CHP Grup Başkanı ve Genel Başkan Adayı Özgür Özel, bu akşam CHP Kahramanmaraş İl Başkanlığı'nı ziyaret etti. Burada konuşan Özel, şunları söyledi:
"CHP, genel başkanına rakip çıkabilen ve genel başkanı çoklu yarışta seçebilen Meclis'teki tek partidir. Elbette Adalet ve Kalkınma Partisi'nde zaten böyle bir şeyi imkansız görüyor hatta bir milletvekili şöyle demişti Meclis'te, 'Genel başkana rakip çıkan parti mi olur?' Oysaki çıkmayınca parti olunmuyor. O zaman işte krallık oluyor, padişahlık oluyor, emirlik oluyor, sultanlık oluyor. Kan bağıyla, soy bağıyla geçiyor yönetici olmak ama seçimle, demokrasiyle geçiyorsa oraya demokrasi diyorlar. Milliyetçi Hareket Partisi'nde kalkıştılar, içinden parti çıktı. İhraç ettiler hepsini. İYİ Parti'de henüz bir çoklu yarış olmadı. Halkların Demokratik Partisi şimdiki adı HEDEP'te eş genel başkanları belirlenmiş şekilde kurultay salonuna birlikte giriyorlar. CHP kişilerin iddia koyabildiği, ekiplerin, grupların iddia koyabildiği, 'Ben daha iyi yönetirim' diyebilmenin mümkün olabildiği bir parti. Bunun yapılması ayrıcalıklı bir durum. O zaman Türkiye'de parlamenter demokrasi ya da siyasal partilerin etkin olduğu bir rejimin, bir düzenin olduğunu savunamazsınız. Siyasi partinin lideri bir şekilde geliyor ve gitmiyorsa ya da gitmesi tartışılamıyorsa asla olmaz.
Cumhuriyet'in 100'üncü yılındayız. Bütün boş vermişliklerini unutturma çabalarına rağmen Cumhuriyet'in ve Cumhuriyet'i Cumhuriyet yapan değerlerin kıymetini biliyoruz ve bu süreçte partimizin yüzüncü yılını geçtik ama CHP'nin Cumhuriyet'in 100'üncü yılında yönetecek kadroların, yönetecek genel başkanın, yönetim şeklinin ve bundan sonraki siyaset yapış biçiminin tartışılıyor olması son derece kıymetlidir, önemlidir. Çünkü Cumhuriyet'in yüzüncü yılında bir seçime gittik. Hepimiz inandık ve inandırdık ki bu en önemli seçimdir. Cumhuriyet'in kurucu kadrolarına, kurucu değerlerine husumet duyanlar, hamaset gösterenlerin asla ve asla Cumhuriyet'in 100'üncü yılında yönetimde kalmasını kabul etmiyorduk. Bunun için çalıştık. Bunun sonunda, bunu başaramadıysak elbette oturup düşünmemiz lazım, tartışmamız lazım. Öz eleştiri yapmamız lazım ve bir daha bu durumun yaşanmaması için Cumhuriyet'in 100'üncü yılında cesur, kararlı, büyük bir adım atmak lazım. Bu adım, asla ve asla içinde vefasızlığı barındırmaz. Bu adım, bütün suçu genel başkana yüklemez ama genel başkanın sorumluluğunu da ortadan kaldırmaz. Bu adım, bütün suçu kadrolara yüklemez ama kadroların değişmesi gerektiğini, A'dan Z'ye değişmesi gerektiği gerçeğini kaldırmaz.
14 ve 28 Mayıs seçimlerinden sonraki süreçte burada topyekun bir öz eleştiri, bir kurultay süreci ve hiçbirimizin sorumluluk almamasını söylemiş, savunmuş birisiyim. Genel merkezimizdeki bir grup arkadaşımız ise Genel Başkan'ın mutlaka devam etmesi gerektiğini, kendilerinin de devam etmesi gerektiğini, toplumda bize bir kızgınlık ve küskünlük olmadığını, durumu abarttığımızı söylediler ilk günlerde. Ben onlara yas evini anlattım, yas evindeki ilk üç günlük suskunluğun, 7 güne kadarki sessizliğin, kırkı çıkana kadarki arkadan konuşmamanın sorumluluğu ortadan kaldırmadığını, eğer biz bizden bekleneni yapmazsak, başta gençler toplumda bir öfke yükseleceğini hiçbir şey olmamış gibi davranmanın partiye de Genel Başkan'a da yönetici kadrolara da zarar vereceğini büyük bir samimiyetle anlattım.
Soruluyor, 'Değişim olacak da eskilerle mi olacak?' Vallahi önceki dönemlerden arkadaşlarımızın önemli bir kısmı Genel Başkanımızın orada, bir kısmı da bizim burada ama arada bir fark var. O taraftaki arkadaşlar, 'Genel Başkan devam, biz devam diyorlar.' İsim isim biliyorsunuz, oradalar. Bizim bu taraftakiler, 'Değişim bizden başlayacak, bizim bir görev talebimiz yok' diyorlar. Bizim burada yeni yüzleri göreceğiniz ve mevcutların fedakarlık yapacağı bir süreç var. Elbette yeni yüzler, gençler veya dışarıdan CHP'li olan çok iyi dış politikacılar, milli savunma uzmanları elbette katacağız takıma. Bir elin parmaklarını biraz geçer. Genç arkadaşlar katacağız, gruptan katacağız, mevcut Parti Meclisi'nin gençlerinden tutacağız ama esas örgütümüz baktığında Parti Meclisi'nde ve yönetim kademelerinde kendisini görmesi lazım. Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu kadar geniş bir coğrafyada, Parti Meclisi'nin bu kadar temsilsiz kalması kabul edilebilir bir mevzu değil. AK Parti'de olur, sağ partilerde olur. Onlarda padişah-ferman geleneği var. Yukarıda kararı veriyorlar, ferman'ı yazıyorlar, aşağı yolluyorlar. Sol partilerde olmaz. Bizde tartışma mahallede yapılır, kahvede yapılır, parti binasında yapılır, ilçede olgunlaşır, ile gelir şekillenir, Parti Meclisi'ne bildirilir ve siyaset, propaganda, karar böyle kurulur, söz böyle kurulur, böyle olursa biz başarılı olabiliyoruz. Aksini denedik. Sağdan gelen kadrolarla, sağdan gelen danışmanlarla, sağdan gelen adamların partinin en kritik yerlerine de koyduğumuz oldu, danışmandan akıl alıp uyguladığımız da oldu ama fayda gördüğümüz olmadı.
Muhalefetin toplamı, Ekmeleddin İhsanoğlu adaylığı: 48, iktidar: 52. Referandum, 'Hayır': 48, 'Evet': 52. Yerel seçimler, İl Genel Meclisi oyları, muhalefet: 48, iktidar: 52. 2018 baskın seçimi; Muharrem İnce aday, bütün muhalefet: 48, iktidar: 52. Bu seçimde muhalefet: 48, iktidar: 52. Bu denklemi değiştiremiyoruz ve her dört kişiden birinin oyunu alıyoruz. Olmasalar rejim değişir. Ama üçünün alamıyoruz. 'Başımızın üstünde bir cam tavan var, yüzde 25'i bu parti geçemez, ittifak kuralım.' Kuralım ama adil, mantıklı, doğru ittifaklar kuralım. Kuralım ama bir müsabakaya çıkacaksak öncesi tartıya çıkıp tartılalım. Kim kaç kilo basıyorsa kantarda ona göre paylaşalım. Bunu bir yıl önce söylediğimde, 'İttifakın iç hukukunu yazmamız lazım' diye, 'Yazılır yazılır o da yazılır' ama yazılmadı. Ve en son gün müzakereye dayalı bu paylaşım CHP canını sıktı, yüreklerini yaktı ve partimizin oyu yüzde 30'larda görünürken, 'Kazandıracak ittifak' deyip toplamda yüzde 25 almanın, kaybetmenin üzüntüsünü bu örgüt uzun süre üzerinden atamadı.
Bu tutum belgesinin içinde; sorunlar, parti ne durumda, Türkiye ne durumda, Türkiye'de ne yaparız ve tüzüğümüze neyi koyarsak daha demokratik bir tüzük olur o var. Ayrıca dünyayı doğru yerden okuyan saptamalar var. Ama burada en önemlisi işin merkezinde örgüt var. Çünkü sağ örgütlenmeler liderden, sol örgütlenmeler tabandan gücünü alır. Buradan beslenmeyen bir yapının yukarıda başarılı olma imkanı yok. Biz çoklukla, onlar teknikle kazanırlar. Onlar tek adamcı, biz çok adamcıyız. Ne kadar çoksak ne kadar çok kadın, ne kadar çok adam, ne kadar çok insan beraber sahadaysak ve fikir birliğimiz varsa, söylem birliğimiz varsa o şekilde kazanırız. Burada söylüyorum. Bundan sonra Gaziantep'te Urfa'da, Adıyaman'da, Kahramanmaraş'ta. Bir karar verilecekse örgüt verecek kardeşim. Milletvekili sıralamasına da örgüt karar verecek. Belediye Meclisi sıralamasına da örgüt karar verecek. Burada ittifak mı yapılacak? İlçeyse önce ilçe başkanı konuşacak, gelecek il başkanına. İl başkanı gelecek Ankara'ya. 'Şu ilçede bu olur, bu ilçede bu olur, burada tek girilirse olur, burada böyle yaparsak olur' diyecek. Siyaset yerelden örülecek. Ankara'dan belirlenip aşağı dayatılmayacak. Bundan sonra genel başkan bir daha delege sistemiyle seçilmeyecek. Bütün üyelerin önüne sandık konacak, karar verilecek, genel başkanı üyelerimiz belirleyecek.
Şah damarında parti ve Atatürk sevgisi atan delege ne yapması gerekiyorsa onu yapar seçimde. Gidip kulağına üflediğini değil, kulağıyla duyduğunu yapar. Bir kurultaya gitmeden önce delege ne yapar? Berbere gider düğün evine gider gibi. Berber yandan tıraş yapıyor. Dedi mi, 'Abi bir değişim olmazsa işimiz zor.' Bizim delege berberde duyduğunu mu yapar? Kulağına üfleneni mi yapar? Bizim delege asansöre çıktı. Üst kattaki 20 yaşında bir kız, 'Ben bu sefer oy verdim ama bir daha vermeyeceğim. Yurt dışına gideceğim' diyorsa delege kulağına söyleneni mi yapar? O kızdan kulağının duyduğunu mu yapar? Bu partinin madden ve manen örgütlerini asla yalnız bırakma, zayıf bırakma hakkı yok. Bu parti madden ve manen örgütlerinin arkasında durması gerekiyor. Bundan sonraki süreç artık CHP'nin bir yeniden yapılanma sürecidir.
Ben CHP'nin bir evladı olarak 'Fedakarlık' dedik, 'Sorumluluk sende' dediler, sorumluluk üstlendik. Bundan sonraki süreçte var gücümüzle çalışacağız, hep birlikte çalışacağız. Bu partiyi ayağa kaldırmak için, bu örgütü ayağa kaldırmak için var gücümüzle çalışacağız. Ben bu yolun 100'üncü yıl olması, beklenen seçimi kaybetmememiz, kazanmamız gereken bir seçimi, Cumhuriyet'in 100'üncü yılını bu kadar bilerek sönük kutlamaları ve gençlerin bu yüzyılla ilgili umutları üzerinden ortaya çıkacak bir enerjinin büyük bir dalgaya dönüşebileceğini görüyorum. Bu dalgayı yakalamak durumundayız. Eğer bu dalgayı yakalayıp partimizi üstüne çıkarırsak durum iyi. Yapamazsak bir büyük kırgınlık ve küskünlüğü yönetememekten hep birlikte endişe etmeliyiz. Kongreyi yaptık, şundan emin olun o kongre salonundan kendi adıma bir tek kırgınlık ve küskünlük çıkarmam. Kaybettik, partinin evladıyız, neferiyiz, hep beraber çalışırız. Kazanacağımız görünüyor ama çalışırız. Kimseyi kaybetmeyiz. Salona 46 il başkanı ile girerim, 81 il başkanıyla çıkarım."