Aslında her şey “eğitimde millilik” tartışmaları başladığında ortaya çıktı. Fazla değil ama biraz gerilere gittiğimizde anlayacağımız, hafızalarımızda yer eden  “Başörtüsü problemi yükseköğretime yuvalanmış ordu göreve sözlerini söyleyen ve pankartlarını taşıyan Cumhuriyet mitingleriyle hız kazanan bir yapıya dokunmak olduğunu, 19 yıllık Ak parti İktidarı, devletimizin en önemli yerlerine atamalar yapmaya başladığında, sözde Kemalist olduğunu iddia eden Masonik yapı, Milletimizin genç evlatlarının beyinlerini yıkamaya and içmiş, dış güçlerin oyuncağı  olmuş Feto terör örgütüyle aynı söylemleri ve duruşu gösterdiğinde “evet tam zamanı, artık Eğitimde Millilik olmalı” duruşu sergilemeye başlayan hükümete elbette ki bir takım saldırılar olacak, yüksek öğretime yaptığı atamalar sonrası küçük çaplı öğrenci ayaklanmaları, yemeklere yapılan zamları veya okul içerisindeki yönetimsel dokunuşları protesto etmeye, sözde hak arama bahaneleri ile özerk olan Üniversitelerde bağımsız bir güç kazanmayı hedefleyen Akademik Oligarşin başarısız girişimleri halkın gözünde de başarısız olmuş ,halkı arkasına alamayan Masonik yapıların muhtemel yapmayı planladığı Hükümeti devirme planları Cumhurbaşkanımızın dik duruşu ve kararlı yapısı bu planları boşa çıkarmıştır.


AK PARTİ ÜNİVERSİTE AÇTI, MASONİK YAPI ve GEZİCİ TAYFA ÇÖREKLENDİ.


   Mesela Anadolu Üniversitesi eski Rektörünü hatırlarsınız, Prof. Naci Gündoğan hocayı, sözde hükümet atamıştı en azından dışarıdan bakıldığında öyle görünüyordu. Yılmaz Büyükerşen’in üniversitesinde her şey yoluna girer sanıyorduk ama yanıldık hatta şaşırdık.
Dönemin Rektörü şimdilerde YÖK Yürütme kurulunda nasıl girdiği ise bir muammadır.


AÜ girişlerine ve kampüs içerisine asılan “AKP bu okula giremez, Ali İsmail Korkmaz Üniversitesine hoş geldiniz ve HDP gençlik yapılanmasının pankartlarını bolca görebilirdiniz. Hükümetin atadığı bir rektörün okulun en kritik birimine yaptığı [BAUM] yani soruların okunduğu yere 3 atama yaptığı üçünün de fetocu çıktığı iddiaları dekanlık atamalarında bile masonik yapıların yani inanç ve ideolojik düşünce üzerine kurgulanmış atamaları hazırlanmış bir planın uygulama senaryolarıdır, senaryolar ise YÖK te hazırlanmaktaydı.
Dönemin Hukuk fakültesi dekanı ise gezi olaylarında bizzat kendisi öğrencilerle beraber gezi olaylarında kullanılmak üzere pankartlar hazırlamıştır. Namaz kılan hocaları bırakın memurları dahi önemli ve kritik yerlere asla atamadılar ve bu düşüncelerini hiç çekinmeden kişilerin yüzlerine söylediler utanmadan, korkmadan. İktidardık değil mi? Evet, ama muktedir değildik.


ESKİŞEHİR TEKNİK ÜNİVERSİYESİNDE BİLİM YOK, YANLIZCA ATAMA ve OPERASYON VAR.


Yine hükümetin kurduğu Eskişehir Teknik Üniversitesini hepimiz biliyoruz, kuruluşunda Ak Parti Mv li Nabi hocanın emekleri büyüktür ne acı ki yine malum üniversitede konuşmacı olarak çağrılmayan kürsüye davet edilmeyen bir isim. 


ESTÜ nün Rektörü yine hükümet tarafından atanmıştı, Prof. Dr. Tuncay Döğeroğlu 2018 ve 2021 yıllarına bakın lütfen bir tane bilim adına üretilmiş bir şey var mıdır ortada makale ve yazı çizi işlerinde başka bir tane elle tutulur bir durum var mıdır ortada.
Genel sekreter, Rektör yardımcıları ve kritik alanlara kendi çizgilerine yakın kişileri atmaktan başka ne gibi bir hizmetleri olmuştur. Çalışan personele ve hocalara 2 şer tane maske üretmekten başka ne yaptınız. Meslek liseleri bile maske, dezenfektan üretirken siz askere, polise, sağlık çalışanlarına bile maske üretmeyi kendinize zul saydınız çünkü sizin tek derdiniz  üst düzey bir çabayla gezici ve masonik yapının adamlarını kritik yerlere atamaktı ve başardınız.

CUMHURBAŞKANIMIZI YANILTIYORLAR.


ESTÜ dış danışma kurulu üyesi Prof. Dr. Gülsün Sağlamer 28 Şubatın mimarlarında olan Dönemin YÖK başkanı Kemal Gürüze olan bağlılığı gazete başlıklarında yer aldı. Eski YÖK başkanı Kemal Gürüze vefa yemeğini dönemin 3 üniversite rektörü üstlendi. Bunlardan birisi bu hanımefendi. Çağa entegrasyon türbanla çelişiyor, biz yemeklerimize ve davetlerimize milli eğitim bakanı dahil hükümetten kimseyi çağırmadık, onlara bakış açımız bellidir,8 yıllık eğitimde geç kaldık,11 yıllık zorunlu eğitimde geç kalmayalım” diyen bir hocamız.


Yine aynı okulda (ESTÜ) 2007 yılında YÖK yürütme kurulunda ve hükümete muhalif kanatta yer alan bir hocamız var Prof.Dr Engin Ataç. Şu an ESTÜ de yine dış danışma kurulunda bulunuyor kendileri.2007 yılında Üniversitelerde Başörtüsüne özgürlük geldiğinde telaşa kapılan bulundukları yapının çökeceğini zannederek ard arda açıklamalar yapan Engin Ataç o dönem YÖK ün muhalif kanadında idi. O dönem atanan rektörleri fişleyen bir gurubun içinde yer aldığı ve atamalara, “Siyasal iktidarın söylemlerini paylaşan rektörler atanıyor” diye çığlık atan bir hoca. Peki, ESTÜ Rektörüne soruyorum, bu hocaların burada ne işi var bu hocalara ne danışacaksınız?       

28 Şubatta yavrularımız ve inançları farklı gruplara yaşattıkları travmaları mı danışacaksınız. Sayın Rektör Hanım sözde çevre mühendisi bir hocamızsınız. Sizden ricam okulunuzun çevresini bir dolaşın yeni açılan ama şu anda atıl durumda olan ESTÜ nün çevre rezilliğini bir görün lütfen. Eğer sizin yöneticiliğiniz de hocası olduğunuz çevre mühendisliği gibiyse bu şehrin sizden çekeceği var. Boğaziçi Rektör ataması olduğunda Bazı öğretim görevlilerinin ön ayak olduğu “üniversitelerde Rektörü öğrenciler seçsin” saçmalığına imza kampanyası yapılmış ve bildiri yayınlanmıştı, yine sizin üniversitenizde kurdurduğunuz ESTULGBTİ+ isimli öğrenci kulübü ve 83 STÖ imza vermişti bu bildiriye.(sivil toplum örgütü)nasılda belli ediyordunuz kendinizi. Şaşırmadık ama Hocamız öğrenci kulübü kurmada level atlamış, lgbt plus kurmuş:
Yapı aslında daha da geniş ve ucu açık ama malum yazı alanımız sınırlı olduğundan belli konulara girebiliyoruz.


TESADÜFKİ TÜBİTAK BAŞKANIMIZDA DIŞ DANIŞMA KURULU ÜYEMİZ.


Mesela TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandalı da unutmayalım. Sayın Hocamıza ESTÜ dış danışma kurulu üyemiz. Bakın bu yazdığımız isimler arasında inanılmaz bağlantılar var desek yeridir. Yine yakın zamanda atanan Rektör Yardımcısının ismi SERVET TURAN malzeme bilimcisi bir hocamız, söylentilere bakılırsa TÜBİTAK Başkanı ile ortak bir işletmeleri varmış. Sosyal medya hesapları incelendiğinde kime bağlı olduğu kimin yanında yer aldığı aşikârdır. Kim mi? 
Tabi ki Büyükerşen. Aksi düşünülemez bile, Yine değerli danışma kurulu üyemiz olan Prof. Dr. Engin Ataç’ın “ESTÜ de Anadolu’nun havasını soluyorum “sözü ve tepebaşı belediye başkanı Ahmet Ataç’ın özel kalem müdürünün ESTÜ ye genel sekreter yardımcı yapılmaya çalışıldığını ve son anda Ak Partinin il yöneticilerinin devreye girmesiyle iptal edilen atama aslında iktidarın ve Sayın Cumhurbaşkanımızın ne kadar yanıltıldığının göstergesi değil midir?

HİÇ BOŞ DURMUYORLAR, DURMAYACAKLAR.


YÖK te çöreklenmiş yapının planladığı kurgulardı.
Planlayamadıkları tek şey pandemi idi. Bu pandemi Ülkemiz için çok büyük bir fırsattı aslında. Eğer bugün pandemi belası ile uğraşmasaydık,2021 yılı Üniversite ayaklanmaları olacak, darbe ile ekonomik krizlerle gezi olayları ve hendek olaylarında başaramadıklarını başarmaya çalışacaklardı.
Hendek olaylarında bile PKK saflarında yer tutan Akademik oligarşin tam merkezinde bulunan Öğretim görevlileri ve Rektörlerden kurtulma ve MİLLİ EĞİTİMİN yeniden yapılandırılmasının tam zamanıdır. 
Eğer yapabilirlerse öğrenci ayaklanması kurgusu lgbt ve akademik personel üzerinden yapılacaktır,2009 dan beri lgbt ye katılımın nasılda fazla olduğunu ve akademik personel atamalarında artık treni kaçırmamak adına kamikaze dalışı yapacak öğretim görevlisi ve Rektör ataması yapıldığı gün gibi aşikâr olan bir gerçektir. Vesselam