Her insanın yaşamı boyunca kendine görev edindiği alanlar vardır. Özellikle doğup büyüdüğümüz topraklar söz konusu olunca bu bir vefaya dönüşür. Sivrihisarlı yazar Necmi Günay doğduğu topraklara karşı vefasını dört kitap yayımlayarak eda etme çabasını göstermiş. Sivrihisar Belediyesi’nin de destek verdiği kitaplarda Sivrihisar kültürü gün ışığına çıkarılıyor. Belediyelerin görevlerinin sadece yol, su temizlik işlerinden çıkmış olması ve kültürel alanlarda da hizmet vermesi çok sevindirici. Bu vesileyle, geldiği günden bugüne Sivrihisar’ın tarihsel mirasının tanınması, korunması için canla başla çalışan ve ilçenin kültürel gelişimini sağlayan Belediye Başkanı Hamit Yüzügüllü’yü ve ekibini kutlarım.
Halk bilimi araştırmaları sözlü tarihten yazılı tarihe geçme yolunda bir basamaktır. Özellikle dil çabuk değişen ve dönüşen bir araçtır. Birkaç yıl öncesinde kadar kuşaklar arasındaki fark anne- baba- çocuklar arasındaydı hatta dede, nine-torun arasındaydı. Ancak günümüzde bunun 5 yaşa kadar düştüğü söyleniyor. Neredeyse çocuğunuzun konuştuğu dili siz anlamadığınız gibi abi ya da abla da küçük kardeşin dünyasını ve dilini kavramakta zorluk çekiyor.
Kültürel varlıkların korunması kadar nesilden nesile aktarılan ya da aktarılmayan dili de kayıt altına almak bu konuda çok önemli. Necmi Günay, Sivrihisar ilçesinde konuşulan kelime ve deyimleri derlediği ve “Sivrihisarca” ve “Sivrihisar Yöresel Kelimeler ve Deyimler Sözlüğü” adlı iki kitapta derlemiş. Türkçemizde yaygın olarak kullanılan “k” harfinin “g” harfine dönüştüğü yöresel kelimeleri ve daha pek çok şeyi aktarmış. Anadolu’nun pek çok yerinde yöresel olarak kullanılan kelimeler vardır. Göç toplumu olduğumuz için de Afyon’da kullanılan bir kelimeye Urfa’da da rastlayabilirsiniz. Kitaplara bakarken çocukluğumda annemin iki de bir bana dediği iki kelime geldi aklıma. Gıynaşma ve şirnime. Gıynaşma, kıpırdama hareket etme, şirnime de yaramazlık yapma anlamına gelir. Ne kadar yaramaz bir çocuk olduğum buradan da anlaşılmış oldu. Kitaba baktım, gıynaşma gıynama şeklinde alınmış, şirnime yok. Aklıma iki ihtimal geldi. Ya Sivrihisar’da hiç yaramazlık yapan yok ya da başka bir sözle ifade ediliyor.
Her iki kitabın halk kültürü ile ilgili bir kaynak teşkil etmesi önemli bir husus. Bu tür kaynaklarda deyimler başlığı, zaman zaman atasözlerini de içerir. Necmi Günay da atasözlerini deyimlerin arasına yedirmiş. Atasözleri, eski deyimle darb-ı mesel, bir hüküm bildirir ve çıkarımdır. Bu sözlerde büyük geçerlik ve hikmet vardır. Bu sözler size söylendiğinde aklınızdan geçen düşünce çoğu kez “Doğru söze ne denir” yargısıdır. Başka bir yönü ise bir konu ile ilgili aklınızdaki karmaşayı bitirir. Necmi Günay’ın çalışmasında hem kelime, deyim ve atasözlerinin bir derlemesi var hem de yöresel söylenişine göre de sıralanışı. Sivrihisarlıların ve halkın pratik zekasını anlamak ve bundan hikmet çıkarabilmek için kitapları okumak hatta zaman zaman da bunu yinelemek gerek.
“Şiirlerde Sivrihisar” kitabında ise Necmi Günay, Sivrihisar için yazılan şiirleri derlemiş. Kitapta Sivrihisar için yazılan şiirler öncelenmiş ve daha çok günümüz şairlerinin “güzellemeleri” var. Eskişehir ya da Sivrihisar edebiyat derlemesinde tarihsel kişilik olarak Hızır Bey, Sinan Paşa, Aziz Mahmut Hüdai gibi büyük isimlere rastlarız. Benzeri bir çalışmayı Sivrihisarlı şairler ya da yazarlar başlığıyla yapmak da mümkün. Necmi Günay’a bir iş çıkarıyorum ama böyle bir çalışma da yararlı olacaktır.
Dördüncü kitap “Sivrihisar’ın Gülleri Hakıklar (Aşık’lar)” adlı kitap. “Hakıklar” yörede yaşayan üç özel kardeşin öyküsü. Kitapta Mehmet Ayaş, Kemal Kara ve Hasan Hüseyin Varişli ile ilgili ilginç hatıralar aktarılıyor. Kardeşlerin her biri ayrı babadan ve anneleriyle yaşıyor. Anneleri ölünce de Sivrihisar halkı sahip çıkıyor. Bu üç özel kardeş, anneleri öldüğünde annemiz üşümesin diye mezarına yorgan örtecek kadar duygusal; Sivrihisar’daki çevre yolunda trafik polisliği yapacak kadar da cesur(!) Hakıklar’ın yaşadıkları olayları okuyunca Sivrihisar’ın toprağına, insanına Nasrettin Hoca’nın ruhunun nüfus ettiğine bir kez daha tanık oluyorsunuz. Her kentin böyle özel kişileri vardır. Eskişehir’in de bir zamanlar Abidin Tıs Tıs’ı Deli İsmail’i vardı. Onların da yaşamları kaleme alınsa ya da filmi olsa büyük hikâyeler çıkar.
Necmi Günay, Sivrihisar’ca kitabında Sivrihisar manilerini de almış. Maniler de sözlü tarihimizin unutulan değerlerinden. Genellikle kadınların düğünlerde söylediği bu dörtlükler gün geçtikçe unutuluyor. Dedik ya nesiller arasındaki farkın 5 yaşa indiği günümüzde çocuğumuzun ya da torunumuzun konuştuğu dili kavramak güçleşiyor. Dil, her gün kendini yenilerken, eskiye ait değerlerin kayıt altına alınması sadece kendi yaşamımızda çocukluğa duyulan bir özlem, yöremize karşı bir vefa değil; tarihsel bir sorumluluk aynı zamanda.
Necmi Günay, yazdığı kitaplarla Sivrihisar kültürüne katkı sağlayarak vefasını ödüyor. Şimdi görev sırası, bugünlere tanıklık eden ve "eli galem dutan" diğer kişilerde.