Eskişehir Bilecik Tabip Odası Başkanı Dr. Hamit Güçlüer, Cengiz Holding’e bağlı Eti Bakır Maden’in Eskişehir’de altın-gümüş madeni çıkarma faaliyetine ilişkin basın açıklaması yaptı. Eskişehir’in ciddi tehdit altında olduğunu söyleyen Güçlüer, "Doğamızı katletmeyin, geleceğimizi yok etmeyin çağrısında bulunuyoruz" dedi.
"ÇEVRE TALANINA YOL AÇACAK"
Hamit Güçlüer açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
"Eskişehir’de bir süre önce Cengiz Holding’e bağlı eti bakır maden A.Ş. Mihalgazi ilçesine bağlı Alpagut ve Atalan mahallelerinde siyanürlü altın madeni çıkarmak, cevher zenginleştirme, hazır beton tesisi ve su temin göleti yapmak ve bunun yanında sosyal alanlar ve kilometrelerce yollar, içinde ağır metal barındıran milyonlarca ton pasayı stoklayacak saha ve tonlarca siyanür kullandıktan sonra atık haline gelen ağır metalden zengin şlamın birikeceği barajdan oluşan bir maden sahasını işletmeye açmak üzere ÇED başvurusu ile yaklaşık 723 futbol sahası büyüklüğünde bir sahada çalışmalarına başlamıştır. Bizler de Eskişehir Bilecik Tabip Odası olarak, çevre talanına yol açacak olan ve başta bölge halkı olmak üzere Eskişehir kamuoyunun ve tüm duyarlı kesimlerinin tepkisini çeken bu altın madeni projesine karşı uyarıda bulunarak bölgedeki madencilik faaliyetlerinin yol açacağı hasarın çevre ve sağlık etkilerini sizlerle paylaşmak istiyoruz.
"MADENCİLİĞİN TÜM AŞAMALARI DOĞA VE İNSAN SAĞLIĞI İÇİN TEHDİTLER İÇERİR"
Siyanürlü madencilik faaliyetleri 4 ana aşamadan oluşur; arama, sıyırma ve patlatma, öğütme ve siyanürleme, atıkların depolanması. Madenciliğin tüm bu aşamaları doğa ve insan sağlığı için farklı tehditler içerir. Bir madenin varlığı belirlendikten sonra, madenin çıkarılacağı alanda ilk yapılan işlem sıyırmadır. Maden alanındaki üst toprak katmanı üzerindeki ağaçlar, çalılar kesilir, içinde canlıların da yaşadığı verimli toprak sıyrılır. Sıyırma işlemi tamamlandıktan sonra cevherin bulunduğu katmana kadar patlatmalar yapılır. Bu patlatma çalışmaları ana kayaların çatlak sisteminde değişime ve yer altı suyunun beslenmesinde azalmaya, madenin yakın çevresindeki arazilerde toprak kaymalarına, yerleşim yerlerindeki binalarda çatlaklara, yoğun miktarda toz ve gürültüye neden olur. Yine içinde çok sayıda kanserojen madde barındıran bu tozların akciğerlere yerleşmesi ile madende çalışanlar ve maden alanı yakınında yaşayanlar akciğer kanseri, amfizem, silikos, verem gibi hastalıklara yakalanırlar. Bitkiler kurur, toz kaplı çiçeklerde döllenme gerçekleşmediği için arıcılık faaliyetleri son bulur. Sim halindeki altının olduğu kayaçlara (cevhere) geldikten sonra da kazma işlemine devam edilir. Cevherli toprak taşınırken, içinde altın olmayan kayaç ve toprak (pasa) da ayrı bir yerde depolanır. Bu işlem madenin olduğu bölgenin coğrafyasını tamamen değiştirir. Devasa çukurlar ve dev pasa dağları oluşur. Atık kaya ve toprağın çevre açısından yarattığı en büyük tehlike asit maden drenajıdır. Asit maden drenajı içinde demir, sülfür gibi mineralleri bulunduran kayaların havadaki oksijen ve nem/su ile temasından oluşur. Bu temasta yüzeyden asitli su akışları meydana gelir. Bu sular tatlı suların ve toprağın kirlenmesine neden olur. Toprak kalitesini düşürür, tarımsal üretimi aksatır ve su ve topraktaki birçok canlının ölümüne neden olur.
"KANSIZLIK, KALP YETMEZLİĞİ, KANSER, ANORMAL DOĞUMLAR GÖRÜLÜR"
Altını elde etme yöntemine gelince, yığın liçi yönteminde açık ortamda, geniş alanlara yayılan öğütülmüş cevher yağmurlama sistemiyle siyanürle yıkanır. Bu işlem yaklaşık 6-8 hafta sürer. Büyük miktarda su tüketimine sebep olan bu uygulama sırasında kullanılan siyanür cevher içindeki altını ayırır. Bir yerde altın madeni işletmek orada sadece su varsa mümkündür. İklim değişikliğine bağlı kuraklıkların etkin olduğu ülkemizde maden çalışmaları su için kirletici olmanın dışında yüzey ve yer altı sularının azalmasında da etkili olur. Siyanür karbon ve nitrojen içeren kimyasal bir grubun adıdır. Siyanür bileşiklerinin büyük bölümü güçlü ve çabuk etki gösteren zehirlerdir. Siyanür soluma, toprağa temas ve su ve besinlerin tüketilmesi yollarıyla vücuda alınır. Sodyum siyanür toprak içindeki altını topraktan ayırırken aynı zamanda toprakta bulunan zararsız bileşikler halindeki arsenik, antimon, kadmiyum, kurşun, cıva, molibden gibi element/ağır metalleri de serbestleştirip zararlı forma dönüştürür. Altın madeni etrafında bulunan yüzey sularından, topraktan, suda yaşayan bitki ve böceklerden, kara bitkilerinden, kuşlardan alınan örneklerde arsenik düzeyinin yüksek olduğu saptanmıştır. Şebeke sularındaki cıva düzeyinin artışının atık havuzlarıyla ilişkili olduğu, atık depo alanlarında gerçekleşen sızıntı ve taşmalar sonucunda suya ve toprağa kadmiyum karıştığı bilimsel çalışmalarla belirlenmiştir. Soluma, su ve gıdanın tüketilmesi yoluyla vücuda alınan siyanür ve diğer ağır metaller nedeniyle tüm canlılarda akut ve kronik zehirlenme, kansızlık, kalp yetmezliği, kanser (cilt, prostat, karaciğer, mesane, böbrek, akciğer ve solunum yolları vb.), böbrek yetmezliği, akıl hastalıkları, anormal doğumlar görülür.
"VAHŞİ MADENCİLİĞE ESKİŞEHİR HALKININ İZİN VERMEYECEĞİNİ BİLİYORUZ"
Sonuçta mikroklima iklimi nedeniyle sera türü tarımın 4 mevsim yapıldığı bu yüksek verimli tarım arazileri ve habitatı kısa sürede yok olmakla kalmaz, Eskişehir’imize kuş uçuşu 20 km mesafedeki bu madenin toprağı, suyu ve havayı kirletmesi nedeniyle; öncelikle yakın çevrede yaşayan halkımız olmak üzere bir süre sonra; erken, sakat, hatta ölü doğumların, astım, koah akciğer kanseri gibi solunum sistemi rahatsızlarının arttığına, yeni doğan bebeklerde ağır metal etkilenmesine bağlı bedensel ve zihinsel gelişim bozukluklarına rastlayacağız, değişik ve nadir kanser türlerinin yörede görülmeye başladığını göreceğiz. Nasıl bundan 5 yıl önce kömürlü termik santrale karşı durarak çocuklarımızın yaşamlarını ve geleceğini koruduysak bugün de bu vahşi madenciliğe Eskişehir halkının izin vermeyeceğini biliyoruz. Hep birlikte buna dur demek için onları yanımızda olmaya çağırıyoruz."