Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan (SGK) para alabilmek için sağlıklı bebeklerin yaşamına son veren Yenidoğan Çetesi davasına ilişkin duruşmanın 6’ncı celsesi, İstanbul Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün görülüyor. 

47 kişinin yargılandığı duruşmanın 6’ncı gününde, 22’si tutuklu olan 21 sanık dinlendi.

Çetenin Lideri olan Fırat Sarı ise en sona bırakıldı.

Savunmasını yapan Sarı’ya, mahkeme başkanı tarafından tape kayıtlarında yer alan, Çorlu Reyap Hastanesi’nin yenidoğan yoğun bakım servisinin sorumlu hemşiresi sanık Bahar Kanık ile Fırat Sarı arasında geçen bir bebeğin fişini çekme konuşması soruldu.

Konuşmada Fırat Sarı’nın bir bebek ile ilgili, “ölmesin ha” dediği, Bahar Kanık’ın, “Sarıkaya’nın da fişini çekeceğim ha gelmezseniz” dediği, Fırat Sarı’nın ise “haha dedemin fişi” cevabı üzerine, Bahar Kanık’ın “haha çekeceğim fişi” şeklinde cevap verdiği görüldü. Fırat Sarı bu tape kaydına ilişkin şunları söyledi:

“O bebek için çok mücadele ettik. Durumu kötü bir bebekti. Öyle bir şey yok ama. Niye fişini çeksin. Şimdi bunu siz duyunca irrite oluyorsunuz ama bunlar muhabbet. Bir hastanın fişini neden çekelim? Ben hastaların uzun yatışı ile para kazanıyorsam neden fişini çekeyim? Yapılmaması gereken bir şey. Tape olmuş dinlenmiş. Keşke yayınlanmasaydı. Siz kendi aranızda konuşmuyor musunuz ‘birinin kellesini aldım’ diye. Keşke konuşmasaydım. Espri yapılmış ama yapılmaması lazımdı.”

Bunun üzerine duruşma savcısı, “Bizim üzerimizden örnek vermeden savunma yap” dedi.

Harçlık Alamayan Torun Dedesini Bıçakladı Harçlık Alamayan Torun Dedesini Bıçakladı

Savunmasını yaparken sakin bir tavır takınan Sarı, kan donduran bir itirafta da bulundu.

Fırat Sarı, ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir’e 750 TL ödediğini itiraf etti ve şunları söyledi:
“Gıyasettin'e bebek başına 750 lira ödüyordum. Eşi ise sigortalı olarak çalışıyordu. Devlet memuru olduğu için ödemeleri bu şekilde yapıyorduk. Hakan Doğukan'a da para veriyordum. İlker Gönen ise maaşlı çalışanımdı. Anlaşmamız başlangıçta sabit maaş üzerinden yapılmıştı. Daha sonra 'ortak olalım' dedik ama olmadı. Bizim hastanede aldığımız para, para değil, cüzi bir miktardı. Doktora ver, hemşireye ver, ambulans şoförüne ver, geriye bir şey kalmıyordu. Bizim muhatabımız hastane yetkilileriydi. Mesela hastane sahibi Ali Dirik gibi. Beylikdüzü Medilife Hastanesi'nde Osman Hoca ve Atilla Bey'le konuşuyorduk. Hastanede her şeyin hastanenin bilgisi dahilinde olacağını konuştuk."