kanatlı geliyor. Hepimizin çocukluk anılarında, “Bir bilmecem var” diyerek başlayan cıngıl sesiyle “çayda, kahvaltıda yediğimiz” püskevitler vardır. Sempozyumun açılışında ETİ Şirketler Yönetim Kurulu Başkanı Firuzhan Kanatlı, Firuz Kanatlı’nın hayatını duygusal ifadelerle anlattı. “Babamın cenazesinde bir şey anladık; ETİ Kanatlı ailesine değil, Eskişehir’e ait. Sizleri çok seviyoruz” dedi. Firuz Kanatlı, yalnızca Eskişehir’e ait bir marka yaratmakla kalmamış, başarısını çalışanıyla paylaşması bakımından da Türk sanayisine ve sanayicisine örnek olmuş bir iş adamıdır. ETİ’de ilk işçiden bugüne neredeyse 3.kuşak çalışıyor ve babadan oğula ya da yakına geçen bir devir var. “Eskişehir’e ait olması” bu nedenle tesadüf değil. ETİ markası sadece sofraların zenginliği değil; birçok ailenin sofrasının da temelini oluşturuyor. Bugünlerde bazı fabrikaların üretiminin durdurulduğunu ve yakıldığını düşünecek olursak[M1] , Eskişehirlinin de ETİ’yi ve kurucularını neden sevdiği bir kez daha kolay anlaşılabilir.

Sempozyumun en önemli yanı ise kentlinin etkinliğe sahip çıkması ve izlemesi. Bilimsel ayağı da olan sanatsal çalışmaların çoğunun sadece “ilgilisinden” oluşan bir izleyicisi vardır. Pişmiş Toprak Sempozyumu bu açıdan da farklı bir etkinlik. Her yıl açılışından kapanışına kadar on beş gün boyunca halk tarafından izleniyor ve çeşitli atölyelere katılarak seramikle buluşuluyor. Özellikle yıllardır sürdürülen çocuk seramik atölyeleri ve bu alandaki gönüllü çalışmalar önemli bir ayak. Küçük yaşta çocukların atölyelerde birbiriyle kaynaşması, yaratıcılıklarını ortaya çıkarmaları ve sanat yoluyla kaynaşmaları çok güzel.

İlk yıllarda sponsor firmaların da sayıca arttığını görmek de sevindirici. Özellikle ana sponsorluk konusunda Başak Kiremit birkaç yıldan beri sempozyumda önemli bir görev üstleniyor. Artık Eskişehir’de sanatsal faaliyetlerde sponsorluk konusunda bir geleneğin yavaş yavaş yerleştiğine tanık olmak da ayrıca çok sevindirici.

Eskişehir, denince akla artık sadece çibörek ya da lületaşı gelmiyor. Bu kentin sokaklarını süsleyen birbirinden güzel heykeller, bu kentle bütünleşmiş bir biçimde, Porsuk’un ünüyle adeta yarışarak “biz” de varız diyorlar. Pek çok kişinin günlük gezilerle sadece kentin dokusunu görmek üzere geldiğine tüm Eskişehirliler tanık. Belki içinde yaşayan bireyler olarak bu gelişimi ve değişimi kanıksamış, eskiye oranla heyecanımız azalmış olabilir. O zaman biraz geriye dönerek, eski manzaraları gözönüne getirmek bu güzelliği yeniden keşfetmenizi kolaylaştıracaktır.

İster şehir içinde yaşayan biri olun isterseniz de yolunuz bir günlüğüne de olsa Eskişehir’e düşerse, Koreli ya da İtalyan bir sanatçının yaptığı heykel, güzel bir anınızın yoldaşı olabilir. Dahası şehre yerleştirilen 400’e yakın heykel, bu şehre ev sahipliği yapıyor. Bir gün siz de o heykellerin konuğu olun. Olun ki, toprağın emekle, sabırla ateşten nasıl bir güzelliğe dönüştüğüne tanıklık edin. Önümüzdeki on beş gün boyunca da eski ETİ Fabrikası’nda sürdürülen çalışmaları ve akşamları yapılacak olan konserleri de takip edebilir, toprakla buluşarak kendinizi mutlu edebilirsiniz.

-