Yazıya başlamadan önce, daha önce de yazmış olduğum bir şeyi yeniden belirtmek istiyorum; Yılmaz Büyükerşen'in ilk kez belediye başkanı seçildiği 1999 yılında da sonraki bütün seçimlerde de ben Eskişehir'de oy kullandım ve ilk iki döneminde Yılmaz Büyükerşen'e oy verdim. O ilk iki dönem verdiğim oydan da pişman değilim. Zaten Yılmaz Büyükerşen sonraki dönemlerinde o ilk iki dönemi arattı... Bugüne kadar da o ilk dönemlerin meyvesini yedi. O ilk iki dönemde hizmetten söz edebiliriz ama sonraki dönemleri hamasi bir kimlik söylemiyle kazanmayı bildi. "Eskişehir Cumhuriyet kentidir, Eskişehir laik bir kenttir, Cumhuriyetin yılmaz bekçileriyiz" gibi söylemlere daha çok ihtiyaç duyar oldu...
"Acaba neden böyle oldu?" sorusuna epeydir kafa yoruyordum. Yakın zamanda gazetemizin değerli yazarı Mehmet Akif Erdem'in sosyal medyada paylaştığı Sevgili Soner Yüksel'in bir yazısı konuyu biraz anlamamı sağladı. Devamında internetten yaptığım araştırmada Sakarya Gazetesi'nde Sayın Hakkı Sağlam'ın Sayın Yılmaz Büyükerşen ile 2017 yılında yaptığı bir söyleşi dizisine rastladım. Orada işin aslını sayın Büyükerşen kendi ağzından anlatıyor... Soruların cevabı, 2001 yılında Yurtdışından alınan kredide...
Büyükerşen 1999 yılında seçildikten sonra belediyenin maddi imkansızlıklarını görünce neredeyse seçildiğine pişman oluyor. Kendisine Belediye başkan adaylığını öneren ve o yıllarda hükümette olan Bülent Ecevit de yeterince yardımcı olamıyor. Büyükerşen mecburen yurt dışı kredi imkanlarına yöneliyor. Bülent Ecevit'in şöyle bir desteği oluyor sadece; o yıllarda belediyeler aldıkları kredileri geri ödemekte zorlandıklarından, hükümet kredilere kefil olup garanti vermiyor ama Eskişehir'in aldığı krediye hükümet kefil oluyor...
2001 yılında Avrupa Yatırım Bankası'ndan talep edilen kredinin projelendirme gerekçelerinde bütün ciddi belediyecilik hizmetleri sayılmış. Büyükerşen Sakarya Gazetesi'ndeki söyleşide şöyle diyor; "Projelerde alt yapı var, ulaşım var, kanalizasyon var, Porsuk'un kurtarılması var, arıtma tesisleri var, afet riski azaltma projeleri var. Projemiz Eskişehir'in bütün alt yapı ve üst yapı sorunlarını çözecek yatırımlardı."
2001 yılı Türkiye'nin zor yılları. Ekonomik krizin yaşandığı, Türkiye'nin kredibilitesinin düşük olduğu yıllar. Avrupa Yatırım Bankası'nın Büyükerşen' in talep ettiği krediyi onaylaması neredeyse imkansız... İşte Büyükerşen'in Eskişehir'e asıl hizmeti bence tam da buradadır. Banka yetkililerinden önemli biriyle yakın kişisel vefa duygusu da devreye girer ve biraz da kişisel ilişkilerle kredi onaylanır... Kredinin tam miktarını anlayamadım, Soner Yüksel 232 Milyon Euro'dan söz etmiş, Büyükerşen 500 Milyon Dolar'dan söz edip yarısının şartlı verildiğini söylemiş...
2001 yılında alınan kredinin 2 yıl geri ödemesi yok ve faizi de çok düşük. Ayrıca 20 yıl geri ödemeli. Çok uygun koşullarda alındığı anlaşılıyor...
İşte o ilk iki dönemde Eskişehir'e değen el bu kredi sayesinde...
O yıllarda yapılan birçok harcama sanırım bu krediden yapılmış...
O yıllarda tramvayın bütün altyapısını yapan, vagonlarını satın alan belediye şimdi hattı üç mahalleye uzatacak parayı bulamıyor...
İlk yıllarla kıyaslandığında belediyecilikte müthiş bir yavaşlama, hatta durma olduğunu şahit olan herkes görüyor... Bu ilk yıllardaki kredi hikayesini okuduğunuzda zaten sebebi anlıyoruz...
O yıllarda para gelmiş, şimdi para yok...
Waterloo Savaşı'nda Napolyon bataryalardan birinin uzun süre ateş etmediğinin farkına varır. Komutanı çağırıp bunun sebebini sorar. Komutan "Dokuz sebebi var efendim" der... "Birinci sebep cephanemiz bitti..." Napolyon, "Tamam" der... "Gerisini sayma..."