Yunus Emre insanın kendi kendinin mürebbisi (öğretmeni) ve murakıbı (denetçisi ve gözetleyicisi) olması gerektiğini ifade etmek suretiyle eğitimde öğrenenin muhtariyetine önem atfeder. Şahsın muhtariyetini esas alan eğitim insanın nesne değil özne olduğunu, eğitimin ise kendini inşa eden insana müdahaleden ziyade, ona yol göstermek anlamına geldiğini beyan eder. Bu manada kâmil insan, kendini sürekli eğitebilme kabiliyetine kavuşan ve öz mesuliyetini eline almış insan demektir. Bu insan kendine önem veren, anlam yükleyen ama bunu yaparken de kibre (Yunus Emre, 2012, s. 70 vd.) bulaşmayan insandır. İnsanı çok yönlü olgunluğa ulaştırmak isteyen İnsân-ı Kâmil eğitim modeli bilgi ve eylem merkezli ve aynı zamanda da ahlak yönelimli bir eğitimdir. Çünkü burada insan bildiğinin ve öğrenebildiğinin daha fazlasıdır. Bu bağlamda eğitim ve öğretim ontolojik olarak şerefli olan insanı bilgi, beceri, yetenek ve ahlak bakımından etkin hale getirmektir, yani bir nevi insanda mündemiç (saklı) olanı ayan (görünür) kılmaktır. Tüketim ve lüks toplumunda ise insan bildiği, yapabildiği ve alabildiği kadar önemlidir. Günümüz dünyasına hâkim eğitim ve öğretim anlayışı da kazanımlarını bu tüketim toplumunun beklentileri üzerine kurgulamış gözükmektedir. Yunus Emre insan haklarına saygıyı sadece hukuki bağlamda bir saygı olarak anlamaz, o bu saygıya iman, ibadet ve ahlak boyutunu da katar. O insanı Hakkın aynası ve insanın kalbini de Hakkın mekânı olarak görür. Yunus’ta insan sevgisi hümanistlerin çoğunda olduğu gibi Allah’a rağmen değil O’ndan dolayıdır. Kaynak: Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. Doç. Dr. Mizrap Polat

YUNUS’UM

Aşkın için karış karış bastığın

Yollar, bana; seni söyler Yunus’um.

İnancınla gece gündüz aştığın

Dağlar, arşa; seni söyler Yunus’um!..

          Eğrileri sana salmış, doğrular,

          Sözlerinde günahkara ışıklar,

          Çağıl çağıl köpüklenmiş kaynaklar

          Kurda, kuşa; seni söyler Yunus’um!..                                                                                                                

Garipliğin yüceliği, tezdedir.

Fanilerin ölmezliği, özdedir.

Ateşlerin sönmezliği közdedir

Alev, kora; seni söyler Yunus’um!..

           Dört kitap’ta iyiliği görmüşsün,

           Dili, dini bir kenara koymuşsun,

           Mekanları, sabrın ile bulmuşsun

           Can, canana; seni söyler Yunus’um!..

 Mabettir gönüller sakın kırmayın,

Bu yalanın, talanına kanmayın,

Manaları kendinizde arayın

Hızır, kula; seni söyler Yunus’um!..

          Yüzde sevgi, özde iman dalgası,

          Gönüllerle kucaklaştı sevdası,

          Tüm alemi dolaşıyor nidası

          Arı, bala; seni söyler Yunus’um!..

Ben yokmuşum, sende buldum kendimi,

Kin dolmuştum, yıkıp geçtim bendimi,

Şerbetinden bir kadresin içti mi

Kul, Rahman’a; seni söyler Yunus’um!..