Uzun uzun seyrettim uzaktan ülkemin insanını
Ve kurudu ağzım…
Yaz yaz bitmiyor kadınlara yapılan vahşet. Sona ermeli bu kavga. ”Ölmek istemiyoruz.” diye haykırıyorum kadınlar adına.
Ve kadınların sesini duyurmak istiyorum köşemden avaz avaz. Sesimizi duyan olur belki, kim bilir…
Giresun'un Erikliman Köyünde babaannesine ait evde kalan 16 yaşındaki Sıla Şentürk, bir süre önce ailesinin zorla nişanladığı 21 yaşındaki Hüseyin Can Gökçek ile bilinmeyen nedenle tartışmaya başladı.
Yaşanan olayın ardından alınan bilgilere göre, Hüseyin Can Gökçek’in bıçakla boğazını keserek öldürdüğü Sıla Şentürk’ün, nişanın bozulması üzerine Gökçek’ten ölüm tehdidi aldığı gerekçesiyle bir süre devlet korumasına alınarak yurda yerleştirildiği, 2 hafta önce felç geçiren babaannesine refakat etmesi için ailesinin talebi üzerine eve geri döndüğü ortaya çıktı.
Daha bir ay önce, ocak ayında Mersin’de 24 yaşındaki Naziye Oskay, sokak ortasında eski nişanlısı tarafından tabanca ile vurularak öldürülmüştü ve Naziye’yi sevenleri gözyaşları arasında son yolculuğuna uğurlamışlardı.
Flört şiddeti de koca şiddeti kadar önemli ülkemde…
“Ya benim olursun ya da benim. Kara topraktan bile kıskanırım seni.”
Ferdi Tayfur’un
“Seni benden alamazlar
Ya benimsin ya toprağın
Aşkımızı yıkamazlar
Ya benimsin ya toprağın” şarkılarıyla büyüyen erkek çocuklar neyi öğrenir: Kıskanmayı, kıskanmanın çok iyi bir şey olduğunu…
“Ya benim olursun ya da benim. Kara topraktan bile kıskanırım seni.” diyor psikologlar.
Umudumu yitirmek istemiyorum, Kadınlarımızın insanca yaşaması içindir kavgam. Yüreklerin gülümsemesi içindir bütün çabam.
Öyle sert bir rüzgâr esiyor ki ülkemde tufan adeta. Rüzgârın önünde kırılıyor yüzlerce kadın. Çaresiz, korumasız.
Bundan sonra ölmesin kadınlarımız, dinsin bu acımasız tufan, yerini bereketli yağmurlara bıraksın. Sevgi rahmetiyle yıkansın sevgisizlikten kurumuş yürekler. Güneş açsın ve gülümsesin yürekler…
Erkekler bu vahşi gücü ekonomik bağımsızlıklarından alıyor. Para bendeyse güç de bende. Acımasız bir düşünce; ama böyle üzgünüm. Kadının mutluluğu ekonomik özgürlüğünü kazanmasına bağlı…
Herkes elini taşın altına koymalı, kadınlarımızı ekonomik yönden güçlendirecek çözümler aramalı. Bu gidişe dur diyebilmek için kadınlarımızın ekonomik yönden güçlenmesi gerekiyor.
Cebinde parası olan kadın oturur mu katilinin evinde, bekler mi korkuyla eve dönüşünü katilinin.
İstanbul Sözleşmesi uygulanmalı. Devlet ve sivil toplum örgütleri “Kadının ekonomik yönden güçlenmesi” projesi başlatmalı zaman yitirmeden. Bu projenin adı da “Yüreğimin Gülümsemesi” olmalı.
Yineliyorum haykırarak: ”Dinsin sert esen rüzgâr, yerini sevgi yağmurlarına bıraksın ve bundan sonra ölmesin kadınlar…”