Son yıllarda açık ameliyatlar, yerini laparoskopik cerrahi yöntemlerine bıraktı. Halk arasında ‘kapalı ameliyat’ olarak da bilinen bu cerrahi yöntem, neredeyse karın bölgesinde bulunan bütün organlara uygulanabiliyor. Laparoskopik cerrahi, genellikle göbek deliğinden ucunda kamera bulunan ince bir aletin karın içine sokularak organların görüntülenmesi ve ameliyatın yapılması olarak tanımlanıyor. Laparoskopik cerrahi; karın bölgesindeki tümörlerin çıkarılması ile mide ve bağırsaklarla ilgili hastalıklarda uygulanabiliyor. Laparoskopik cerrahi hakkında bilgi veren Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İhsan Oruk, “Eğer bu işi yapanların tecrübesi iyiyse yarım saatlik bir ameliyat. Tecrübesi iyiyse, ameliyat kısa sürüyor. Kısa sürdüğü için anestezi çok almıyor. Bunlar hep hastaların yararına. Ameliyat olmamış gibi vücut daha çabuk toparlanıyor. Hasta ameliyat olduğuna inanmıyor, ‘Ameliyat oldum mu ben?’ diyor” ifadelerini kullandı.


“Laparoskopik cerrahiden sonra hastaları 24 saat bile yatırmıyoruz”

Op. Dr. Oruk, Eskişehir’de bugüne kadar sadece safra kesesi için 5 bin laparoskopik cerrahi yöntem ile safra kesesi ameliyatı yaptığını belirterek, “Laparoskopik cerrahi olmaya başladıkça bizler de bunun faydalarını görmeye başladık. Bu tür hastalara laparoskopik yaptığımızda karnı kesmediğimiz için ağrı olmuyor. Ağrı olmadığı için diyafram çalışıyor. Nefesi çabuk açılıyor ve hasta erken toparlanıyor. Solunum egzersizlerine gerek kalmıyor. Ağrı azalıyor. Kas kesesi olmadığı için bir kanama riskiniz çok olmuyor. Genelde bu tür ameliyatlarda, açık cerrahilerde kesilen bölgelerde kanamalar oluyor. Kanamaların olduğu yerde enfeksiyon oluyor. Enfeksiyon olduğunda açtığınız yerde komple iltihaplanıp yaralarda açılmalar olabiliyor. Bazen aylarca süren pansumanlar oluyor. Pansumanlardan sonra yara iyileşiyor, bu sefer de iyileşen doku olduğu için sağlam değil oradan fıtıklaşmalar oluşuyor. Bu sefer de fıtıkla uğraşmak zorunda kalıyorsunuz. Bunlar hep problem. Görüldü ki kas kesilmeyince kanama ve ağrı yok. Kesi ve kanama olmadığı için o bölgede kirli bir alan dolayısıyla enfeksiyon yok. Bakıldı ki bu güzel bir yöntem ve laparoskopik cerrahiyi daha fazla öğrenmeye başladık. Safra kesesinden sonra genel cerrahi içerisinde artık diğer ameliyatlarda da uygulanmaya başlandı. Açık cerrahi artık neredeyse yapılmıyor dememiz gerekirken ne yazık ki Türkiye’de hâlâ çok uygulanıyor. Ama safra kesesi ameliyatlarında standart olan laparoskopik cerrahidir. Sadece Eskişehir’de 5 binden fazla laparoskopik safra kesesi ameliyatı yaptım. Bu da ciddi bir tecrübe. Ortalama 10 dakikalık bir cerrahi süresi var. Bu süre içerisinde hasta doğru dürüst anestezi almamış oluyor. Anestezi almayınca da ağrılar olmuyor. Hasta da çabucak toparlanmış oluyor. 24 saat bile yatırmıyoruz artık hastaları. Genelde 16 saatte taburcu ediyoruz. Belirli bir süre anestezinin geçmesini bekliyoruz ve toparlayınca evine gönderiyoruz” şeklinde konuştu.


“Kanser çalışmalarımızda açık ameliyata oranla sonuçlarımız yüzde 30 daha iyi”

Bağırsak kanserinde laparoskopik cerrahinin uygulanması hakkında bilgi veren ve açık ameliyata oranla daha iyi sonuçlar aldıklarını vurgulayan Dr. Oruk, yapılan çalışmalar hakkında şunları söyledi:
“Uygun cihazlar elinizde bulunduğu sürece karın içerisinde yapılacak her türlü ameliyatı laparoskopik yapmaya başladık. İlk olarak bağırsak kanserinden başladık. Sonuçlarını incelediğimizde açık ameliyattan daha başarılı olduğunu gördük. Çünkü karnı açmıyorsunuz, içeriye çok hakimsiniz. Çevrede ‘açık ameliyatlarda her tarafı görülüyor, laparoskopide görülmüyor’ diyenlerin aksine kamera ile içeride 360 derece hareket edebiliyor. Her organı görebiliyorsunuz. Damar köklerine kadar girerek tek tek inceleyerek bağlayıp, lenfleri temizleyebiliyoruz. Bizim yapmış olduğumuz kanser çalışmalarında açık ameliyata oranla sonuçlarımız yüzde 30 daha iyi. Bu durum tecrübe arttıkça daha da gelişiyor. Özellikle en çok yaptığımız laparoskopik cerrahide bağırsak kanseridir. Bağırsak kanserinde hiçbir bölgesi fark etmiyor. Her bölgeyi laparoskopik yapıyoruz. Tabi en başarılı olduğumuz ise bağırsağın son kısmıdır. Burada açık cerrahide çok zorlanırız. Makata yakın yerlerde açık cerrahide çok zorlanıyoruz. Orası bizim kör alanımızdır. Dikiş hatları zordur. Orayı gözle görmeniz zordur. İşte burada laparoskopi çok faydalı. Diğer bölgelerde açık ameliyatta hepsini yapabilirsiniz ama rektum dediğimiz bu bölgede laparoskopi daha başarılı. Çünkü orada özel damarlar mevcut, prostatın ve rahimin olduğu bölgeleri kamera ile rahat bir şekilde görebilirsiniz. Leğen kemiğinde açık cerrahide göremediğimiz arka bölgeyi kamera ile girip görebiliyorsunuz. Burada teknolojinin imkânlarından faydalanıyoruz. Bizde özel hareketli kameralar var. Ters açı ile girip kamerayı çevirip alanı karşıdan görebiliyorsunuz. O bölgelere kamera ile girdikten sonra orada geniş temizlik yapabiliyoruz. Orada doku bırakmıyorsunuz.

Laparoskopinin gelişmesiyle birlikte açık cerrahide çıkartamadığımız alanları özellikle makata yakın tümörlerinde elle dikiş atamıyorsunuz. Bu cihazların gelişmesiyle makatın yakın bölgesine kadar dikiş koyuyoruz. Eskiden bunu koyamadığımız için bağırsağı dışarıya açardık. Vatandaşlara torba takılırdı. Ancak şimdi makatın yakınına kadar dikiş koyabildiğimiz için vatandaşların torba derdi de bitti. Bir hastanın hayatını kurtarıyorsunuz. Torbasız yaşam şansı veriyorsunuz. Bu hasta içinde tarif edilmez bir keyiftir. Bağırsak kanserlerinden sonra mide kanserlerine de başladık. Mide kanserlerini de artık açmadan yapıyoruz. Ardından karaciğer ve böbrek tümörlerine başladık. Karın içinde aklınıza gelen her şeyi laparoskopik yapıyoruz. Kanser tedavisinde laparoskopik cerrahi artık tartışılmaz bir olgu”