“Ayasofya açılacak... Hem de öylesine açılacak ki, kaybedilen bütün mânalar, zincire vurulmuş masumlar gibi onun içinden fırlayacak!.. Öylesine açılacak ki, bu millete iyilik ve kötülük etmişlerin dosyaları da onun mahzenlerinde ele geçecek...
Bekleyin gençler!.. Biraz daha rahmet yağsın... Sel yakındır...”
Üstad Necip Fazıl böyle diyordu...
Yirmibirinci asır Türk Asrı olacak diyordu yirminci yüzyılın gönül gözü açıkları...
Ben de 22 Mayıs’ta yayımlanan yazımda şunları yazmıştım:
“Bugün Ayasofya’nın yeniden camiye çevrilmesi ne anlam içerir diye düşünürsek...
Türkiye’nin yeniden Büyük Türkiye’yi ilan etmesidir...
Dünya beşten büyüktür söyleminin tescilidir.
Tam bağımsız Türkiye kavramının somutlaştırılmasıdır...
Bu eylem hem milletimiz hem de tüm dünya için aynı anlamları ifade edecektir...
O yüzdendir ki mesela bu konuda bir referandum yapılsa milletin kahir ekseriyeti açılması yönünde saf tutacaktır.
Sanırım pandemi süreci ile birlikte kurulumu devam eden yeni dünyada Türkiye'nin en anlamlı sembolik hareketi bu olacaktır.
Devletin de bu konuyu benzer şekilde değerlendirdiğinin emareleri de zaten görülüyor...”
Bu büyük sembolik hareketin yapılması için en doğru zaman olduğunu ve Devlet’imizin de aynı düşüncede olduğunu gördüğümü yazmıştım.
Semboller çok şey ifade eder. İnsanlık da sembollere ve şifrelere çok önem vermiştir. Yeniden ibadete açılan Ayasofya ‘daki işk Cuma namazının da Lozan’ın yıldönümüne denk getirilmesi yine bir başka şifreyi içinde barındırıyor...
Sevr’i Lozan’da bozan Türkiye’nin, Lozan’da yutkunarak sineye çektiklerini de yeniden sorgulayıp gündemi belirleyeceğinin şifresini Ayasofya ‘da ilk Cuma namazı ile veriyor...
10 Temmuz burçlara yeni bir sancak daha çekmenin tarihi oldu...
Bu şifrenin alt açılımları da var. Muhatapları bu şifreyi çözmeye başladılar bile...
Dün dünyada Ayasofya yüzbinlerce twit ile tt idi...
10 Temmuz 2015'te Haziran seçimleri sonrasında “Yeni Bin Yılın Selahaddin’i durduruldu" manşetini atan haçlı zihniyetine bir büyük tokatın daha atıldığı günün tarihidir.
Ama bu daha başlangıç...
Bu yürüyüşün istikameti Kudüs’e doğrudur...
Harem-i Şerif'e doğrudur...
Haçlı bunu bilir, anlar...
İsrail bunu bilir, anlar...
Tasmasını onlara teslim eden Suud Hanedanı, Sisi, BAE bunu bilir, anlar...
Dünyada Haçlı ile beraber en büyük tepkiyi koyan, en çok endişelenen de dün bunlar oldu...
Anlıyorlar ki bu bir hitam değil sadece bir başlangıç...
Dünyayı beş için küçülten , kendisi için büyüten Yeni Büyük Türkiye sağlam adımlar ile yürüyor...
Yanıldıkları bir konu var ki...
Erdoğan giderse bu yürüyüş durur zannediyorlar...
Erdoğan bu yürüyüşün bugünkü sancaktarıdır ...
Sancaktar değişse de Sancak yoluna devam edecektir...
"Ecdadımızın heybeti ma’rûf-ı cihandır,
Fıtrat değişir sanma bu kan yine o kandır!"
Bunu yeniden öğrenmeye başlayacaklar...
Gönül istiyor ki, ilk Cuma namazını Başkan kıldırsın...
Ancak...
Buna da sanki biraz daha sabredeğiz sanki...
Çünkü ...
Ayasofya ‘nın açılması Tam Bağımsız Yeni Büyük Türkiye demektir...
Başkan’ın Cuma kıldırması ise Nizam-ı Alem’in ilanıdır...
Sembollerin verdiği işaretleri en iyi muhatapları anlar...
Sözlerimi yine üstadın şu cümleleri ile bitireyim:
“Bekleyin gençler!.. Biraz daha rahmet yağsın... Sel yakındır.”
HAMİŞ
Son bir söz...
Bu süreçte dünyaya “Biz varken güvendesiniz, hiçbir şey yaptırmayız” mesajını sürekli vererek karşı cepheyi rehavete sürükleyen, içlerine su serpen ve karşı aksiyon almalarını engelleyen CHP, İYİ Parti ve Hdp’nin cansiperane gayretlerini de görmezden gelmek olmaz. Tabanlarına zıt politika yapma pahasına bir milli gizli görev icra ettiler. Bu kararın alınmasını kolaylaştırdılar. Türk Devleti’nin “smart power”ının bir parçası olduklarını gösterdiler...