Meslektaşım Arif Anbar, Anadolu gazetesindeki köşesinde ara ara “Bir konuk 20 soru” yapıyor, şehrin tanınmış kişileriyle…
Bugünkü konuğu AK Parti İl Başkanı Zihni Çalışkan olmuş…
Beğenerek okuyorum bu yazıları…
20 sorunun son ikisi, bizlere büyük fikirler verebiliyor muhatapları hakkında…
Sonuncusu örneğin, “Türkiye’ye damga vurmuş üç isim” diye…
Başkan Zihni Çalışkan bu soruya, “Mustafa Kemal Atatürk, Recep Tayyip Erdoğan ve Adnan Menderes” isimlerini vermiş…
Zihni Çalışkan ile aşağı yukarı aynı yaş grubundayız. Haydi, söyleyeyim, kendisi benden gençtir. (Bir yaş küçük) Bizim yaş grubu için Turgut Özal çok önemlidir. Bence, Türkiye’ye damga vurmuş isimler içindedir, yaş gruplarımızdan ziyade olarak. Ancak, kendisi Turgut Özal’ı değil de Adnan Menderesi tercih etmiş. Tercihidir, kimse bir şey söyleyemez…
Kimi benim gibi Atatürk ve Erdoğan’ın yanına Özal ismini koyar, kimi, Ecevit, bir başkası Demirel der…
Hatta bazıları bu üç ismi tamamen değiştirmek ister…
İşte orada hepimiz, hemen hepimiz itiraz ederiz, öyle değil mi?
“Kardeşim, bu ülkeye damgasını vurmuş isimleri sayarken Mustafa Kemal Atatürk’ü saymazsan saçma olur. Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş, hemen her şeyin akışını değiştirmiş bir ismi, ister sev, ister sevme ama ‘damgasını vurmuş’ kalıbından bahsediyorsan saymak zorundasın” deriz, öyle değil mi?
Sonuçta sevmek başka, objektif tespit başka…
Size belki saçma gelecek bu düşünceleri yazmamın sebebi başka: 19. Soru…
O soruda, “Eskişehir’e damga vurmuş üç isim?” soruluyor…
İşte “dananın kuyruğu burada kopuyor” çoklukla…
Zihni Çalışkan, her zaman söylerim, Eskişehir’e çok uygun bir isimdir siyasetçi olarak. Kendisi muhacirdir, aynı zamanda avukatlık mesleğini icra ediyor ve hemen her kesimden Eskişehirli ile anlaşabilecek bir yapısı vardır…
Yaptığı il başkanlığını seversiniz, sevmezsiniz ya da kendisini seversiniz, sevmezsiniz, ancak yukarıdaki tanımlamama katılırsınız diye düşünüyorum eğer tanıyorsanız onu…
Bakın yine “objektif” değerlendirme bölümüne geldik, sübjektif olmayı bir kenara ittik…
Zihni Çalışkan, “Eskişehir’e damgasını vuran üç isim?” sorusuna, “Orhan Oğuz, Kemal Unakıtan, Nabi Avcı” isimlerini sıralamış…
Prof.Dr. Orhan Oğuz, Milli Eğitim Bakanı iken yaptıklarıyla, Anadolu Üniversitesi’nin kuruculuğu ile bu şehre damgasını vurmuş bir isimdir, kimse inkâr edemez…
Rahmetli Kemal Unakıtan’ın bu şehre kattıklarını insanlar kabul etmiyorsa siyaseten kabul etmiyordur, ancak açık söyleyeyim, bu üç isim arasında sayıp saymamak tamamen sübjektiftir. Ancak ne saydın ne de saymadın diye tepki göstermeye hakkımız vardır…
Prof.Dr. Nabi Avcı, gerek bakanlıkları sırasında Eskişehir’e kattıklarıyla, gerekse de Türk Dünyası Kültür Başkentliği aracılığı ile yaptıklarıyla Eskişehir’e damgasını vurmuş isimler arasında gösterilirse kimse “Neden saydın” diyemez, başka birisi saymazsa da itiraz edilemez…
Beri yandan, böyle bir soruya yanıt verirken; ister sevin, ister sevmeyin; ister âşık olun, ister nefret edin, mutlaka, ama mutlaka Yılmaz Büyükerşen ismini saymak zorundasınız bence.
“Türkiye’ye damga vurma” konusunda nasıl ki “Recep Tayyip Erdoğan” ismini, objektif olarak yazmak zorundaysak (Sakın şimdi dırı bırı yapmayın! Recep Tayyip Erdoğan bu ülkeye, ama öyle ama böyle damgasını vurmuştur) Yılmaz Büyükerşen ismini de saymak zorundayız…
Zihni Çalışkan’ı arayıp, “Neden Büyükerşen ismi yok” diye sormadım, sorma gereği duymadım…
Ancak Zihni Çalışkan’ı tanıdığım için aşağı yukarı yaşadığı git-gel’i tahmin edebiliyorum…
AK Parti İl Başkanı Zihni Çalışkan bu üç isimden biri olarak “Yılmaz Büyükerşen” ismini saysa partisinin tabanı yağmaya, whatshapp gruplarında Zihni Çalışkan hakkında yağdırmaya ve hatta Genel Merkez’e şikâyet etmeye başlayacaktır…
AK Partili olmayıp Yılmaz Büyükerşen sevmeyeni, düşmanı olanlar da “Kardeşim AKP’nin il başkanı bile Büyükerşen’in adamı olmuş, nedir bu sevda” diye konuşacak, tepki gösterecek…
Öte taraftan…
Yılmaz Büyükerşen’i seven ve kendisine oy verenler tarafında da “Görüyor musunuz, AKP il başkanı bile hocamızın ismini saymış. Mızrak çuvala sığmıyor. Yılmaz Büyükerşen’in ne kadar başarılı bir belediye başkanı olduğunu AKP il başkanı bile kabul etmek zorunda kaldı. Yaşasın Büyükerşen, kahrolsun AKP” diye konuşacak. Sanki konunun, Büyükerşen’in yürüttüğü başkanlığı beğenip beğenmemekle ilgisi varmış gibi!
İtiraz etmeyin, belki Yılmaz Büyükerşen bile böyle konuşacak…
Hatırlayın, belediye başkanları toplantısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yılmaz Büyükerşen’e yaşından dolayı saygı gösterip taltif edince, Başkan Büyükerşen, “Bakın genel başkanınız bile benim ne kadar iyi belediye başkanı olduğunu kabul etti. Artık beni eleştiremezsiniz” demedi mi?
İşte o yüzden Zihni Çalışkan’ın bu soruya yanıt verirken ne kadar zorlandığını tahmin edebiliyorum…
Kendisine sorsanız, “Bunlar benim tercih ettiğim isimlerdir. Tepkileri düşünerek yanıt vermem” diyecektir tabii ki, ancak bir gazeteci olarak benim de görevim, hangi mahallede olursa olsun, neredeyse hepimizin, sübjektif duygularla hareket edip objektif nitelemelere tepki gösterdiğimizi dile getirmektir…
Artık kendi mahallemizdeki ya da karşı mahallemizdeki kişilere öyle saçma sapan tepkiler göstermeye başladık ki, doğru düzgün tespitte bulunamaz, doğru düzgün konuşamaz, gerçek düşüncelerimizi dile getiremez hale geldik…
Biraz düşünmeye…
Sakince düşünmeye başlamamızın zamanı gelmedi mi?