Töre cinayetleri, kadına şiddet günümüzde de devam ediyor. Bu konuda kanunlarda yapılan yenilikler var, bunları inkâr edemem; ama yeterli değil.
Yapılanlar ya da uygulama yeterli değil ki töre cinayetleri işlenmeye devam ediyor.
Hatay'ın Dörtyol ilçesinde, kaçarak evlendiği kocasının terk etmesi üzerine çocuğu ile baba evine sığındıktan sonra 19 yaşındaki Ceylan Soysal aile meclisi kararıyla öldürülmüştü.
Kız kardeşin anlattıkları aydınlatıyor cinayeti. Korkunç gecede yaşananlar tüyleri ürpertiyor. Adana’dan bebeğiyle birlikte büyük amcası tarafından baba evine getirilen Ceylan, önce bir odaya kilitleniyor ve aile cinayeti planlarken kimseyle görüştürülmüyor.
Daha sonra diz çöktürülüp göğsüne ve karnına tabancayla ateş edilerek öldürülüyor gencecik Ceylan.
Cinayet planlanırken kardeşten kendilerine çay demlemesi isteniyor. Üstüne de mangal partisi düzenlemişlerdir sanırım.
Bu ne rahatlık… Bu kadar mı ucuz kadının hayatı, bu kadar mı değersiz.
Daha kaç Ceylan’ı kaybedeceğiz bu şekilde. Hakkı yok mu eşinden ayrılmaya kadının.
Önce geleneklerimiz gözden geçirilmeli, bence. Gelinliğiyle baba evinden çıkarken beline kırmızı kemer bağlanır, bir gece önce elleri kınalanan kızımızın. Halk arasındaki adıyla “gayret kuşağı”…
Kuracakları yuvada karşılaşacakları güçlükleri göğüslemesi için takılan bir kuşak bu. Yuvayı dişi kuş yapar derler ya, yuvasını kurarken karşılaşacağı zorluklara göğüs gerecek gücü vermesi için takılan bir kuşak yani…
Güzel bir gelenek yanlış yorumlanmazsa... Git kocanın evinde başına ne gelirse gelsin her şeye katlan anlamında kullanırsanız tehlikeli… Hatta çok tehlikeli… Ve böyle yorumlanıyor üzgünüm bu gelenek. Baba evine ancak cenazen dönebilir, deniliyor ve evden kurbanlık koyun gibi uğurlanıyor gencecik kızlarımız.
Ne emeklerle büyütülüyor çocuklarımız, kız ya da erkek… Birini diğerinden ayırabilir misiniz? Asla, diyorum ben kendi adıma hem kız hem erkek çocuk annesi olarak.
Mümkün mü birini diğerinden ayırmak… Hangi vicdan dayanır çocuğunun kılına zarar gelmesine… Bir de üstüne üstlük bu zararı veren anne, baba, amcaysa…
Bu gelenekler var mı? Evet.
Yok, sayabilir miyiz? Hayır.
Biz, diğerlerine göre şanslı olabiliriz, ailelerimiz bizim üstümüze titriyor olabilir. Hatta diğer ailelerin tersine kız çocuklarına daha fazla değer veren aileye sahip olacak kadar şanslı da olabiliriz. Ama etrafımızda olup biteni görmezlikten gelemeyiz. Deve kuşları gibi başımızı kuma mı gömeceğiz?
Eğitim şart… Evet, “eğitim şart…” Neresinden başlamalı, nasıl yapmalı da bu sorunlar tamamen yok olsun.
Eşini seçerken de, eşinden ayrılırken de özgür bırakılmalı ve düşüncesine saygı duyulmalı kadının, kadınlarımızın.
Yüreğimizin sesi bizi en doğru sonuca ulaştıracak, çözümü birlikte aramalıyız kadın erkek. Tek yürek olmalı kadın çalışması yapan kurumlar.