Cihan Yıldırım geçenlerde yine twitter hesabında fırtınalar estirdi…
Eskişehir’deki seçilmiş ya da atanmışları sırayla ‘salgın yaşadığımız şu günlerde’ eleştirdi. Daha doğrusu, Yılmaz Büyükerşen ve Ahmet Ataç’ın ismini hiç karıştırmadı, Vali Özdemir Çakacak ve ESO Başkanı Celalettin Kesikbaş’ı yere göğe sığdıramadı yaptıkları çalışmalarla ilgili ve Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt’u ise instagram üzerinden sanatçılarla bağlantı yapmakla “suçladı”. Yetmez, “Neden virüs kapmadı, çünkü çalışmıyor” dedi ve üstüne de ekledi: “Volkan Doğan belediye başkanı olsaydı şimdiye iki kere virüs kapmıştı.”
Bir insanı “neden virüs kapmadı” diye eleştirmek çok ilginç değil mi?
“Şu seçilmişi neden virüs kapmadı, diye eleştiriyorsun, diğerlerini neden eleştirmiyorsun” demiyorum, bir insanı virüs kapmadığı için eleştirmenin saçmalığına vurgu yapma niyetindeyim…
Hayır, “Vali Özdemir Çakacak ve ESO Başkanı Celalettin Kesikbaş da virüs kapmadı, onlar niye eleştirilmiyor?” da değil mevzu…
Ben yıllarca Kazım Kurt’u eleştirdim, ancak aklıma hiç “neden virüs kapmadın” noktasında bir eleştiri yapmak gelmedi. Gerçi ben insanların yaptığı yanlış işleri ya da yapmadığı doğruları eleştiririm, “eleştirmiş olmak için eleştirmek” nedir hiç bilmem…
Velhasıl-ı kelam, Cihan Yıldırım gibi twitter’da çok takip edilen bir gazetecinin bu tarz hezeyanlarına alışığız, ancak kendisini takip eden herkes gibi ben de “Nereye ulaşmaya çalışıyor” sorusunu sormadan edemiyorum…
Mevzu acaba, birilerini eleştirmek değil de birilerini öne çıkarmak mı?
Cihan Yıldırım’ın, Kazım Kurt’u amansız eleştirirken örnek gösterdiği iki isme odaklanmayı tercih ettim: Özdemir Çakacak ve Celalettin Kesikbaş…
Vali Özdemir Çakacak bu süreçte gerçekten çok, ama çok çalışıyor. Her ne kadar henüz virüse yakalanmadıysa da çok çalıştığına sadece ben değil, Eskişehir’deki insaf sahibi herkes şahitlik eder…
Celalettin Kesikbaş ismine gelince biraz durdum düşündüm…
Hatta “Yarın bayram, bugün bir düşüneyim” dedim, o günü düşünerek geçirdim…
23 Nisan’da da düşündüm, ramazanın ilk gününde de düşünmeye devam ettim…
Bizim gözümüzden kaçan, ancak Cihan Yıldırım’ın yakaladığı hangi iş var diye düşündüm durdum, bir türlü bulamadım…
Araştırma yapmaya karar verdim…
Araştırdığım kaynaklardan biri de Celalettin Kesikbaş’ın twitter hesabı oldu…
Mavi tık’ı olmayan mütevazı bir hesap…
Hesap mütevazı, ancak “intro”su çok iddialı: Eskişehir Sanayi Odası Başkanı, Lava Metal Döküm Sanayi, Lande Rack Cabinet, ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği…
Hesapta, Başkan Kesikbaş’ın maske dikerken bir fotoğrafı ve ilgili paylaşımı. 23 Nisan’a özel çok duygusal ve çocukları takdir eden paylaşımları, ekonomi ile ilgili birkaç kelam falan var…
Demek ki Celalettin Kesikbaş, zeki olduğu kadar aynı zamanda mütevazı da…
Cihan Yıldırım’ın bahsettiği o devasa, harikulade, muhteşem, master degree çalışmalarından bahsetmek istememiş…
“Peki” dedim, “Kimleri takip ediyordur Celalettin Kesikbaş?”
23 hesabı takip ediyor…
Bazı Sanayi Odası hesaplarını takip ediyor, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nu takip ediyor doğal olarak…
Eskişehir’den kimler?
Vali Özdemir Çakacak, tamam…
Odunpazarı Kaymakamı Turgay Hakan Bilgin, o da tamam…
Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen…
Ve Eskişehir Milletvekili Harun Karacan…
O kadar…
Evet evet…
“Vali’yi takip ediyor, Sanayi Odası’nın bulunduğu ilçenin kaymakamını takip ediyor, peki neden o ilçenin belediye başkanını takip etmiyor?” diye sorabilirsiniz…
“Yılmaz Büyükerşen’i takip ediyor, peki niye şehir merkezindeki diğer belediye başkanları olan Kazım Kurt ve Ahmet Ataç’ı takip etmiyor?” diye de sorabilirsiniz…
“AK Partili milletvekili Harun Karacan’ı takip ediyor, iktidar partisinin diğer milletvekilleri, Prof.Dr. Nabi Avcı, Prof.Dr. Emine Nur Günay’ı ve Cumhur İttifakı’nın bileşeni MHP milletvekili Nurullah Sazak’ı neden takip etmiyor?” diye sorabilirsiniz…
“Celalettin Kesikbaş, CHP sempatizanıdır, seçmenidir. Utku Çakırözer ve Jale Nur Süllü’yü, Millet İttifakı’ndan Dr. Arslan Kabukçuoğlu’nu, hatta CHP PM üyesi Prof.Dr. Gaye Usluer’i neden takip etmiyor” diye de sorabilirsiniz…
Metin Güler, Ömer Zeydan ve Nadir Küpeli’yi de geçtim bir kalemde…
Büyükerşen ve Karacan…
Yılmaz Büyükerşen ve Harun Karacan…
Bu tavır, “Ben, Eskişehir’den iki kişi tanırım, gerisi boş” değildir kesinlikle!
Bu tavır, “Bu iki ismi çok önemsiyorum” olarak mı yorumlanmalı, “Bu iki isim dışındaki hiç kimseyi sevmiyorum” olarak mı, bilemedim…
Dedim ya, Celalettin Kesikbaş, belki de Eskişehir’de görebileceğiniz en zeki kişidir. Çevresi sürekli bu konuya vurgu yapar. Zekâsına şahitlik ederim kesinlikle…
Mutlaka bizim anlayamayacağımız bir döngü vardır konuda…
Neyse…
Biz en iyisi, bu içinden çıkamayacağımız soruları bir bilene havale edelim…
Belki Cihan Yıldırım biliyordur bu soruların yanıtını…
“Neden sadece, Yılmaz Büyükerşen ve Harun Karacan?”
- - - - -