Yavuz Ağıralioğlu, son günlerde kamuoyunda tartışma yaratan tutuklamalar ve adalet sistemi uygulamalarına ilişkin dikkat çeken bir değerlendirme yaptı. Ağıralioğlu, “Adaletin kararını bekleyin diyenlerle böyle adalet mi olur? Diyenler arasında bir bilek güreşine şahitlik yapıyor” sözleriyle eleştirilerine başladı.

Konuşmasında Ümit Özdağ’ın tutukluluğuna da değinen Ağıralioğlu, “Sayın Ümit Özdağ, 2 aydır içeride. Söylediklerini beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Bir siyasi parti genel başkanını iddianamesini hazırlamadan 2 ay içeride tutmak nedir mesela efendim? Masumiyet karnesi diye bir şey vardır. Mahkeme karar verene kadar herkes masumdur diye bir sözü herkes ağzına sakız yapmış ama kimse bunun ne anlama geldiğine dair bir hassasiyeti davranışına dönüştürememiş” ifadelerini kullandı.

“Bakanlar Adalet İçin Gayret Göstersin, Fotoğraf İçin Değil”

Ağıralioğlu, bazı bakanların özel markalara verdikleri desteklerle kamuoyuna verdikleri görüntüyü de eleştirerek, adaletin öncelik olması gerektiğini şu sözlerle dile getirdi:

“Bakanlarımız bir kahve markasının uğradığı boykotu, uğradığı zararı telafi etmek için oralarda fotoğraf vermek yerine, adaletin herkese eşit uygulanacağı bir ülke için gayret göstersinler. Efendim, masumiyet karnesi uygulanırken aslında mahkeme kararı kesinleşmiş, hatta mahkemeye gerek yokmuş gibi uygulanıyor. Lekelenmeme hakkı sadece kürsülerde laf kalabalığı olsun diye söylenir hale gelmiş. Herkes lekeleniyor efendim, mahkemenin kararı yokken. Bu yaşanılan süreç mahkemeleri adeta ablukaya alıyor, mahkemeleri etkileyecek hale dönüşüyor, dönüştürülüyor.”

Adil Karaismailoğlu'ndan Özel'e Sert Tepki: Provokatif Omurgasızlığı Tercih Etmiştir Adil Karaismailoğlu'ndan Özel'e Sert Tepki: Provokatif Omurgasızlığı Tercih Etmiştir

“Devleti, Rakiplerinizi Susturmak İçin Kullanamazsınız”

Yavuz Ağıralioğlu, uzun tutukluluk ve yargı sürecinin hükümetin siyasi rakiplerini susturma yöntemi haline geldiğini ifade etti. Şöyle konuştu:

“Türkiye'de uzun tutukluluk, gözaltı süreleri, iddianamelerin hazırlanamamasından doğan mağduriyetler... Rakip gördüklerinizi terbiye etme metodolojiniz... Bunların hepsi Türkiye'nin siyasi olarak tartışma alanları haline geldi. Bu yaptıklarınız toplumsal beraberliğimizi güçlendirmiyorsa, devlete güveni güçlendirmiyorsa, adalete itimat artırmıyorsa, uluslararası itibarımızı zedeliyorsa, ekonomimizi bozuyorsa, borçlanma maliyetlerimizi artırıyorsa; bu kadar menfi sonuçları olan şeyin doğru olduğunu nasıl savunuyorsunuz?”

“Bu Ülkeyi Ancak Adaletle Kalkındırabiliriz”

Ağıralioğlu, hükümete çağrısını net sözlerle dile getirdi: “Adalet dediğiniz şey tecelli edince toplumsal beraberlik güçlenir. Devlete itimat güçlenir, devletin kurumlarına güven artar, piyasaya güven artar, uluslararası itibar artar. Bunların hiçbirisi olmuyorsa, siz elinizdeki imkânları rakiplerinizi susturmak için kullanıyormuşsunuz gibi bir algıya devleti, adaleti kurban edersiniz.”

İfade özgürlüğüne yönelik baskılara da değinen Ağıralioğlu, “Sizin gibi söylemeyenlerin sesini kısalım. Bizim gibi düşünmeyenlere yayın yasağı verelim, ekran karartalım bizim gibi düşünmüyorlar diye yahut bizim kulaklarımıza tırmalayacak şekilde konuşuyorlar diye insanlara bu tür cezalar veriyor olmak, demokrasinizi güçlendirmiyor” dedi.

“Bu Bayramı Muhasebeyle Geçirin, Adaletle Ayağa Kalkalım”

Konuşmasını bir çağrıyla sonlandıran Ağıralioğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Bu yapıp ettiklerinize dikkat etmeniz lazım. Bunlar kabul edilebilir şeyler değildir. 2025’in Türkiye’si açısından bu standartlar uygun değildir. Siz 2002’de yola çıkarken Türkiye’ye vaat ettiğiniz Türkiye bu olmamalıdır. Bu Bayramı muhasebederek geçirin. Bayramdan sonra bu ülkeyi ayağa kaldıracaksak adaletle ayağa kaldıracağız. Demokrasiyle, hukukun üstünlüğüne dayanarak, ifade hürriyetinin önündeki engelleri kaldırarak, basının önünü açarak ayağa kaldıracağız. Biz memleketimizi özgürleştirerek ayağa kaldırabiliriz. Daha otoriter hale gelerek ülkeyi ayağa kaldırma şansımız yoktur. Ne ekonomiyi, ne ülkeyi, ne toplumsal beraberliğimizi daha çok baskılayarak ülkeye ayağa kaldıramayız. Bunu herkesin düşünmesi lazım. Her siyasetçinin boynuna borçtur, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin daha çok boynuna borçtur. Bir ülkeyi ancak adaletle kalkındırmamız mümkündür. İsminizin omuzlarınıza yüklediği sorumluluktan utanmanız gerekir.”