Hayatta denen yolculukta yaşam kadar ölüm gerçeği de var. Ölüm gerçeği ile birlikte sevdiklerimizin kaybetmenin ağırlığının yanı sıra bir de geride bıraktıklarının hukuki boyutu ile mücadele başlıyor.

Zira miras bırakanın ölümünden sonra, mirasçılar miras bırakanın tüm mal varlığına olduğu gibi borçlarına da sahip oluyorlar. Kimi zaman borca batık bir mirasçının vefatı halinde süresi içerisinde mirasın reddedilmemiş olması keyifsiz durumlara yol açabiliyor.  Gelin mirasın reddi yani halk arasında reddi miras neden bu kadar önemli biraz bakalım...

Halk arasında yaygın bir söylemdir; “Ölüm hak, miras helal…”

Ölümle birlikte mirasa hak kazanılır. Her ne kadar mirasçıların mirası kazanmak için mirası kabul ettiklerine dair bir beyanda bulunmasına gerek olmasa da mirasın reddi için aynı şey söz konusu değildir. Mirasın reddi, mirasçının tek taraflı bir irade beyanıyla miras bırakanın her türlü borç ve alacaklarıyla birlikte oluşan mirasın hak ve yükümlülüklerini reddetmesidir. Daha sade bir anlatımla, mirasçının mirası kabul etmeme hakkını kullanarak, miras bırakanın borçlarından ve yükümlülüklerinden kaçınma amacıyla gerçekleştirdiği hukuki işlem de denilebilir.

Az önce bahsettiğim, miras bırakanın ölümünden sonra, mirasçıların miras bırakanın tüm mal varlığına olduğu gibi borçlarına da sahip olması durumunun yaşanmasının esas nedeni ise miras hukukunda külli halefiyet ilkesinin bulunmasından kaynaklanıyor. Külli halefiyet ilkesi gereği yasal ve atanmış mirasçılar miras bırakanın ölümüyle kendiliğinden mirasçılık sıfatını kazanmaktadır. Bu halde, mirasçılık sıfatı kazanıldığından artık miras bırakanın borçlarından yalnızca kalan miras ile değil kendi şahsi mal varlıklarıyla da sorumlu hale gelinmektedir. Bunun önüne geçebilmek için mirasın reddi davası zorunlu olarak gündeme geliyor.

Mirasın reddi davası mirasın açılacağı yerin yani miras bırakanın yerleşim yerinde bulunan Sulh Hukuk Mahkemelerinde açılabilmektedir. Kanun gereği, mirasın reddi hakkına sahip olanlar yalnızca, yasal ve atanmış mirasçılardır.

Atanmış veya yasal mirasçılar iki şekilde “reddi miras veya diğer adıyla mirasın reddi” talebinde bulunabilirler. Bunlar mirasın gerçek reddi ile hükmen reddidir. Mirasın gerçek reddinde, miras bırakanın ölümünün öğrenildiği tarihi takip eden üç ay içerisinde yetkili Sulh Hukuk Mahkemesi'nde dava açılması gerekmektedir. Açılacak davada herhangi bir red gerekçesi gösterilmesine gerek yoktur.  Reddi miras kayıtsız şartsız olmalı ve süresi içerisinde yapılmalıdır.  Yani, reddi miras beyanı şarta bağlı olarak yapılamaz. Dolayısıyla mirasın bir kısmını kabul edip, geri kalanını reddetmek söz konusu olamaz. Mirasçılar mirası reddetmek istiyorlarsa bu ancak tüm malvarlığı değerleri ve borçların birlikte reddedilmesiyle mümkündür. Mirasın kayıtsız ve şartsız reddine ilişkin beyan edilmesi halinde bu beyandan tek taraflı olarak da dönülemez.   Mirasın gerçek reddi beyanı mahkemeye ulaştıktan sonra red beyanından, ancak mirasçıların tamamının muvafakatiyle yahut reddin iptali davası açılması ve bu davanın kabulü halinde dönülebilir.

Mirasın hükmen reddinde ise, murisin ölüm tarihinde ödeme aczinde olduğunun açıkça anlaşıldığı veya resmen tespit edildiği hallerde alacaklılara yöneltilecek dava neticesinde miras hükmen reddedilmiş sayılır. Burada görevli mahkeme ise Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Mirasın gerçek reddinden farklı olarak ise mirasın hükmen reddi süreye tabi değildir.

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2016/10248 E., 2016/10019 K. sayılı kararı ile;

“Hükmen ret ise süreye tabi değildir. Hükmen ret istemli davada terekenin borcu, terekenin alacaklılarının kimliği konusunda açıklama yaptırılarak davanın alacaklılara yöneltilmesi, taraflara delil bildirme olanağı sağlanması, terekenin aktif ve pasifinin belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.” Denilmektedir. Söz konusu karar ile birlikte hükmen reddin süreye tabi olmadığı belirtilmiştir.

Mirasın reddi meselesindeki en önemli nokta mirası reddedenin alt soyunun mirasçılık sıfatı kazanıp kazanmayacağıdır? Burada akıllara şu soru gelmektedir;

“ANNE/BABA MİRASI REDDEDERSE TORUNLARA MİRAS GEÇER Mİ?”

Türk Medeni Kanunu 611. Madde hükmü ile yasal mirasçılardan birinin mirası reddetmesi durumunda, reddedilen miras payının nasıl dağıtılacağını düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, mirası reddeden mirasçının payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi hak sahiplerine geçer.

Bu düzenleme, mirasın altsoya intikalini sağlamak amacıyla konulmuştur. Dolayısıyla, mirası reddeden kişinin altsoyu, mirasçılık sıfatını kazanır ve mirası kabul edip etmeme hakkına sahiptir. Örneğin, Süleyman bey vefat ettiğinde, miraçılarından biri olan Hatice hanım, borçları nedeniyle babasından kalan mirası reddeder. Bu halde, Hatice Hanım’ın çocukları Hatice hanımın yerine mirasçı olur. Hatice hanımın çocukları da mirası reddetmezse, miras çocuklarına intikal eder.

Miras Hukuku kapsamlı bir alan olup her konuda detay ve incelik barındırmaktadır. Bu konuda konuşmamız gereken çok şey var. İlerleyen yazılarımızda hepsini konuşacağız. Şimdilik hoşça kalın…