Millet olarak geçmişi çabuk unutuyoruz, ara ara hatırlamak şart. 2002’de doğan çocuklar 18 yaşına girdi, yapılacak ilk seçimde oy kullanmaya başlayacaklar. Yaşamayana geçmişi anlatmak o kadar zor ki; görmedikleri için hayal etmeyi bırak kafalarında canlandırıp oturtamıyorlar.
Nasıl Başladı?
2001 yılında anayasa kitapçığı olayı ile başlayan, yazar kasa ile devam eden krizlerin ardı arkası kesilmiyor, her gün zamlar yapılıyor, bankalar hortumlanıyor, Türkiye’nin geleceği rehin alınıyordu! Amerika’dan ithal gelen ekonomistler, IMF ile ortak olan ekonomi, yok olan aileler, her yıl yapılan seçimler ile değişen istikrarsız hükümetler!
Ne durumda idi?
Ak parti çiçeği burnunda bir parti olarak ilk seçimde iktidar olmuş, sağlık ve yatırımlar için düğmeye basılmıştı. Efsane bakan Recep Akdağ ile yeni bir sağlık sisteminin temelleri atılacaktı. O dönemi unutanlar için; işçiler için meşhur SSK hastaneleri, vatandaş için devlet hastaneleri, kurumlar arası geçmek yasak! Muayene olmak için gece yarısı başlayan kuyruklar, hastanede sıra almak için kuyrukta yatmakta olanlar, saatlerce doktor kapısında bekleme, ilaç için tekrar kuyruğa girip bir hastanın muayene, ilaç, eve dönmesi yaklaşık bir hafta idi. Paran yok, BAĞ-KUR taksiti ödenmedi ise idarecinin insafı ile senet karşılığı muayene! Eğer ameliyat falan oldu iseniz yandınız, zaten konuşmaya gerek yok! Trafik kazası geçirdiniz, hastanız öldü, eğer sağlık güvencesi yok ise cenaze yakınları ödeme yapana kadar cenaze alıkonur, para ödeninceye kadar rehin beklerdi. Acil ambulans ihtiyacı oldu, mazot yok ise ücret veya mazot almadan ambulans hareket etmez, önce para ve ya senet alınırdı.
Gençler rüya gibi değil mi? İnanması çok güç! Hastane odaları koğuş sistemi 6 hasta ve ya 10 hasta odalı. Refakatçi sandalye başında bekler, işine geliyor ise… Özele muayene sistemi aktif dönemde idi. Parası olan direk oraya gidebilirdi. MR, tomografi falan öyle yok nerede? Bunlar lüks istekler. Hasta başına düşen doktor ve sağlık personeli sayısını, o dönemler Afrika ülkelerinin şu anki hali gibi düşünün…
Sağlıkta dönüşüm başladı!
Modern hastane binaları yapılmaya başlandı. % 50’si tek odalı özel odalar şeklinde halkın tamamını kapsayacak otel odası rahatlığında hastaneler oluştu. 112 ambulans ve UMKE, AFAD kuruldu. 2007 devrim niteliğinde bir atama yapıldı. Aile Hekimliği sistemi pilot olarak ilimizde başladı sonra tüm Türkiye’de uygulandı. BAĞ-KUR, SSK, Emekli Sandığı birleşti. İsteyen istediği hastaneye, günlerce beklemeden, gece sıraya girmeden rahatça gitmeye başladı. Tabi o zaman vatandaş doktor, hemşire bulduğuna dua ediyor. Şimdiki gibi dövmek, küfür etmek kimin haddine?
Tam gün yasası eksik de olsa CHP bir kısmını mahkeme ile bozdurdu, özel sistem işi kırıldı. Modern hastane binaları yapılmaya başlandı. 2007’de Eskişehir’de 4 ambulans ile sadece belirli grup hasta ve acil olaylar için ambulans mevcuttu, şimdi 59 ambulans ile hizmet veriyor. Yoğun bakım ve son teknoloji ülkemize giriş yaptı, halk memnuniyet oranları %80’lere yükseldi!
Ak partinin oy deposu sağlık sistemi oldu. Tabi hızlı değişim kantarın topuzunu kaçırıldığı zamanlar olmadı değil! Hasta hakları, doktor seçme butonu, BİMER, CİMER, sabim gibi haklar; hastaları kavga ve hakarete sürüklemedi değil!
Peki, siyaset mi başardı tek başına?
Teknoloji ve ya yeni bina mı idi işin sırrı sadece? Son model binalar yapın, istediğiniz son teknoloji ile donatın ama başarının sırrı Recep Akdağ önderliğinde sağlık çalışanları idi. Akdağ hem zorluyor ama çalışanın gönlünü alıyor, sağlık çalışanları için haklar konu olduğunda Bakanlar Kurulu’nda mücadele veriyordu.
Sağlık çalışanları için çöküşüm, sağlık için dönüşüm 2015 yılına kadar devam etti. Şuan kurulan sistem; sahadan seçilmeyen bürokrat ordusu, sahayı bilmeyen bakan ve ekibi, rakam ve istatistik ile kafayı bozan bakanlık ekibi ile 15 yıllık emek dönüşümden çöküşüme doğru gidiyor!
Sahada hangi sağlık çalışanına sorsanız; ‘’Tek Umut olur’’ sadece Sayın Cumhurbaşkanı’nı gösterir. Sebebi ise yüksek sözleşmeli bürokratların bir dönem daha imza atmak için rakamlar ile gerçek ile yalanı karıştırması. Saha alarm veriyor, 18 senede devrim yapılan sağlık alanı, sağlık çalışanı kan ağlıyor!
Aşılama başladı bütün dünyada verdiği rakamlara lütfen bakın! Dünyayı arka planda yöneten İngiltere mesela, bir haftada 100 bin kişiye aşı yapabildi, Türkiye ise iki günde 650 bin kişi aşılandı! Şimdi burada fedakârlık yapan, Avrupa’daki meslektaşlarına göre 5 kat fazla çalışan sağlık ordusu değil mi?
9 aydır izin yok, rapor yok, istifa yok, emeklilik yok! 2011 sonrası kadrolu alıma ara verildi. Sözleşmeli hemşire doldu her yer. 2016 sonrası 3+1 sistemi var. Unutulan kamu dışı sağlık çalışanlarımız var! En düşük memur maaşı sağlık çalışanlarında. 2678 TL ile artı sabit 800 TL toplam geliri 3478 TL hemşirenin artık söze gerek yok! Artık sözleşmeli sağlık sistemine son verilsin istiyoruz. Bizler parça parça maaş alan sağlık çalışanlarının sesi olmaya çalışıyoruz! Artık Reisi Cumhur olaya el koymalıdır! Sağlık çalışanı ile hükümetin arasını açanlar hükümete ihanet ediyor. 1 milyonluk sağlık ordusu yok sayılmaktan üzüntü içinde.
Dünya COVİD ’de sınıfta kaldı! Dünyada Aile Sosyal Politikalar, Huzur Evleri cenaze doldu ama Türkiye’de 15 günlük nöbetler, ara vermek yok, aileyi unut, çocukları emanet et ama yaşlılarına sahip çık denildi. Peki sonuç? Ulaştırma Bakanı bile PTT çalışanlarına ek ücret ödedi. Bir kadın, bir anne olan Sayın Zehra Zümrüt Selçuk, Sosyal Hizmetler ve Aile, Çalışma Bakanı kendi personelini 15 gün aralıksız nöbete soktu ama nasılsınız bile demedi.
Bütün memurlar 10:00’da gelsin 16:00’da kapatılsın denildi. Sağlık çalışanları süresiz devam! Eğer bir hak verilecek ise sağlık çalışanı tek maaş istiyor. En düşük memur maaşı aldığı için seyyanen zam istiyor. Eş değer meslekleri; asker, öğretmen, polis, imam kadar maaş almak istiyor. 3600 istiyor, 33 sene dolmuş ama emekli olamıyor, adaletli yıpranma payı istiyor, her hastalığa göğüs gerip eş değer yaşıtlarına göre 10 yaş daha önce yaşlanıp önce ölüyor. Covid de bile şehit sayılmayan 500’lere yaklaşan şehit sayısına rağmen görmezden geliniyor.
Para bulunur, haklar kazanılır ama kırılan gönüller biraz zor!
Başarının gizli mimarı sağlık çalışanlarının hakları yerini alkışlara bırakıyor. Yanlış anlamayın ama kime sorsak sizlerin hakkı ödenmez diyor, alkışladık diyor, verilsin diyor ama unutmayın alkış karın doyurmuyor!
Haftaya inşallah ilimizde ki son durumu yazacağız.