Bürokrasi aslında demokrasiye hizmet eden, yani hizmete memur edilen, görevlendirilen insanları ve o hiyerarşik yapıyı temsil eden bir tanımlama olarak algılanır.
Ama bu tanımın oluşturduğu sahte maske altına gizlenmiş demokrasiye alternatif bir modeldir.
Genel olarak bütün bürokrasiler muhafazakâr, daha doğrusu statükoya sımsıkı bağlıdırlar.
Hangi parti iktidarda olursa olsun, bürokrasinin muhafâzakar tutumundan dolayı, reformcu programını uygulamakta güçlük çeker.
Demokratik siyasetin ayağındaki adıl büyük pranga aslında bürokrasidir.
Formel, aşırı kuralcı, katı hiyerarşik ve merkeziyetçi olan bir modeldir...
Bürokraside kurallar, zaman içinde kemikleşir ve değişen şartlara karşı bir direnç oluşturur.
Ancak bürokrasi dışından bir otorite, onu yeni şartlara uyduracak reformlar başlatabilir.
Kurallara katı bir şekilde bağlılığın, kuşkusuz bazı olumlu sonuçları olsa da, olumsuz yönleri de bulunmaktadır. Her şeyden önce, ayrıntılı kurallar ve resmi işlemlerin bunlara aynen uydurulması gayretleri, memurların girişim gücünü ve takdir yetkilerini sınırlamakta ve dolaysıyla yönetimin, değişen şartlara uyum sağlamasını engellemektedir.
Sanıldığı gibi bürokrasi, rasyonel olarak işlemez.
Üst düzey yöneticilerin çoğu, teknik yetenekten yoksundur.
Bürokraside keyfi olarak konulmuş kurallar bulunmaktadır.
Bürokrasi yaptıklarından dolayı sorgulanır ve hesap sorulur...
Hiçbir şey yapmazsan kimse de sana hesap sormaz...
Geleneksel kalıp bu olunca idare-i maslahat anlayışı ortaya çıkar ve bürokrasi istemezükçü ve sorumluluk üstlenmeyen katı muhafazakar sürece evrilir.
Bürokrasi, ortadan kaldırılması güç yapılardandır; önemli bir güç kaynağıdır ve değişime karşı direnme eğilimindedir. Weber’e göre, “Bürokrasi bir kez tam kurulduktan sonra artık ortadan kaldırılması en zor olan sosyal yapıdır.”
Bürokrasiler; bilgileri tekelleri altına almak ve başkalarına karşı onu gizlemek eğilimindedirler.
Bürokratik yönetim her zaman için “gizli oturumlar” yönetimi olmak eğilimindedir. “Resmi sır” kavramı, bürokrasinin özgül buluşudur. Bürokrasi, doğal olarak, bilgisi zayıf, dolaysıyla güçsüz bir parlamentoyu yeğler.
Bürokrasinin temel taşı olan memur atama ile gelendir...
Bürokrasi ,kurallar bütünü ile atama yetkisini de aslında kendi bünyesine almıştır.
Demokratik seçimle güya bürokrasinin üzerine gelen siyasetçi güya bürokrasinin tepesine atama yapar. Ama bürokratik yapıya teknik, psikolojik, kültürel ve bilgi anlamında hakim olmayan tepe yöneticisi bürokrasiye nüfuz edip yönetemez ve eli kolu bağlanır...
Demokratik seçimle gelen siyasilerin elini kolunu bağlayan temel hatası da kendi siyasi teşkilatlarında demokratik değil bürokratik bir yapı istemeleri ve kurgulamalarından kaynaklanır.
Parti içi demokrasi değil parti içi bürokrasi kurgularsan , aslında bürokratik döngüyü değiştirebilecek kudreti de kendi ellerinle tırpanlamış olursun...
Karizmatik ve dirayetli liderler kendi bürokratik örgüt yapısını seçmene yani halka karşı taşıyacak güce sahip olurlar...
Tıpkı Erdoğan gibi...
Ancak bu model bir liderin yokluğunda bürokrasi siyaseti de tamamen teslim almış olur ve özellikle bu tarz yeni liderlerin yeniden ortaya çıkmasını engelleyecek tüm önlemleri alır...
Özellikle halkın büyük çoğunluğunu temsil eden partilerin liderler sonrası uzun ömürlü olamamasının ana sebebi budur...
Bürokrasinin teslim aldığı,karizmatik ve dirayetli liderin olmadığı partileri, kendini temsil ve ifade edemediğini düşündüğü an terkeder...
Başka bir yerde filizlenir...
Bugün Ak Parti ve Erdoğan'ın halk nezdindeki değer oranlarındaki farkın sebebi budur...
Bürokratik oligarşiden şikayet edip , kendi sivil siyasi teşkilatlanmanda bürokratik örgütlenmeyi seçersen devletteki yapılanmaya karşı kalıcı bir reform yapmak mümkün olmaz...
Bürokratik oligarşi ile mücadelenin ilk ve en önemli adımı parti içi demokrasiyi hayata geçirmekle başlayacaktır...