“Şehirdeki herkes, efsane futbolcular gibi düşünmeye başladı: Eskişehirspor en alt lige kadar düşsün, özüne dönsün, sonrasına bakarız…
Bu durumu yaşayan kulüpler oldu. Kurala göre, bir profesyonel kulüp, amatör lige düşerse borçları siliniyor. Sonra tekrar profesyonel liglere yükselirse borçlar geri geliyor.
Bazı kulüpler bu borçlar geri gelmesin diye ismini değiştirdi ve ağırlıklı olarak ‘Yeni’ sözcüğünü ekledi. Örneğin, Yeni Malatyaspor…
Bence, ‘Yeni Eskişehirspor’ inanılmaz ironi dolu, o zaman biz de ‘Eski’ deriz…
‘Eski Eskişehirspor’ o kadar anlamlı ki: ‘Biz, 1965 ruhuna geri döndük, yaşadıklarımızdan ders çıkardık, 50 yıl boyunca Eskişehirspor’un sırtından zengin olanların hepsini kenara ayırdık, para istiyorsanız ‘yeni Eskişehirspor’dan isteyin, biz, eski’siyiz…’
İnşallah bunları konuşmak zorunda kalmadan, Eskişehirspor küllerinden doğar…
Ve fakat Eskişehir’de artık bunları konuşan o kadar çok kişi var ki…
İnsan, yok oluşun umutsuzluğundan, yeniden doğuşun umuduna eviriliyor bir anda…”
…
19 Kasım 2017 tarihinde yayımlanan yazımdan bir bölüm paylaştım sizlerle…
Neredeyse üç yıl geçmiş üstünden…
Eskişehirspor’da ‘tadını damağımızda bırakan’ bir başkanlık süreci yaşayan Sinan Özeçoğlu’nun, “Yalnız bırakıldım. Bu kulübü tek başıma kurtaramam. Haydi, ben 50 milyon vereyim, ancak şehrin de en az, benim verdiğim kadar vermesi gerekir” diyerek kulüpteki görevini bırakmasından sonra, çok fazla sayıda kişi bu konuları konuşuyordu o tarihlerde…
Malatya, Göztepe ve birçok diğer kulüp gibi bizim de üstümüzdeki bu borç yükünden kurtulamayacağımız, artık başka bir takımla devam etmemiz gerektiğini söyleyen bu görüş, son 2,5 yıl boyunca neredeyse nefretle karşılandı…
Son günlerde görüyorum ki, bir zamanlar bu düşünceyi dillendiren kişilere küfürle yaklaşanlar da artık yavaş yavaş sessiz kalmaya ve hatta ‘başka türlü olmayacak’ demeye başladı…
Haklıydı taraftar…
“Bu kulüp battı artık, kurtulmaz, biz yenisiyle ilgilenelim” demek, hele hele bunu kulübe yardım edebilecek kişilerin söylemesi, hoş değildi, teslimiyetti bir anlamda…
Eskişehirspor’un özü mücadeleydi, teslim olmamaktı…
Haklıydı taraftar…
Sonuna kadar mücadele etmeden, pes eder gibi, “Haydi sıradaki gelsin” demek, kimin içine sine bilirdi ki…
Neler yaşandı o günlerden sonra?
Daha da kötü şeyler…
…
Bakın, Eskişehirspor’un mevcut başkanı Mustafa Akgören, başkanlığa aday olurken, “Biz, çocukluğumuzdan beri âşık olduğumuz bu renkleri kurtarmak için elimizden geleni yapacağız. Ancak herkes biliyor ki, tek başımıza kurtarmamız imkânsız. Biz, esasen bu kulübü düze çıkarmak için değil, koskoca Eskişehirspor’un ‘bahis’ işleriyle ilgilenen kişiler tarafından ele geçirilmesini engellemek için talip olduk” demedi mi?
Haksız mıydı?
Sonuna kadar haklıydı…
2010 yılında Süper Lig’e yükseldikten sonra yaşadıklarımız ortada…
İyi ve sevdiğimiz başkanlar da oldu, önce sevip sonra nefret ettiğimiz başkanlar da. “O varsa ben yokum” dediğimiz başkanlar da…
Ancak geldiğimiz nokta ortada. Göğsümüzü kabartan tarihimize, yüreğimizi karartan gelişmeler eklenebilirdi maalesef Mustafa Akgören olmasaydı…
Mevcut başkan ve arkadaşları da geldi, ellerinden gelenin fazlasını yaptı…
İnşallah bu sene imkânsıza yakın olan seçenek yaşanır ve bu ligde kalırız…
Kalırsak mücadeleye devam ederiz tabii ki, sonuna kadar…
Bu ihtimal hep olsun…
Ancaaak…
Bu kadar puanımız silinmişken, transfer yasağı nedeniyle yaşadıklarımız ortadayken, bir de üstüne yeni puan silmeler ve küme düşürülmeler beklerken…
Sizce de artık “başka bir macerayı” düşünmemizin vakti gelmedi mi?
…
“Hayır, kardeşim, sen sus artık. Eskişehirspor kapanırsa ben de artık futbol ile ilgilenmem” diyorsanız, haklısınız, söyleyecek bir şeyim yok…
Ancaaaak…
“Şu ‘yeni kulüp’ işini konuşmak gerek artık. Başka bir çıkış yolu kalmadı” diyenlerdenseniz…
O zaman…
Son 10 yıldır, gönlümüzde yer edinen iki başkan hakkında bir iki kelam etme niyetindeyim…
Şimdiki başkanımız Mustafa Akgören, çocukluğundan beri hayal ettiği yere geldi ve “Başkan” oldu. Mustafa Akgören ve arkadaşları Eskişehirspor için mücadele etmeyi sürdürmeli. Ve tabii ki hiçbirimizin onlara edecek tek bir kelamı olamaz, buradan hareket ile eleştirilmeden, mücadeleyi sürdürmeli…
Beri yandan…
Bugüne kadar, başkanlığında değil de “görevi bıraktığı” için ‘küfür yiyen’ tek kişi olan Sinan Özeçoğlu da bence bu şehir için yeni bir görev üstlenmeli…
Çünkü bu şehirde Eskişehirspor’a gönül vermiş neredeyse herkesin aklından, “Keşke Sinan Özeçoğlu başkanken biraz daha para bulabilseydi bu şehir” düşüncesi geçiyor zaten…
Sinan Özeçoğlu, (Şimdi beni arayıp sesini yükselterek, bir dolu konuşacak ve bana kızacak biliyorum, ama bu görevden kaçamaz) bence, artık hiç de beklemeden, Eskişehir’de bir kulüp kurmalı ya da almalı…
Bu kulüp baştan şirketleşmeli ve adı da, “Eski Eskişehirspor” olmalı…
Özeçoğlu yıllar içinde bu konuda neredeyse uzmanlaştı…
Tahminimce şehirden destek görmesine bile gerek kalmadan, sadece kendisine köstek olunmazsa, eminim 5 yıl sonra yeniden Süper Lig’de olabiliriz…
O zaman…
Yeniden, “Es Es Es, Ki Ki Ki, Es Ki Es Ki Es” tezahüratlarıyla, “Eski Eskişehirspor”umuzun peşinden koşabiliriz…
Yine şanlı tarihimizle gurur duyar…
Yeni bir mücadele başlatabiliriz…
Anka kuşu gibi küllerimizden doğmasak da…
Yeniden Eski ve köklü Eskişehirspor’u yaşatabiliriz…
Ne dersiniz?