Konuya başlamadan önce anlatacağımız kavramı baştan bir gözden geçirelim.
Aslında şu bir gerçek ki, zaten lümpenlerden bu yazıyı okumalarını beklemek oksimoron bir kavram.
Ama yine de terminolojiyi baştan netleştirmek iyi olacak.
Lümpen sözcüğünün Türk Dil Kurumu sözlüğündeki açıklaması aşağıdaki gibidir:
1 - Marksçılık akımına göre toplumsal sınıf bilinci olmayan.
2 - İçinde bulunduğu toplumun kültürüne yabancı düşen, sözde bilgili tutum ve davranışlarıyla itici olan; mensup olduğu sınıfın insanlarından kendini üstün göstermeye çalışan, bu yolda itici tavır ve tutum sergileyen, büyük bölümü işçi sınıfından oluşmuş insanlar.
Bu sözlükteki tanımı idi. Kavramsal anlamı ve bunun gelişim sürecini de kısaca bir hatırlatayım.
Tanımı ilk yapan Marx'a göre, “lümpen proletaryanın devrime katılmak için özel bir nedeni bulunmuyordu, ve hatta, var olan sınıf yapısının korunması çıkarlarına daha uygundu, çünkü lümpen proletarya hayatı sürdürebilmek için genellikle burjuva ve aristokrasiye bağımlıydı. Lümpen sınıf, tüketim alışkanlıklarının esir aldığı; tüketme dışında, başkasının üretimini mirasyedi misâli tüketen; mevcûdiyetlerinin hiçbir anlamı olmayan, irâdelerinin üzerine yatarak münzevileşmeyi tercih eden; hiçbir duruşu, tavrı, projesi olmayan insanlardan oluşmaktaydı.”
Kavramın diğer sahibi Engels ise ;”Lümpen-proletarya, bu karargahını büyük kentlerde kurmuş, bütün sınıflardan gelen en bozulmuş bireyler tortusu, en kötü olanıdır. Bu ayaktakımı, tamamen satılık ve küstahtır. Bu serserileri savunucu olarak kullanan, ya da bunlara dayanan her işçi önderi, sadece harekete ihanet ettiğini kanıtlar." diye tarif ediyor.
Daha sonra bazıları lümpenleri özne olarak tanımlamış ve “toplumsal mücadelenin öznelerinin sadece işçiler olacağının hiçbir ampirik ve toplumsal sağlaması yoktur .İşsizler ,sefih serseriler, küçük suçlular ve iktidarın dışladığı bütün kesimler çağdaş siyasetin geçmişte görmezden geldiği, fakat şimdi göz ardı edilemeyecek derecede önemli bir özelliğe sahiptir.” önermesini yapmışlardır.
Bu son okumayı da en iyi emperyalist kapitalist güçler yapmış ve lümpenlerin cebine bolca para koyup üzerlerine de solcu etiketi yapıştırıp piyasaya sürmüştür.
Böylece ceplerindeki para ve yeni edindikleri sosyal statü ile yeni nesil lümpenler emperyalist kapitalist güçlerin en bağnaz, en yobaz, en statükocu ve en sadık silahları haline gelmişlerdir.
Okumazlar.
Düşünmezler.
Sürekli mevcut durumlarını muhafaza adına zalim, saldırgan ve bencildirler.
Aymazlıkları o kadar yükseklere çıkar ki açıkça hayatlarını, varlıklarına kast eden tehditleri bile algılayamaz, aksine yobazlıkları şiddetlenir.
Bilim , akıl ve vicdan kelimelerini kendilerine adete bir din edinmişlerdir ama bu başlıkta bir kompozisyon ödevi yaz desen yarım sayfa dolduramazlar.
Bilinçli sınıflar sosyal, ekonomik anlamda gelişme kaydettikçe bunu varlıklarına büyük tehdit algıladıkları için nefret ve düşmanlıkları katlanarak artar.
Gruplar halinde yaşar, alkole ciddi ihtiyaç hisseder ve her halukarda temin eder, kitapların ise pahalı ve ulaşılamaz olduğu iddiasıyla aslında fikir emekçilerine düşmanlık ederler. Bu yolla onları , karınlarını doyurmak için kendi populist ve bağnaz çukurlukları için malzeme üretmeye mahkum ederler.
Aslında bir köpekten de daha sadıktırlar. Kendilerine bu yaşamı ve parayı sağlayanlara asla ve hiç bir şartta ihanet etmezler.
İnsanlığın, insanlık olarak ilerlemesinin önündeki en büyük engel bu yeni nesil lümpenlerdir.
Sahipleri ise kendi sırça köşklerinden besledikleri lümpenlerinin kendileri adına yaptıkları bu canhıraş mücadeleyi zevkle seyrederler.