Son birkaç gündür gündemimizi işgal eden bir konu var; Baroların tekli yapılarını ve temsil sistemlerini değiştirmeye yönelik meclis çalışması olduğu iddiası ve bu duyum üzerine mevcut baro yöneticilerinin gösterdiği tepkiler. Duyumlara göre, mecliste yapılan hazırlık, üye sayısı 5.000'i geçen illerde mevcut baronun yanında yeni baroların kurulmasına imkan vermek ve Barolar Birliği'ni oluşturan delege yapısını değiştirerek temsil yapısını yeni baştan kurmak.
Temsil yapısını değiştirme şeklinin de şöyle olacağı iddia ediliyor; şu anda her ilin barosu kendisine kayıtlı olan üye sayısıyla doğru orantılı olarak merkeze delege gönderiyor ve büyük barolar elbet büyük avantaj sağlıyorlar. Mesela şöyle bir iddia var; İstanbul Barosu'nun 50.000 civarında avukat üyesi olduğu için, Anadolu'daki bütün barolar birleşseler dahi İstanbul Barosu'nun delege sayısına ulaşamıyorlar. Bu durumda Anadolu barolarının Barolar Birliği'nde yeterince temsil edilemediği, bütün ağırlığı başta İstanbul, sonrasında Ankara ile İzmir'in oluşturduğu bir tablo oluşuyor.
Mecliste hazırlığı sürdüğü iddia edilen yasa taslağına göre, delege sistemi tümden değiştirilip her ilin delegasyonda sadece başkanla temsil edilmesi çözümünün getirileceği söyleniyor. Böyle bir çalışma İstanbul, Ankara ve İzmir ağırlığını zedeleyecek...
Ayrıca, kayıtlı avukat sayısı 5.000'in izerinde olan iller için yeni baroların kurulmasına imkan verilecek olması da asıl itibariyle 3 büyük şehir barolarını etkileyecek. Çünkü kayıtlı avukat sayısının 5.000'i geçtiği başka il yok...
Yapıldığı iddia edilen yasa çalışmasının baroların tekliğine son vermeyi ve delege sistemini değiştirmeyi amaçladığı baro yöneticilerince de söylenirken, buna karşı gösterilen tepkiler " Savunmaya saldırı" olarak sunuldu.. Barolar adına konuşan hukukçular böyle bir yasa çalışmasıyla, savunmayı zayıflatmanın amaçlandığını söylediler. Ben doğrusu birden çok baroya imkan tanınınca ve Anadolu barolarına delege avantajı sağlanınca savunmanın nasıl zayıflayacağını anlayabilmiş değilim...
Sözünü ettiğimiz yasa çalışmasına karşı baro yöneticileri kendi illerinden Ankara'ya yürüyüş başlattılar. Ankara girişinde polis tarafından durdurulup bir gün kadar bekletildiler ve polisle aralarında hoş olmayan itiş kakışlar yaşandı. Bence bu gereksizdi... Baro yöneticileri alana gelen kendi birlik başkanları Metin Feyzioğlu'nu da sırtlarını dönerek protesto ettiler. Çünkü baro başkanı Feyzioğlu, bu yürüyüşü doğru bulmadığını, kendilerine daha önceden mecliste diyalog önerildiğini ama büyük baro başkanlarının diyaloğu değil, eylemi seçtiklerini ve kendisinin bunu onaylamadığını açıkladı. Metin Feyzioğlu bu barolar tarafından kötü adam ilan edilmiş durumda...
Peki, barolarla ilgili şu andaki mevcut durum ne? Şu anda barolarda genellikle bir siyasi çizgi seçimi kazanıyor ve bütün kurulları o liste belirliyor. Ülkede her kurum aşırı siyasallaşmış bulunduğundan, siyasi konularda açıklama yapan baro, konu sivri bir konu olsa bile bu açıklamasını bütün avukatlar adına yapmış oluyor. Oysa bu tür eylemlerden rahatsız olan çok geniş bir avukat kitlesi de var.
Çoklu baro sisteminde baronun tutumlarından rahatsız olan avukatlara 3 büyük kentte yeni baro kurma imkanı verilecek. Bu durum mevcut baroları maddi-manevi negatif etkilemiş olacak.. Tepki gösteriyorlar ama bu bağlamdaki tepkiyi aynı zamanda " savunma zayıflayacak" diye sunuyorlar...
Barolarla ilgili yaşanan şamatanın özeti bence bu... Ortada gerçekten bir sorun var ve bu sorun zaten özellikle mevcut 3 büyük baro ile ilgili. Çözüm de mutlaka bu baroları maddi-manevi negatif etkileyecek... " Savunma zayıflayacak" demek doğru olmasa da mevcut üç büyük baronun maddi-manevi zayıflama ihtimali var