Seni gördüğüm günden beri gurbetteyim sevgili…
Yine hasretini bir tatlı kaşığına koyup mum ışığında eritiyorum. Hala hastayım. Elim kolum bağlı, birazdan dilim de lâl besbelli. Özlüyorum.
Sana kapatarak gözlerimi, göğsümü sana açıyorum. Gök kafese kanat çırpıyor yüreğim. Sana geliyorum. Yoldayım, yolundayım sevgili.
Heybemde biraz azık, biraz keder, biraz gözyaşı, biraz ümit biraz korku, günahlarım ve gözlerini ilk gördüğümdeki ayetler var. La tahzen innallahe l meana… Sessiz sedasız, göç ediyorum kendimden. Kendimden eksilip sana doluyorum.
Evsiz, kaldırımsız, lambasız, yersiz, yurtsuz sokaklardan geçiyorum, elsiz, ayaksız, bahtsız. Derin karanlıklardan geçiyorum yıldızsız, aysız, siyahsız. Kendimden geçiyorum. Terk edilmiş şehirler bırakıyorum ardımda. Susuz, yolsuz, kulsuz, sorunsuz ve yeni şehirler çıkıyor karşıma evlerin çatıları olmayan. Çocukların yüzleri tebessümsüz, kansız, cansız. Hiç birinin gözleri birbirne benzemeyen. Yeşilsiz, mavisiz, elasız, siyahsız, kahverengisiz, fersiz …
Karanlığın sonunda gözüken aydınlık şehirlere doğru yolcuyum, kayıtsız, şartsız, telaşsız, gamsız. Çöllerden geçiyorum ikindi vakti. Yağmursuz, serapsız, yalınayak, güneşsiz, üstsüz başsız, kumsuz, akrepler yersiz yurtsuz, kuyusuz, Yusufsuz. Sana geliyorum sevgili gönlümde ayetler birbirini takip ediyor. Sessiz, dilsiz, kibirsiz. Hatıralar düşürüyorum yollarda. Acılar gömüyorum mezarlıklarda. Gülüşler bırakıyorum her düzlükte, sözcükler bırakıyorum dağsız yamaçlarda, ovalarda, kırlarda. Sana geliyorum sevgili, gönlümde hep o gözlerin, ille de gözlerin. Gözlerinle anlattıklarının mahremiyeti olmasa anlatırdım güneşe unuturdu o gün doğmayı. Anlatırdım rüzgara esmeyi unuturdu. Anlatırdım ateşe yanmayı unuturdu. Güneşsiz, rüzgarsız, ateşsiz, gündüzsüz, gecesiz, vakitli vakitsiz sana geliyorum. Yaklaştıkça küçülüyorum, eriyorum, eksiliyorum, bitiyorum. Bedensiz, zerresiz, hücresiz.
Kapındayım sevgili. Kalbimi sana sakladım. Kimsesiz, sahipsiz, kabul buyur aşk eyle...