Ülkemiz ne yazık ki Cumhuriyet öncesinden bile süregelmiş askeri darbelerle çok muhatap olmuş bir ülkedir. Osmanlı'da da silahı elinde bulunduran güç, kafası bozuldukça yönetime müdahale etmekten çekinmemiştir. Yönetimler için eline silah verilenleri disiplin altına alabilmek her zaman sorun olmuştur. Sizi korusun diye silahlandırıp kolladığınız güçlerin bir gün silahı size çevirip çevirmeyecekleri her zaman için muamma olmuştur. Modern demokrasiler hiyerarşik düzenlemelerle bu tehlikeleri asgariye indirmeye çalışmışlardır ama kanımca bu tehlike hiçbir zaman sıfırlanamaz...
Özellikle son yüzyılda az gelişmiş ülkelerle emperyalist ülkelerin ilişkilerinde darbe yaptırmak, ülkeye müdahalenin zirve noktası haline geldi. Darbelerin içeriği araştırıldığında asıl belirgin olanın dış dinamikler olduğu görüldü. Yönetimlere uyarıları, manipülasyon talepleri karşılanmayan büyük ülkelerin son çare olarak darbeleri devreye soktuğunu görüyoruz. Her darbenin mutlaka bir dış bağlantısı var.
Benim asıl ilgilendiğim ise dış dinamikten ziyade, bir insanın kendi ülkesinde niçin darbeci olduğu... Darbecilere neden sempati beslediği...
Dünyada seçimli demokrasi icat edildikten sonra süreç içerisinde kadınlar, gençler, eğitimsizler vs. teker teker oy kullanma hakkı kazandılar. Bir ülkede kullanılan oy sayısından çoğunluğun teveccühünü kazanan adaylar da o ülkeyi yönetme hakkına sahip oldular. Fakat bu sistem beraberinde bazı sakıncaları da getirdi. Ülkelerdeki tercih yelpazesini değiştirmek öyle kolay olmuyordu. Yıllarca uğraşıyordunuz ama yıllar sonunda seçmenin yüzde beşini kazansanız büyük başarı gibi görülüyordu. Oysa bazı kesimler toplumun tümünün yanıldığını ve kendilerinin haklı olduklarını iddia ederken bir an önce iktidara gelmek istiyorlardı. Öyle yıllarca dağdaki çobanı iknaya uğraşacak değillerdi...
Daha anlaşılır olması için yakın tarihte yaşanmış bir ülkeden örnek verelim; Rusya'daki devrimi ele alalım örneğin. (Not: Bence bu türden “devrimler” de aslında darbedir.) Biz gençken, Leninistleri övmek maksadıyla şöyle bir şey söylenirdi; “Devrim aşamasında Leninist kadrolar bir avuç insandı. Lenin öncülüğünde ve partinin çelik disipliniyle koşullardan öyle faydalanıldı ki koskoca ülkede devrim başarıldı.” Evet, bir avuç insan kitleleri manipüle ederek kritik kurumlara, silahlara, üretim araçlarına, medyaya vs. el koyuyorlar ve darbe-devrim gerçekleşmiş oluyor..
Bildiğim kadarıyla Rusya'da şu anda Rusya Federasyonu Komünist Partisi var ve seçimlere giriyor. Düşük bir oy oranı var... Bu partinin canla başla çalışıp iktidara gelme mücadelesi verdiğini düşünelim. Görünen o ki uzun yıllarını alacaktır bu iş. Oysa devrim-darbe yapma imkanı olsa o kadar beklemesi gerekmeyecek...
Türkiye'deki darbecilerin ruh hali de budur. Kendilerinin en doğruyu temsil ettiklerini düşünmekte, vatandaşın kendilerinin kıymetlerini bilmediğine inanmaktalar. “Cahil vatandaşları” ikna etmek için yıllarca çalışmak da gereksiz görünmekte bunlara... Çalışıp oy toplamaktansa yaparlar bir darbe ya da yapılan bir darbeye kuyrukçu olurlar ne güzel ülkeyi yönetirler...