Ayşenur Arslan ile başladı her şey. Yaptığı bir programda, karşısındaki konuğu anlamadığı için zorlanarak, “HDP’yi niye dikkate alıyorlar, çünkü arkasında silahlı güç PKK var. Bizim de artık silahlı, silahsız; bütün seçenekleri değerlendirmemiz lazım” dedi, “eyvah” dedim, eyvah ki ne eyvah…
Sonra Canan Kaftancıoğlu çıktı, “Seçim ya da başka bir şekilde” dedi, iyi mi!
Bu sözleri, Özgür Özel’in sözleriyle birleştirince, başladı herkeste, doğal olarak, “CHP’liler darbe peşinde koşuyor” diye isyan…
Ben başka açıdan yaklaşmak istiyorum konuya…
Yazım, CHP’lileri yekpare düşünmeden yazılmış olacak…
Çünkü hiçbir kitleyi “yekpare” düşünmem…

Geçenlerde twiter’da bir paylaşımımın altında, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in danışmanı Utku Görkem Kırdemir ile tartışma yaşadık…
Utku ile 27 yıllık arkadaşlığımız vardır, taaaa üniversite yıllarına dayanır arkadaşlığımız yani…
Utku, bana sataşarak, “Bizimkiler hiç olmazsa bu kadarlık şeyi peşkeş çekiyor, sizinkiler daha kötü” dedi, ironi yaparak ve ben de “Benim mahallem yok ne yazık ki, keşke mahallem olsaydı da birileri bana sahip çıksaydı. O yüzden, kamu kaynaklarını heba eden herkese küfredebiliyorum” minvalinde bir yanıt verdim…
Bu yanıtımın altına biri, “Siz aslınızı saklıyorsunuz, bir hayli yandaşsınız” demiş…
Güldüm, çok güldüm, ancak yanıt yazmadım…
“Yandaş” olsam, yani iktidar partisinin borazanlığını yapsam, bu işten bir çıkarım olmalı, değil mi; iktidar partisinin borazanlığını yaparak çıkar elde eden bir kişi, iktidar partisinden olduğunu neden saklasın ki?
Ahhhh, ama ahhhh…
Sosyal medyaya girmek için “TC no” olsun mu, olmasın mı diye konuşuyoruz, ancak asıl daha başka şeylere sahip olmalı insanlar, maalesef…
Neyse, diyeceğim şu, ben, mahallesiz insanlardanım ve büyük talihsizlik yaşıyorum…
Ne AK Partililer tam sahipleniyor beni, ne de CHP’liler…
İki mahalleden olanlar da beni, “diğer mahalleden” görüyor ve benimle konuşurken, sanki vatan sırlarını paylaşıyormuş gibi düşünüp düşünüp ketumlaşıyor…
O yüzden, mahalleler hakkında fikir sahibi olmak için çok fazla sayıda kişi ile konuşmam gerekiyor…
Son iki günde yaşanan tartışmalar için öyle yaptım ve birçok kişiyle konuştum…

Şimdi, bir mahalledeki bilgileri öbür mahalleye ispiyonlayacağım…
Aslında, iki mahallede konuşulanları da ispiyonlayacağım…
Örneğin, AK Partililer, “CHP’lilerin darbe istediğini” düşünüyor, o konudaki bazı yanlış ve eksik bilgileri tamamlayacağım…
Örneğin, “bazı CHP’liler” AK Partililerin tamamını, ‘çıkar için bu partiye destek veren, koyun sürüsü, korkaklar’ sanıyor, öyle olmadıklarını ispiyonlayacağım!

Efendim, CHP’liler, silahlı mücadele konusunda üç gruba ayrılır…
Darbe isteyenler, silahlı çatışma/ayaklanma isteyenler ve her şeyi demokrasi içinde çözmemiz gerektiğini düşünenler…
Oranlar aşağı yukarı şöyledir: Silahlı mücadele isteyenler son zamanlarda artmakla birlikte CHP’lilerin yüzde 25’ini oluşturur. Darbe yanlıları yüzde 50’dir, çareyi demokraside bulanlar da yüzde 25’tir efendim!
Bu oranlar tamamen atmasyondur, bilimsel hiçbir çalışma yapılmamıştır bu konuda, “Kaynak göster” diyenlere şimdiden yanıt vermiş olayım!

Önce sevgili AK Parti ve MHP’li okurlarıma yönelik ispiyonum:
Efendim…
Ayşenur Arslan ve Canan Kaftancıoğlu gibilerinin söyledikleri, emelleri, umutları, bir darbe değildir, kendileri, Gezi olaylarının, ilk 4 günü dışındaki bir halini yeniden yaşatmak istemektedirler ve hatta açık açık söylemek gerekirse CHP’de artık birçok kişi, bir iç savaş çıkarma peşindedir…
Bu kesimin “darbe” umudu kalmamıştır…
İstedikleri, İzmir, İstanbul ve sonra diğer “CHP’li” illere yayılacak bir kalkışmadır, silahlı mücadeledir…
Bence, CHP içindeki “normal yollarla” iktidara gelme şansları kalmadığını düşünen bir güruhun, “Batı” medeniyetlerinden gelen “dost desteklerinin” de kesilmesiyle, artık kendilerine “ihtiyaç” kalmadığını görmeleri ve kendi siyasi geleceklerinin bitmeye başladığını hissetmelerinden kaynaklı, düşünme melekelerini yitirmeleridir, durum!
“Önce bir iç savaş çıkaralım” sonrasına, sonra bakarız durumudur!

Şimdi de bazı CHP’li okurlarıma yönelik ispiyonuma geçeyim:
O iş öyle kolay değil yalnız bu kez!
Gezi olaylarında, MHP’nin tavrı uzun süre merak edildi, MHP sessiz kaldı. O sırada birçok AK Partili, “reis”lerinin telkiniyle evde kaldı…
15 Temmuz’da ise MHP’liler hemen sokağa çıktı, sokağa çıkan birçok AK Partili daha neyin ne olduğunu anlamadan, “Yav, biz yıllardır bu insanları övüyorduk, Müslüman bunlar, nasıl yaparlar böyle bir şey” derken, darbe sonlandırıldı…
15 Temmuz’da tam da büyük bir hesaplaşmaya girişecekken, darbenin sonlanmasıyla ‘hevesi kursağında’ kalan milyonlarca kişi var…
Bu kez, bırakın bir kalkışmayı/ayaklanmayı, CHP eksenli bir darbe bile, çok, ama çok fazla kan dökülmesine neden olur…
İnsanları o zaman ne Devlet Bahçeli ne de Recep Tayyip Erdoğan sakinleştirebilir çünkü…
Bu mahallede, haydi kibarca söyleyeyim, ‘coşmaya’ hazır milyonlarca kişi var bu sefer…
O yüzden, “başka bir şekil” peşinde koşmak isteyen CHP’liler bu kez kendilerine güvenirken temkinli olsun lütfen!

Diyeceğim şu…
50 yaşıma geliyorum, “seçimden başka yolların” konuşulmadığı hiçbir dönem hatırlamıyorum…
Ülkemizde artık tek bir kişinin bile…
Evet, evet tek bir kişinin bile “seçimden başka bir şekilde” iktidara gelmeyi düşünmemesi, düşünememesi gerekir…
Demokrasi, öğrenilen, toplumların öğrenerek içine sindirebileceği bir sistemdir…
Bu sistemi, yani demokrasimizi geliştirirken çok fazla kayıp verdik, çok kan döküldü…
Artık lütfen, bir zahmet, şu “kan dökme” kafasından çıkalım…
Çünkü tarih bize öğretti ki, kan dökerek getirilen sistem ne olursa olsun, demokrasi olmuyor…