Pandeminin ilk günlerinde, toplu taşıma ile ilgili İstanbul merkezli büyük bir tartışma başlamıştı hatırlarsınız, sonucunda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve danışmanı Murat Ongun’un rezil oldukları…
Sadece İmamoğlu ve Ongun değil, kendilerine güvenerek, hiç araştırma yapmayan bir dolu gazeteci de rezil olmuştu…
Hani, “Bazı AKP’li troller, toplu halde otobüse binerek, İBB’yi başarısız göstermek istediler” cümlesiyle özetleyebileceğimiz, sonrasında Murat Ongun’un hatasını kabul ettiği süreç…
Neymiş, bir pazar sabahı, aynı duraktan 70 kişi, önceden anlaşarak otobüse binmek suretiyle İBB’yi yıpratmak için fotoğraf paylaşmışlarmış, mış mış da mış mış…
Sonra, hem hiçbir duraktan bu kadar sayıda kişinin binmediği hem de binenlerin, tatil günü bile çalışmak zorunda kalan insanlar olduğu ortaya çıkmıştı…
Ekrem İmamoğlu rezil olduğuyla kaldı anlayacağınız…
…
Bizde de yani Eskişehir’de de (ve hatta belki Türkiye’deki ilk belediyelerden biri olarak) Büyükşehir Belediyesi 20 Mart tarihinde toplu taşımadaki sefer sayılarını azaltmış, sonra Bilim Kurulu’ndan gelen “Belediyeler toplu taşımada sefer sayısını azaltmak yerine artırmalı” uyarısından sonra sefer sayıları birazcık artırılmıştı…
1 Haziran tarihinden itibaren “yeni normal” düzene geçtik ya…
Sosyal medyada, çok olmamakla birlikte, bir takım fotoğraflar yayımlanmaya başladı, görmüşsünüzdür…
Bu fotoğraflarda tramvay ve otobüslerdeki yoğunluk dikkat çekiyor…
Sebebi ne?
Tabii ki şimdilerde birileri çıkıp, “AKP’liler topluca tramvaylara binmek suretiyle bizim belediyeyi yıpratmak istiyor” diye dangalakça konuşamıyor…
Belediyeye yakın kişiler, “Efendim, getirilen kurallar gereği, tramvay ve otobüslere binebilecek kişi sayısı azaltıldı. O yüzden bazı saatlerde yoğunluk yaşanıyor ve saatlerce bekleyen insanlar, araçlara zorla biniyor” diyor…
Yani, aslında sefer sayısı en yüksek seviyedeymiş, ancak toplu taşımayı normal zamanda kullanan insanların hepsi yeniden bu sistemi kullanmaya başlayınca, araçların alacağı sayıdan mütevellit yoğunluk yaşanıyormuş…
muş muş da muş muş, mış mış da mış mış mışşşşş…
Şu gözler, Hükümet vergilere her zam yaptığında etmediği küfrü bırakmayan insanların, “Tramvaya yarı yarıya insan biniyorsa bilet fiyatları ikiye katlanmalı” diye yazıları da okudu sosyal medyada iyi mi?
Efendim…
Musluklardan akan su gibi, toplu taşımanın da belediyeler tarafından kâr amacı güdülmeden yapılması gerektiğini uzun uzun anlatmama gerek yok sanırım…
Tabii ki bu teklif “kişilerin” yürüttüğü toplu taşımada tartışılabilir, ancak belediyeler için bu konu tartışılmaz bir durumdur. Belediyeler, tıpkı su hizmeti gibi, toplu taşımayı da “bedava” yapmaz ve yapmamalıdır tabii ki. Bu hizmetten faydalanan kişiler mutlaka bir bedel ödemelidir.
Ancak yılsonunda, bu işin mizanı incelendiğinde bir mizan ile karşılaşmalıyız. Yani belediye, yılsonunda hesaplarına bakınca, toplu taşımadan kâr ettiğini görmemeli…
İşte bu yüzden “pik” saatlerde 150 kişi taşıyan otobüslerin, sabahın körü ya da gecenin yarısında bir iki kişiye hizmet etmesine biz, “kamu hizmeti” diyoruz…
…
Neyse uzatmayayım…
Eskişehir’de nerede ve hangi saatte, toplu taşımada bir yoğunluk yaşanıyorsa bilin ki sorumlusu ve önlem almayanı, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’dir…
Bakın, Eskişehir’in, toplu taşımayı yoğun olarak kullandığı düşünülen merkez nüfusu 765 bin kişidir…
Şu anda 70 bin olduğu kabul edilen “şehir dışından gelen” öğrenci yoktur. Sayıları 10 binden fazla olan öğretmenler de yok…
Haydi, 130 bin öğrenci falan filan, şu bu diye ayırmayalım…
18 yaşın altındaki nüfus 162 bin, 65 yaş üstü nüfus 102 bindir…
Kaba bir hesapla, kaldı mı size 520 bin nüfus…
Bu sayıdan, salgın nedeniyle sokağa çıktığında toplu taşımayı değil de diğer seçenekleri kullanmayı tercih eden 70 bin kişiyi de çıkarırsanız, 450 bine düşer…
Yani, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, mart ayının başında 765 bin muhtemel kişiye toplu taşıma hizmeti vermek durumundayken, şimdi 450 bin muhtemel kişiye bu hizmeti veriyor…
Yani muhtemel kişi sayısı üçte ikiye düşmüş…
Tabii ki bir şehirde herkes toplu taşıma hizmetinden faydalanmaz…
O zaman şöyle anlatalım…
Mart ayının başında 300 bin kişi toplu taşımayı kullanıyorsa, bu sayı bugün 200 bindir…
Yani, siz, bu hesapla, belediye olarak toplu taşımada, “çok para kazanamıyorum, ama bana ne bana ne” diyerek sefer sayısında kısıtlamaya gitmezseniz, sabah ve akşam saatlerinde duraklarda yaşanacak yoğunluk dışında bir yoğunluk yaşanmaz…
Ama siz…
Toplu taşımayı belediyenin yaptığı bir “hizmet” değil de belediyenin, vatandaşlarından kazanacağı bir “gelir kapısı” olarak görüyorsanız…
O zaman yandı gülüm keten helva…
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi bir konuda karar vermeli: Para mı kazanacak, insanları virüsten mi koruyacak?
Bu sorunun yanıtını ancak toplu taşıma araçlarının içinde bulabilir, görebilirsiniz…
Tramvaya bindiniz, olması gerekenden çok mu kalabalık, o zaman yanıt belli: Belediye sizin virüs kapmanızla değil, kasasını doldurmakla ilgileniyor…
Konu bu kadar basit…