CHP'nin son yapılan olağan kurultayı birçok tartışmayı beraberinde getirdi. Bu kurultayla birlikte artık CHP'de Kemal Kılıçdaroğlu'nun mutlak hakimiyeti tescillenmiş oldu. Kılıçdaroğlu mevcut delegelerin neredeyse tamamının oyunu aldı. Kurultayda genel başkanlık için Kılıçdaroğlu'nun karşısına çıkması beklenen isimlerden bir tek kişi bile delegeden yeterli imzayı toplayamadı. Genel başkan olarak Kılıçdaroğlu mutlak egemenlik ilan ederken CHP içerisindeki gruplardan Canan Kaftancıoğlu ve Oğuz Kaan Salıcı'nın temsil ettiği grup da hakimiyetini ilan etti. O kadar ki bu grup Kılıçdaroğlu'nun hazırlayıp delegelere dağıttırdığı PM adaylığı için anahtar listeye bile müdahale edip, istemedikleri isimlerin seçilmesini engelleyebildiler. Bu tablo artık CHP'de uzun zamandır üzerinde çalışılan değişimin tamamlandığı anlamına geliyor. En başından tasfiye edilmesi planlananların çoğu tasfiye edilmiş, partiye hakim olması planlananların çoğu hakim olmuş durumda. Mevcut tabloda hakimiyet o kadar kuvvetle ilan edilmiş durumda ki bu yapıyı bundan sonra delege desteği ile değiştirebilmenin mümkün olmadığı da dosta düşmana ilan edildi kurultayda...
Peki uzun zamanda tamamlanabilen CHP'nin dönüştürülmesi projesi ne getirdi? Aslına bakılırsa bir mucize ile karşı karşıyayız. 10 sene önce söyleseler hayal bile edemeyeceğimiz, mümkün olmadığını iddia edeceğimiz şeyler oldu CHP'de... Önemli bir bölümü de bana göre iyi oldu. Yeni CHP, bana göre eski CHP'ye göre daha iyi özellikler içeriyor onu belirtmem lazım...
Kürt sorunu diye tanımlanan konuda CHP öylesine katı bir yerde duruyordu ki her türlü çözüm önerisini vatan hainliği ile bir tutuyordu. Çözüm süreci zamanlarını hatırlayalım; her şeye ama her şeye karşı çıkmaktaydılar. Yazan çizenler, Ak Parti'nin birçok risk alarak kendi kitlesini dönüştürdüğünü ve çözüm sürecine olumlu bakılmasını sağladığı, bunun takdir edilmesi gereken bir durum olduğunu ama CHP kitlesinin dönüşümünün imkansız olduğunu yazıp çiziyorlardı. O günün arşivlerine bakılırsa bu görülecektir. Çözüm sürecini sabote edenlerin PKK ve HDP olduğunu belirttikten sonra o gün süreci desteklediğimi, iyi niyetli bulduğumu ve pişman olmadığımı da belirtmek isterim...
Yine 10 yıl önce CHP'nin dindarlara yaklaşımının, türban konusuna yaklaşımının bugünkü noktaya geleceği söylenseydi kaçımız inanırdık? Bugünkü değişimin çoğunun göstermelik olduğunu, mümkün olduğunca fazla müttefik kazanıp Ak Parti'yi devirmek olduğunu ben de biliyorum ama yine de CHP'deki dönüşümün küçümsenemeyecek kadar önemli olduğunu düşünüyorum. Eşi başörtülü olan Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı yapılmaması için CHP'nin verdiği mücadeleleri aklımıza getirelim. Şimdi, CHP'nin cumhurbaşkanı adayının Abdullah Gül olacağı söyleniyor ve bu yadırganmıyor. Kamu kurumlarında türbanlılara karşı tutumları aklımıza getirelim... Şimdi, son kurultayda delegeler türbanlı bir hanımefendiyi PM'ye oylarıyla seçtiler... Evet, “ Bunların hepsi seçimi kazanmak maksatlı atraksiyonlardır” denilebilir. Olsun... Bir siyasi partinin seçimi kazanmak için atraksiyonlar yapma hakkı vardır. Önemli olan neler yaptığı. Samimi olsun olmasın, sonunda olan olmaktadır...
CHP bu tarif ettiğimiz noktaya gelene kadar partide eskiden hakim olan ulusalcı-katı laikçi kadrolar adım adım tasfiye edildiler. Bu tasfiye süreci inatla, yavaş yavaş, kararlılıkla yapıldı. Öylesine ustaca yapıldı ki tasfiye olanlar tasfiye edildikleri süreçte neredeyse tasfiye edildiklerini anlamadılar. Sonra bir baktılar ki hep beraber tasfiye edilmişler... CHP'de ulusalcı-katı laikçilerden kimsecikler kalmamış... Hepsi ayrı ayrı gerekçelerle partiden atılmışlar. Her biri ayrı ayrı partinin dışındalar ama dışarıda da bir arada değiller...Muharrem İnce bu tabloya ancak son kurultayda aydı sanırım. Kendisinin ve birçok arkadaşının bu yeni CHP'de artık bir geleceklerinin olmadığını acı bir şekilde idrak etti.
Birkaç gündür bazı ciddi yayın organlarında Sayın Muharrem İnce'nin yeni bir parti kuracağı yazılıyor. İnce, bu iddiaları yalanlamadı. İddiaları yalanlamıyor olması da iddiaların doğru olduğu izlenimi veriyor.
CHP, terk etmesi zor bir parti. Doğuştan avantajlı bir parti. İş Bankası hisselerinden tutun da sahip olduğu menkul-gayrimenkuller, kurucu parti olmanın psikolojik avantajları vs. Başka parti kurmaktansa CHP'de başarılı olmak çok daha avantajlı olurdu halbuki. İnce parti kuracaksa eğer, temsil ettiği kanadın CHP'de hiçbir başarı şansı kalmadığına inandığı için kuracaktır...
Kurduğu parti başarılı olabilir mi? Ulusalcı-katı laik kesimin en kötü şartlarda yüzde 10-15 aralığında oyu olduğunu düşünüyorum. O kesimi toparlayabilirse baraj sorunu olmaz. O tabanın üzerine ne kadar koyabilecekleri artık kendilerine kalmış...