Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Eskişehir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Erhan Kamış, "TÜİK, yaşadığımız hayat pahalılığını en az yarı yarıya düşük göstererek maaş artışlarımızı adeta bir kara delik gibi yutmaya devam ediyor" dedi.
KESK Eskişehir Şubeler Platformu, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülen, memur maaşlarına zam ve vergi artışı öngören kanun teklifine ilişkin bugün kitlesel bir basın açıklaması yaptı. SES Eskişehir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Erhan Kamış, şunları söyledi:
"TÜİK, YAŞADIĞIMIZ HAYAT PAHALILIĞINI EN AZ YARI YARIYA DÜŞÜK GÖSTERİYOR"
"KESK’e bağlı sendikaların üyeleri olarak ülke genelinde yine alanlardayız. Alanlardayız, çünkü insanca yaşama yetecek bir ücret istiyoruz. Alanlardayız, çünkü güvenli bir gelecek, güvenceli bir iş istiyoruz. Alanlardayız, çünkü büyük şehirlerde 12 bin TL’yi aşan ev kiralarını karşılayacak gücümüz kalmadı. Alanlardayız, çünkü TÜİK, yaşadığımız hayat pahalılığını en az yarı yarıya düşük göstererek maaş artışlarımızı adeta bir kara delik gibi yutmaya devam ediyor. Alanlardayız, çünkü maaşlarımız, ücretlerimiz yıllardır hiç kimsenin, iktidarın kendisinin dahi inanmadığı TÜİK rakamlarına göre artırılıyor. Yaşadığımız gerçek hayat pahalılığı ile ilgisi olmayan bu sanal rakamlar, özellikle maaş zammı alacağımız dönemlerde daha da aşağı çekiliyor. Çarşıda, mutfakta yaşadığımız gerçek enflasyon 2 ise TÜİK bunu 1 puan gösteriyor. Bağımsız iktisatçılardan oluşan Enflasyon Araştırma Grubu verilerine göre ise enflasyon, haziranda aylık yüzde 8,54, altı aylık yüzde 50,53, yıllık yüzde 108,58 artmıştır.
"BİZİ ENFLASYONA DAHA NASIL EZDİRECEKSİNİZ"
Hem TÜİK’in hem de ENAG’ın rakamları ortada. Buradan, başta ücretli kesimler olmak üzere hayat pahalılığını, zam yağmurunu her gün iliklerine kadar yaşayan tüm vatandaşlara soruyoruz; bunlardan hangisi sizin enflasyonunuz? Hangisi daha inandırıcı? İşte bunun için alanlardayız. Tüm bunlara rağmen ülkeyi yönetenler, yıllardır 'İşçiyi, memuru, emekliyi enflasyona ezdirmedik' nutukları atıyor. Oysa bizi, iktidarın siparişi ile açıklanan TÜİK’in sahte enflasyon rakamları değil, yaşadığımız gerçek enflasyon, hayat pahalılığı eziyor. Rakamlar ortada. Bizi enflasyona daha nasıl ezdireceksiniz? Alanlardayız, çünkü yandaş konfederasyon yöneticilerinin her toplu sözleşmede iktidarın belirlediği hedef enflasyon rakamlarına imza atmasından bıktık. Yetmezmiş gibi, TÜİK rakamlarına göre bile her altı ayda enflasyon farkı oluştuğu halde 'tarihi başarı', 'bütçeden hakkımızı, refahtan payımızı aldık' gibi nutuklar atılmasından usandık. Alanlardayız, çünkü 15 derecenin 1. kademesinde bekâr bir kamu emekçisinin eline geçen 10 bin 450 TL, çoktan açlık sınırının altında kaldı.
"KAMU EMEKÇİSİ MAAŞI, ASGARİ ÜCRETİN 1,5 KATINA İNDİ"
İktidarın buna 925 TL çalışmayan eş ve 325 TL tutarındaki iki çocuk yardımını ekleyerek 11 bin 800 TL olarak gösterdiği en düşük kamu emekçisi maaşı ise şimdilik açlık sınırının bir tık üzerine denk geliyor. Emekli kamu emekçileri ise açlık sınırının 2 bin TL altında bir rakamla ayın sonunu getirmeye çalışıyor. Alanlardayız, çünkü Türkiye, tüm çalışanlar için bir asgari ücretliler ülkesine çevrilmiş bulunuyor. 10 yıl önce asgari ücretin 2,5 katı olan en düşük kamu emekçisi maaşı, haziran itibarı ile 8 bin 506 TL olan asgari ücretin 1,2 katına indi. Yine 10 yıl önce asgari ücretin 3 katını aşan ortalama kamu emekçisi maaşı, asgari ücretin 1,5 katına indi. Alanlardayız, çünkü iktidarın seçimlerden önce verdiği 'En düşük memur maaşı 22 bin TL olacak' sözünün üzerinden 55 gün geçti, ama 55 gün önce önemli bir artış gibi gözüken rakam hızla erimeye devam ediyor. Türk lirası, sadece son 55 günde dolar karşısında yüzde 25 değer kaybetti. 55 gün önce bir dolar 19,5 TL iken bugün 26 TL’nin üzerine çıktı. 55 gün önce vaat edilen 22 bin TL ile bin 128 dolar alınıyordu. Bugün ise 846 dolar alınabiliyor.
"SEFALETTE EŞİTLENMEK İSTEMİYORUZ"
Buradan tüm kamu emekçilerine sesleniyoruz. Gelin, yıllardır tekrarlanan, bizi her geçen gün daha sefalete iten bu oyuna artık ‘dur’ diyelim. Ne TÜİK’in sahte enflasyon rakamlarına ne iktidarın refah payı aldatmacasına kanmayalım. Yandaş basının müjde haberlerine itibar etmeyelim. Tek çözüm, insanca yaşamaya yetecek ücret mücadelesini yükseltmekten geçiyor. Bizler; yoksullukta, sefalette eşitlenmek değil, hak ettiğimiz refahta birleşmek istiyoruz. Bizler, ulufe değil, grevli gerçek bir toplu sözleşme düzeni istiyoruz."